Bursa’nın gündemini üç ana başlığa toplayın deseler…
Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in son toplantısında konuşulanlar tam da buna denk düşüyor: Su, gençlik ve siyaset.
Aslında bu üç başlık bir kentin geleceğini anlatan en temel kavramlar. Çünkü susuz bir kentte yaşam kuruyorsa, gençliğini kaybetmiş bir şehir yarını göremez. Siyasetsiz bir kent de pusulasız gemi gibidir, yönünü bulamaz.
Toplantının yapıldığı gün gökyüzü adeta toplantıya eşlik edercesine yağmura kavuşmuştu. Ama Başkan Bozbey’in vurguladığı gibi yağmurun kısa süreli sevinci, uzun vadede Bursa’nın susuzluk sorununu çözmüyor.
Son günlerde konuşulan “planlı su kesintileri” ihtimali üzerine açıklama yaptı. Bozbey’in paylaştığı tablo pek de iç açıcı değildi:
Doğancı Barajı’nda yüzde 6,81 doluluk, Çınarcık’ta yüzde 50… Nilüfer Barajı’nda ise su kalmamış. Yeraltı suyu 250 metreye kadar çekilmiş.
“Yağmur nefes aldırdı ama hâlâ 6 günlük suyumuz var. Eğer devam etmezse planlı kesintiler kaçınılmaz olacak” dedi.
Ama çözüm için umut ışığını da gösterdi: Çınarcık Barajı’ndan içme suyu tüneli. “DSİ ile görüşüyoruz. Tamamlandığında Bursa uzun süre rahat nefes alır” ifadesini kullandı. Yetmezse başka projelerden bile vazgeçmeye hazır olduklarını da ekledi. Çünkü onun ifadesiyle: “Su vazgeçilmez.”

Evet çok önemli bir ayrıntı; Çınarcık Barajında biriken suyun 75 milyon metrekübü Bursa’ya 75 milyon metreküp de TEKNOSAB’a verilmesi planlanıyordu. Daha önce bu konu kentte tartışmalara neden olmuştu; Bursa’nın içme suyu ihtiyacı varken bu kaliteli su sanayiye verilmemeli. Bozbey, bununla ilgili de başvuruda bulunduklarını söyledi: ‘Bize 115 milyon metreküp su lazım. Bunu alalım. Eğer verilecekse kalan 40 milyon metreküp sanayiye gitsin’
Gelelim Çınarcık suyundaki arsenik iddiasına… Bu konuyu Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz dile getirmişti. Bozbey buna yanıt verdi:
“Bir kent yöneticisi araştırmadan konuşmamalı. Ben çeşmeden içiyorum. Bursalı hemşehrilerimize de güvenle söylüyorum. Biz DSÖ kriterlerini uyguluyoruz. Avrupa’daki insan nasıl içiyorsa, Bursalı da öyle içiyor.”
Bu çıkış, siyasetin ötesinde bir güven meselesiydi. Çünkü su, siyasi polemiklerle değil; rakamlarla, laboratuvar raporlarıyla, projelerle yönetilmesi gereken bir alan.
Toplantının ana teması gençlikti. “Gençlerin sesini duymayan kent, geleceğini kuramaz” sözleri aslında bir manifesto gibiydi.
Rakamlarla başladı: 26 bin öğrenciye kırtasiye, 10 bin öğrenciye eğitim desteği. Ulaşımda tam biletin dörtte birini ödeyen gençler… Ama mesele rakamların ötesinde. Çünkü Bozbey’in zihninde gençlik politikası sadece burs, destek, ucuz bilet değil; aynı zamanda aidiyet, özgüven ve geleceğe hazırlık anlamına geliyor.

Sözü gençlik merkezlerine getirdi. Görükle’de açılan Dijital Gençlik Merkezi’nde yapay zekâ ve robotik kodlamadan finansal okuryazarlığa kadar dersler veriliyor. “2029’a kadar 30 gençlik merkezi hedefimiz var” dedi.
Uyuşturucuya karşı sporun önemine dikkat çekti. “Uyuşturucu yaşı 9’a kadar düştü” derken, sadece rakam değil, bir çığlık aktardı. Çocukları Uludağ’a götürdüklerinde gözlerindeki şaşkınlığı anlattı. Bu şehirde büyüyen çocukların bir kısmı doğup büyüdüğü dağa hayatında ilk kez çıkıyorsa, ortada büyük bir kopukluk vardır.
Bir başka çarpıcı rakam ise 90 bin. Son bir buçuk yılda iş başvurusu yapan gençlerin sayısı. Üniversite mezunlarının AVM’lerde çalışmak zorunda kalması… O tabloyu şu sözlerle özetledi:
“Gün geçmiyor ki bir fabrika kapanmasın. İnegöl’de işsizlik artıyor, mobilyacılar ihracat yapamayınca işçi çıkarıyor.”
Gençlik için yeni bir proje açıkladı. Japonya’da gördüğü uygulamayı Bursa’ya taşımak istiyor: İlkokuldan liseye kadar her öğrencinin en az 12 fabrika görmesini sağlayacak “sanayi gezileri.” Çocuklar bareti takacak, üretimi gözleriyle görecek. Mesaj net: “Bu fabrikayı biz bu hale getirdik, siz daha ileriye götüreceksiniz.”
“BİZ MUSTAFA BOZBEY’İZ”
Ve son bölüm, siyaset. CHP’de başlayan kongre süreci, atamalar, dedikodular…
Bozbey’in yanıtı kısa ama keskin oldu:
“Bizim anlayışımız sosyal demokrat anlayış. Kimseyi ötekileştirmeyeceksin. İnsanları sadece iyi ya da kötü diye ayıracaksın. Onun siyaseti, milliyeti, rengi bizi ilgilendirmez.”

Atamalar konusunda da aynı tonda konuştu:
“Bir kişi işini yapamıyorsa benim arkadaşım da olsa değiştiririm. Yerine işini bilen gelir.”
Ardından son dönemde gündeme gelen transfer ve parti değişikliği iddialarına da yanıt verdi. Burada önemli bir ayrıntıyı da ekledi: “Bu tür söylentilerin bir kısmı da kendi içimizden kaynaklanıyor. Biliyoruz. Ama toplumun bunlara itibar etmemesi lazım. Biz işimize bakıyoruz, Bursa’nın sorunlarını çözmeye odaklanıyoruz.”

Ve CHP vurgusunu özellikle öne çıkardı:
“Kimseye haksızlık etmeyelim. Ne böyle bir şey var ne böyle bir durum var. Yani hakikaten her iki tarafa da haksızlık yapılıyor. Bize de haksızlık yapılıyor karşı tarafa da haksızlık yapılıyor. Böyle bir şey söz konusu değil. Zaten olamaz. Bursa halkı seçime giderken Mustafa Bozbey’in CHP adayı olduğunu bilerek oy verdi. Ben hangi birinin oyunu yok sayabilirim? Oy vermeyenlere de sözümüz var. Biz Mustafa Bozbey’iz. Önce kişiliğimiz, kimliğimiz var. Bu kente sözümüz var. Kimseyi ötekileştirmedik, etmeyeceğiz.” dedi.
Ardından küçük bir not düştü: 6 Ekim’de Cenevre’de BM toplantısında Bursa’yı temsil edecek. “Bursa’yı önceliyoruz, hep birlikte dimdik yolumuza devam ediyoruz” dedi.