Hava Durumu

Bursa, Çınarcık’tan sanayiye ayrılan 75 milyon metreküpü de isteyecek

Yazının Giriş Tarihi: 16.07.2025 08:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.07.2025 08:05

Bursa artık Evliya Çelebi’nin bir zaman tasvir ettiği gibi “su zengini” bir kent değil. Kente içme suyu sağlayan Doğancı ve Nilüfer barajlarında su seviyesi sınır noktasına indi, dip çamurları görünür hale geldi. Kuyular devreye girse bile su kesintileri kapıda.

Uludağ bu yıl kar tutmadı. Yaz erken geldi. Sonbahar, ilkbahar gibi geçti. Yağmur vardı ama barajlara değil, betona yağdı.

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, hafta başında CHP’li milletvekilleri, ilçe belediye başkanları ve İl Başkanı Nihat Yeşiltaş ile birlikte düzenlediği basın toplantısında daha çok soruşturma, yangınlar ve ulaşım zamlarıyla ilgili konular ön plana çıktı.

Oysa toplantının soru-cevap bölümünde, Bursa’nın geleceğini ilgilendiren çok daha önemli başlıklar gündeme geldi.

Gazeteci Yüksel Baysal’ın sorusu üzerine Bozbey ilk kez açıkladı:

“Çınarcık Barajı’ndan alınacak suyun 75 milyon metreküpü sanayiye ayrılmış ama biz bunu yeniden içme suyu olarak talep edeceğiz.”

Bu cümle, basit bir teknik talep değil; şehrin geleceğini belirleyecek bir kırılma noktası.

DSİ’nin yaptığı protokoller mi önceliklidir, yoksa halkın musluğundan akan su mu?

Bozbey’in yanıtı net:

Çünkü ihtiyacımız var.”

Başkan Bozbey bir kez daha hatırlattı:

Çınarcık Barajı’ndan Bursa’ya su taşıyacak isale hattının yatırımını yapmakla yükümlü kurum DSİ idi. Ancak bu sorumluluğu geçmiş dönemde belediyeye almış. Bozbey açık konuştu:

Üstlenmemesi gereken bir borç, belediyenin sırtına yazılmış.”

Üstelik bu sadece bir ana hat değil. Alternatif bir by-pass hattı da büyük ölçüde belediyeye kalmış durumda. Dobruca Arıtma Tesisi’ne bağlanan bu yeni güzergâhın maliyeti yaklaşık 200 milyon lirayı buluyor. Başkan, bu hattın bir hafta içinde tamamlanacağını ifade ediyor ve önemli bir vurgu yapıyor:

“Bir hafta 10 güne kadar tamamlanacak bu bağlantıyla biraz nefes alacağız.”

Basın toplantısında Bozbey, Bursa Valisi Erol Ayyıldız’a ikinci kez teşekkür etti. İlki, Nilüfer Çayı’na yapılan kaçak deşarjlarla ilgiliydi. Bozbey’in çağrısıyla devreye giren Vali Ayyıldız, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nü görevlendirmiş, yapılan ortak çalışmayla Nilüfer Çayı’na yapılan 155 kaçak deşarj tespit edilip betonla kapatılmıştı.

İkinci teşekkür ise by-pass hattının geçeceği alanlarda sağlanan kolaylıklar ve destekler içindi.

Ama asıl kritik adım, Bozbey’in “yeni hedef” olarak işaret ettiği proje:

Çınarcık’tan doğrudan Doğancı Barajı’na su takviyesi yapacak bir tünel.

Bu teknik bir proje gibi görünse de arkasında çok daha derin bir mesaj var:

Bursa artık kendi iç kaynaklarıyla yetinemiyor.

Bu tünel, sadece iki barajı değil, aynı zamanda kentin kaderini de birbirine bağlayacak.

TOSAB KARMA SANAYİYE DÖNÜŞÜRSE SORUN YARATIR MI?

