Hava Durumu

Bozbey, operasyon iddiasına ne yanıt verdi?

Yazının Giriş Tarihi: 15.07.2025 08:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.07.2025 08:03

19 Mart’ta İstanbul’da başlayan soruşturma zinciri zamanla CHP’li büyükşehir belediye başkanlarını da kapsayacak şekilde genişledi. O tarihten bu yana, Bursa’nın da "soruşturma açılması muhtemel büyükşehirler" arasında yer aldığı iddiaları zaman zaman kamuoyuna yansıdı.

Hatta bazı kulislerde, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in görevden alınacağı yönünde hazırlıklar yapıldığı öne sürüldü.

Bu konu Bozbey’e daha önceki toplantılarda da sorulmuştu. Dün, bu soru, CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, CHP Bursa Milletvekilleri Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Hasan Öztürk ve Orhan Sarıbal, Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Şükrü Erdem, Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren, Harmancık Belediye Başkanı Haşim Ali Arıkan, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, genel sekreter yardımcıları, Büyükşehir Belediyesi ile iştiraklerin yöneticilerinin katıldığı ve adeta CHP’nin gövde gösterisi yaptığı basın toplantısında bir kez daha Bozbey’e soruldu.

Bozbey’in cevabı netti:

Gülüp geçiyorum. Farklı senaryolardan bahsediyorlar, hiçbiri doğru değil. Bunlar nerelerden çıkıp beslendiğini sizler tahmin edersiniz. Çıkış mecralarını biliyorsunuz. Ne yaptığımızı biliyoruz. Vatandaşın aleyhine olacak bir işe imza atmadık, yanında durmadık, bulunmadık. Biz kamu yararını gözeterek hizmet ediyoruz. Aynı çizgide devam ediyoruz. Fısıltı gazetelerine kulak asmıyoruz.”

Bu yanıtla Bozbey hem iddiaları reddetti hem de kamuoyuna “yolumuza devam ediyoruz” mesajı vermeye çalıştı. Ancak sözlerinin satır aralarında, artık bu tür dedikodulara sessiz kalmanın lüks olmaktan çıktığı da seziliyordu.

Toplantıda verilen mesajlara dönüldüğünde, ağırlıklı gündem yine ulaşımdan suya, bütçeden yangınlara uzanan teknik başlıklardı.

Özellikle BURULAŞ’ın her ay 300 milyon lirayı aşan bir destekle ayakta durduğuna ilişkin veri dikkat çekiciydi.

Ancak dikkat çeken başka bir detay da Bozbey’in bu tabloya dair yaptığı geçmiş dönem göndermeleriydi:

“Yıllarca yapılan yanlışların sonucu bugün karşımıza geldi.”

Bu açık cümle, selef yönetime yönelik eleştiri olarak kayda geçti. Fakat kamuoyunun Bozbey’den beklediği artık yalnızca geçmişe eleştiri değil; bugüne ve yarına dair çözümler üretmesi.

Zira Bozbey’in de ifade ettiği gibi ulaşımda sürdürülebilirlik bir zorunluluk. Ancak bu sürdürülebilirliğin sadece rakamlarla değil, sosyal adaletle de kurulması gerekiyor.

Çünkü Bursalıların hafızasında kalan şey, ihale detayları değil, ulaşım zammının ceplerine yansıması oluyor.

Toplantının dikkat çeken bir başka ismi ise Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın oldu.

Aydın, ilk bölümde dayanışma mesajı verirken, ikinci bölümde üstü kapalı göndermelerde bulundu.

Özellikle sayın bakanım diye hitap ettiği Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Şükrü Erdem’e gönderme yaptığı şu sözleri dikkat çekti:

Biz duvara borç asmadık, enkaz edebiyatı yapmadık.”

Aydın, sadece isim vererek değil, aynı zamanda geçmişe dönük kamuoyuna yapılan borç açıklamalarına da dolaylı eleştiri yöneltti.

Konuşmasında belediyeciliği “hizmet odaklı” olarak tanımlayan Aydın, geçmişle hesaplaşmak yerine projelere odaklandıklarını ifade etti.

Ve sözlerini şöyle tamamladı:

“Vatandaş bize bir kredi açtı. O kredinin hakkını vermek zorundayız.”

Bu yaklaşım, CHP’li belediye başkanları arasındaki dil ve yaklaşım farklılıklarının da küçük bir ipucu gibiydi.

