Hava Durumu

Bugün Sındırgı yarın Bursa; Deprem unutulmaz, unutan kaybeder

Yazının Giriş Tarihi: 12.08.2025 08:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.08.2025 08:07

Yazılarımda sık sık eskilerin kullandığı bu tanımlamayı hatırlatırım; Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür; insan hafızası unutmakla sakatlanmıştır.

Bu unutkanlık, günlük hayatta kimi zaman bizi koruyan bir savunma mekanizması gibi görünse de deprem söz konusu olduğunda hem bireysel hem de toplumsal ölçekte ölümcül bir körlüğe dönüşür. Çünkü yaşadığımız felaketleri, o felaketlerin yarattığı acıyı, yıkıntıların arasında duyduğumuz çaresizliği zamanla unuturuz; unutmakla kalmaz, yeniden yaşamayacağımızı sanırız.

17 Ağustos’u 6 Şubat’ı hatırlayın. Gecenin bir yarısında önce derinden gelen o uğultu, ardından şehri sarsan şiddetli titreşimler…

Binlerce binanın saniyeler içinde çöküşü, yüz binlerce insanın soğuk betonun altında kalan sevdiklerine seslenişi… O günlerde tüm ülke tek bir acının etrafında kenetlenmişti. Ardından yıllar geçti, gündem değişti, hayat kaldığı yerden devam etti.

Tıpkı Van’da, Elazığ’da, İzmir’de olduğu gibi; deprem geldi, yıktı, ağlattı, konuştuk, tartıştık, sözler verdik… Sonra yine unuttuk. Ama yerin altındaki o dev fay hatları, bizim gibi unutmaz ne takvim tanır ne siyaset, ne de günlük telaşlarımız.

Önceki gün tam televizyonun karşısında oturup ana haber bültenini izlemeye hazırlanırken, eşim Zübeyde’nin andorid telefonuna mesaj düştü. Sarsıntı uyarısı. Daha mesajı okumayı tamamlamamıştı ki önce güm diye bir ses sonra sarsıntı. Yaklaşık 10 saniye kadar sürdü.



Sındırgı’da meydana gelen 6,1 büyüklüğündeki deprem, sadece Balıkesir’i değil, Marmara’nın tamamını sarsmıştı. Televizyon ekranları yine kızardı. O kanaldan bir diğerine atlayarak ayrıntıları öğrenmeye çalışıyorduk. Deprem uzmanları kanal kanal geziyor depremi analiz etmeye çalışıyordu. Hep aynı yüzler ve sesler.

Sonra Bursa’da yaşayanlar olarak sarsıntının ardından ister istemez aynı soruyu sorduk:

Bursa hazır mı?

Bu, yalnızca Balıkesir’in değil, Bursa’nın, İstanbul’un, Yalova’nın, hatta tüm Marmara’nın sorusu.
Çünkü fay hatları, haritalarda renkli kalemlerle çizilmiş sınırları umursamaz; il sınırları, onlar için sadece kâğıt üzerindeki hayali çizgilerdir.

Sındırgı depremi bize bir kez daha gösterdi ki, tehlike “uzakta” değil; yanı başımızda. Ve deprem, komşu şehirde olmuş olsa bile, aynı sarsıntı yarın bizim evimizin salonunda başlayabilir.

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin yürüttüğü projede, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA), Bursa’nın deprem röntgenini çekmişti.



Masamızdaki o rapor, sıradan bir teknik çalışma değil; kelimenin tam anlamıyla hayat memat meselesi.

Net rakamlarla uyarıyor: Bursa, 9 aktif fay hattının tehdidi altında yaşıyor. Şehirde 122 bin bina deprem riski taşıyor ve bunların 26 bini, olası büyük bir depremde yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya.
Bu 26 bin binayı gözünüzde canlandırın; her birinde ortalama dört daire olduğunu varsayarsak, yüz bini aşkın insan, saniyeler içinde enkaz altında kalabilir.

Bu, teknik bir istatistik değil; bir ilçenin bir gecede haritadan silinmesi demektir.



Bursa’nın geçmişi de bu gerçeği doğrular nitelikte. 1855 Gemlik depremi, kenti neredeyse tamamen yerle bir etmiş, artçı sarsıntılarla aylarca yaşam felç olmuştu. O zamanlar nüfus çok daha az, binalar daha seyrek, şehir daha küçüktü. Bugün ise durum bambaşka: nüfus katbekat artmış, yerleşim alanları zemini en zayıf bölgelerle iç içe geçmiş, çok katlı yapılar kentin siluetini kaplamış durumda. Yani risk, hem daha yaygın hem de daha ölümcül.

Geçmişte bir kez yaşandı diye gelecekte yaşanmayacağını sanmak, deprem konusunda en büyük yanılgıdır. Tarih, fay hatlarının hafızasıdır; onlar, beklemeyi bilir.

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN ÖNÜNDEKİ DUVARLAR

Kentsel dönüşüm, yıllardır masada olan ama sahada istenilen hızla ilerlemeyen bir mesele. Bürokratik engeller, mülkiyet sorunları, vatandaş ile müteahhit arasındaki güven bunalımı, imar planlarının gecikmesi… Hepsi birer fren mekanizması gibi işliyor. İstanbul’da başlatılan “Yarısı Bizden” modeli Bursa için bir umut ışığı olabilir, ancak unutmayalım ki mesele sadece finansman değil; mesele irade meselesidir.

Çünkü deprem takvim tanımaz, ama biz ertelemenin konforuna kolayca sığınırız. Yarın diye ötelediğimiz her karar, belki de bugün bir canın yitip gitmesine neden olacak zincirin ilk halkasıdır.
Bugün yapılması gereken açıktır: yerel yönetimler, merkezi idare, meslek odaları ve üniversiteler aynı masaya oturmalı, önceliği 26 bin yıkılma riski altındaki binaya vermelidir. Depremden sonra enkaz başında verilen sözler, depremden önce masada alınan kararların yerini asla tutmaz.

Bursa’nın kaderi, masadaki raporlarda yazılı; mesele, o satırları okuyup gereğini yapacak cesareti gösterip gösteremeyeceğimizdir. Çünkü deprem beklemez; biz bekledikçe risk büyür, büyüdükçe bedel ağırlaşır. Ve ne yazık ki, o bedeli ödemeye her zamankinden daha yakınız.

Unutmayalım ki deprem, yalnızca mühendislik hesaplarının, jeolojik raporların ya da kentsel planların konusu değildir; aynı zamanda vicdani bir meseledir. Her ihmal, her gecikme, her “sonra bakarız” tavrı, yarın kaybedilecek hayatların sorumluluğunu bugünden üzerimize yükler. Yani aslında karar anı çoktan gelmiştir; tek soru, harekete geçip geçmeyeceğimizdir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.