Bursa’nın sanayi altyapısındaki en tartışmalı başlıklardan biri olan TOSAB yeniden gündemde. Kuruluş amacı belliydi: Şehir içinde dağınık halde bulunan tekstil boyahanelerini tek bir noktada toplamak, çevresel etkiyi azaltmak, denetimi kolaylaştırmak ve planlı bir sanayi alanı oluşturmak.

Ancak bugün gelinen noktada, TOSAB’ın “karma sanayiye” dönüşmesi yönünde adımlar atılıyor. Bozbey, gazeteci Yaman Kaya’nın sorusuna şu sözlerle yanıt verdi:

Tekstil boya sektörü Bursa’yı ve Türkiye’yi yavaş yavaş terk ediyor. Bu anlamda, burada boş kalacak yerlerde belki katma değeri yüksek, çevreyi kirletmeyen ve az su tüketen tesisler kurulabilir.”

Bu cümle yerinde gibi görünse de altı biraz kazındığında daha büyük bir soru çıkıyor ortaya:

Bu dönüşüm, kamuoyuyla ve bilim insanlarıyla istişare edilerek mi yapılacak, yoksa sadece yatırımcı refleksiyle mi ilerleyecek?

Bozbey, bu konuda güvence veriyor:

“TOSAB’daki değişimin, çevreyi kirletmeyen bir yapıya doğru dönüşeceğine inanıyorum.”

KENT ANAYASASI’NDA ÖLÇEK Mİ DEĞİŞİYOR?

Toplantının dikkat çeken bölümlerinden biri, Bozbey’in kent planlaması konusundaki yaklaşımıydı:

“Çevre düzeni planını biz kent anayasası olarak görüyoruz. Ancak bu süreçte 100 binlik planların yanı sıra, 5 binlik ve 25 binlikler yerine 10 binlik ara planlara geçme ihtimalimiz var.”

Bu yeni yaklaşım hem iddialı bir vizyonu hem de bazı kaygıları beraberinde getiriyor.

İddialı, çünkü Bursa’yı “örnek kent” haline getirme niyeti taşıyor.

Kaygı verici, çünkü büyük ölçekli, şeffaf ve stratejik planların yerine, daha dar ölçekli ve esnek planlar devreye girecekse; müdahalelerin önü açılabilir.

Bozbey bu noktada sürecin akademik odalar, danışman kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte yürütüldüğünü vurgulayarak güvence veriyor. Bu önemli bir nokta. Ancak kent planlamasında “ara ölçekli planlar” ya da “geçiş dönemleri”, her zaman farklı müdahaleler için kapı aralayabilir.

Bozbey’in bir diğer vurgusu da önemli:

Planın yalnızca Bursa’yı değil, Marmara Bölgesi’nin tamamını referans alması gerektiğini söylüyor. Marmara’da nüfusun üçte biri, ekonominin yüzde 70’i dönerken; plansızlık yalnızca Bursa’yı değil, Bandırma’yı, Yalova’yı, Tekirdağ’ı da etkiler. Bu yüzden Marmara’yı planlamak, aynı zamanda Marmara Denizi’ni kurtarmaktır.

Sonuç: Bursa’nın suyuna da, planına da herkesin müdahil olması gerekir. En önemlisi ise süreçlerin şeffaf ilerlemesi.

Bozbey’in basın toplantısı ilk bakışta sadece bir basın buluşması gibi görünse de satır aralarında şehrin geleceğine dair ciddi uyarılar vardı.

Susuzluk, sadece doğanın değil, karar alma refleksimizin de bir sonucudur.

TOSAB’daki dönüşüm, yalnızca bir sanayi politikası değil, aynı zamanda çevresel duyarlılığın da sınavıdır.

Çevre düzeni planı ise yalnızca bir harita değil, ortak bir değerler sözleşmesidir.

O yüzden bu yazının sonunda söylenecek tek cümle şudur:

Bursa’nın suyuna da, toprağına da, planlarına da herkesin müdahil olması gerekir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.