Günün sonunda Bozbey ve diğer belediye başkanlarının verdiği fotoğraf elbette anlamlıydı.

Ancak bir fotoğrafın altına ne yazıldığı, hangi cümlenin iz bıraktığı da en az karesi kadar önemlidir.

Birlik görüntüsü kadar, aynı dili konuşmak da önemli.

Bozbey’in yaklaşık bir buçuk yıllık görev süresine siyasi dedikodular ve ekonomik baskılar eşlik ediyor.

Bu zorlu iklimde kamuoyunun beklentisi, sadece gülümsemek ya da “gülüp geçmek” değil;

Açık, somut ve paylaşılabilir çözümler üretmek.

Zira Bursa’nın suyu, ulaşımı, mali dengesi ve sosyal yapısı, günü kurtaran mesajlarla değil; geleceği planlayan vizyonlarla yönetilmeyi hak ediyor.

Ve siyasette, bazen o en çok konuşulan fotoğraf değil, fısıltılara verilen cevaplar kalıyor hafızalarda.

UNUTURSAK, YENİDEN YAŞARIZ…

Şanssız bir nesiliz…

Doğduğumuz yıllarda 27 Mayıs, ilk gazete manşetlerini okuduğumuzda 12 Mart, gençliğimizin tam ortasında 12 Eylül… Her biri hayatımızın akışını değiştiren darbelerdi.

Tam her şey rayına oturuyor derken, bir daha bu ülkede darbe olmaz diye umut ederken, bu kez 28 Şubat geldi. Kılık değiştirmişti; adı “postmodern”, hedefi yine aynı: Toplum mühendisliği, hayat biçimimize müdahale…

Gerekçeleri her zaman hazırdı: “Vatanı ve demokrasiyi korumak…”

Ama kimse millete sormuyordu: Peki siz ne istiyorsunuz?

Onlar vatanseverdi, biz ise kurulmuş düzene uymak zorunda kalan ‘emir kulları’ydık.

Ama bitmedi…

Sıcak bir temmuz akşamı Türkiye bir kez daha tank paletlerinin sesiyle sarsıldı.

Bu kez karşımızda üniforma giymiş bir örgüt değil, demokrasiye, Cumhuriyet’e, milletin iradesine kasteden bir ihanet şebekesi vardı: FETÖ.

Dış güçlerin güdümündeki bu yapı, sinsice devlete sızmış, bir gece yarısı alçak bir kalkışmayla milletin iradesini teslim almaya kalkışmıştı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi savaş uçaklarıyla bombalandı.

Eğer başarılı olsalardı, uğruna can verdiğimiz vatan, emperyal güçlerin oyuncağı olacak, bu millet bir kez daha esaret zincirine vurulacaktı.

Ama onların hesaba katmadığı bir şey vardı: Bu millet artık eski millet değildi.

Artık ‘gelen ağam, giden paşam’ diyen suskun yığınlar değil; demokrasinin kıymetini bilen, onun için ölümü göze alan bir halk vardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Marmaris’ten yaptığı çağrı, sadece bir liderin değil, bir milletin ayağa kalkışının sembolüydü.

Sokaklara çıkan milyonlar, tanklara, tüfeklere, uçaklara karşı sadece imanlarıyla, cesaretleriyle durdu.

Ve o gece, Türkiye bir uçurumun kenarından döndü.

Aradan tam 9 yıl geçti.

Çevremizdeki ülkelerin yaşadığı yıkımları, iç savaşları, çöken devletleri gördükçe, o gecenin önemini daha iyi anlıyoruz.

15 Temmuz sadece bir darbe girişimi değil, aynı zamanda Türkiye’nin kader anıydı.

Ve o an, bu milletin alnının akıyla geçtiği en büyük demokrasi sınavlarından biri olarak tarihe kazındı.

Geçtiğimiz günlerde Srebrenitsa soykırımı anmasında Aliya İzzetbegoviç’in şu sözlerini hatırlatmıştım:

‘Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz.

Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın.

Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”

Biz de 15 Temmuz’daki hain darbe girişimini unutursak tekrar yaşarız…

Darbeleri, ihaneti, ihanete direnen o büyük millet duruşunu unutmamalıyız.

Unutmak, yeniden aynı oyuna düşmektir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.