Bir şehri şehir yapan yalnızca tarihi ya da sanayisi değil, aynı zamanda o kentin dünyaya nasıl bağlandığıdır. Kısacası ulaşım, bir medeniyet ve ulus arası arenada varlığınızın bir göstergesi.
Bursa maalesef demiryolu ve hava ulaşımında, bir türlü hak ettiği yere ulaşamayan şanssız şehirlerden biri. Sanayi devi bir kentin hâlâ havayolu ulaşımı konusunda bu konuda gösterilen çabalara rağmen bir türlü istediği hedefe kanatlanamıyor. Bursa’dan yurt içine ve hatta Almanya’ya bile seferler başladı ama tüm bu seferler Bursa’nın hava ulaşımı potansiyelinden çok uzak.
İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Ulaşım Komisyonu Üyesi Cengiz Duman, AK Parti Genel Merkez Teşkilat Başkan Yardımcısı ve 27’inci Dönem AK Parti Bursa Milletvekili Dr. Mustafa Esgin ile birlikte en çok çaba gösteren isimlerden biri. Dr. Esgin, vekilliği döneminde bu konuda kampanyalar düzenledi, Ankara’da deyim yerindeyse çalmadık kapı bırakmadı. Genel Merkezdeki görevinden sonra da Bursa’nın hava ulaşımıyla ilgisini sürdürdü.
Bursa’dan yurt içine ve hatta Almanya’ya bile seferler başladı ama henüz istenilen düzeye ulaşamadı.
İMO Bursa Şubesi’nde düzenlenen Ulaşım Paneli’nde kürsüye çıkan Cengiz Duman, “Bursa’nın Havayolu Ulaşımı” başlıklı sunumuyla neden kanat çırpmamıza rağmen uçamadığımıza mercek tuttu.
Teknik ama anlaşılır. Geçmişe referans verirken geleceği planlayan bir dille sunum yapan Duman’ın altını en kalın kalemle çizdiği şey şu: Bursa, potansiyelini kullanamıyor. Sadece İstanbul’a yakınlığına güvenerek, “Sabiha’dan hallederiz” rahatlığıyla geleceği ıskalıyor. Oysa kentlerin vizyonu, kendi gökyüzüyle barışık olmasında saklı.

Duman, bu tıkanıklığı şu şekilde özetliyor: “2022 yılında Bursa'dan havayolu ile seyahat eden kişi sayısı yalnızca 1 milyon 30 bin. Aynı dönemde Sabiha Gökçen 30 milyon yolcuyu geçti. Koca Bursa, İstanbul’un gölgesine sıkışmış durumda.” Bu tablo, sadece bir ulaşım sorunu değil; aynı zamanda ekonomik, sosyolojik ve stratejik bir plansızlığa işaret ediyor.
Sunumun en dikkat çekici bölümlerinden biri de bu ikilem üzerinden şekillendi. Yeni bir havalimanı inşa etmek yerine, mevcut olanın iyileştirilmesi gerektiğini vurgulayan Duman, “Yeniden sıfırdan başlamak yerine, elimizdeki potansiyeli değerlendirmeliyiz,” diyor.

Burada bir not düşelim: Cengiz Duman, teknik bir insan olmasına rağmen yalnızca pistlerden ya da apronlardan bahsetmiyor. Bakış açısı mühendislikten çok daha öteye geçiyor. Strateji öneriyor, sürdürülebilirlik hatırlatıyor, vizyon çiziyor.
Bursa’nın turizm ve ticaret kapasitesi, yerinde saymıyor; ancak ulaşım kapasitesi bu büyümeyi taşıyamıyor. “İstanbul’a yakınlık avantaj değil, bu şartlarda dezavantaja dönüşüyor,” diyor Duman. Haklı da…
Yurtdışından gelen turistin kente doğrudan ulaşamaması, havalimanından otobüsle Bursa’ya gitmek zorunda kalması hem vakit hem imaj kaybı. Duman’ın dediği gibi: “Bir kentin marka değerini gökyüzünde aramalı.”
Akıllı sistemlerden çok konuşuyoruz ama Duman, bu işin önce 'akılcı planlama' ile başlaması gerektiğini söylüyor. Sunumundaki “Planlı hava ulaşımı olmadan şehir planlaması eksik kalır” cümlesi, mühendislik dilinin sosyal dokuyla nasıl buluştuğuna çok iyi bir örnek.
Cengiz Duman’ın işaret ettiği gibi, Bursa bugün yalnızca kendi içinde sıkışmıyor; aynı zamanda dünyaya da sırtını dönmek zorunda kalıyor. Oysa 2030’ları konuştuğumuz bu çağda, bir sanayi kenti için ihracatın yolu sadece limandan değil, pistten de geçer.
Kargonun, yolcunun, yatırımcının, turistin doğrudan erişebildiği bir Bursa, sadece ulaşımda değil; ekonomide, kültürde ve uluslararası ilişkilerde de büyür.

Köşemi Cengiz Duman’ın şu sözüyle kapatmak istiyorum:
“Bursa’nın potansiyeli gökyüzünü hak ediyor. Bunun için yeni bir pist değil; yeni bir vizyon gerekiyor.”
SANAYİCİ YATIRIMI RAFA KALDIRDI
Türkiye ekonomisinin nabzının attığı kentlerden biri olan Bursa’dan sanayinin yavaşladığı sinyali geldi. BUSİAD’ın her çeyrek mercek tuttuğu “İktisadi Yönelim Anketi”nin Nisan 2025 sonuçları, ne yazık ki moral vermedi.
Anketin mimarı, Bursa Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Metin Özdemir. Veriler oldukça net konuşuyor. Ve bu verilerin dili, ekonomideki çeyrek gerçeği çarpıcı biçimde yansıtıyor.
Merkez Bankası, Aralık 2024’teki toplantıyla başlayan faiz indirimleriyle piyasalara “can suyu” vermeye çalıştı. Ama o su, sanayiye ulaşana kadar buharlaşıyor gibi. Finansman kanalları daralmış, kredi muslukları sıkılmış, maliyetlerse yukarı doğru seyrine devam ediyor. Hele ki Mart ayında yaşanan kur şoku sonrası, enflasyon hedeflerini de sekteye uğratıyor.
BUSİAD Başkanı Buğra Küçükkayalar’ın ifadesiyle; “Kırılganız.” Evet, ekonomi dışı gelişmelerle sarsılan bir ülkenin sanayicisi olmak, ateş üstünde yürümeye benziyor. “Düze çıkıyoruz” derken bir bakmışız başka bir yamaçtan yuvarlanmışız. Geriye kalan ise heder olmuş emekler…

Anket verilerine göre firmalar, gelecek altı aya dair görünümünü “zayıflama” olarak yorumluyor. Makine ve bina yatırımları neredeyse durma noktasında. Herkes frene basmış, adeta “bir görelim bakalım ne olacak” moduna geçmiş.
İstihdamda ufak bir toparlanma umudu var ama o da sınırlı. Satış fiyatlarında düşüş beklentisi ise maliyet artışlarıyla çelişiyor. Döviz kuru, üreticinin fiyatlandırmasını tahmin edemeyeceği bir labirente çevirmiş. Kur riskinde belirgin bir artış varken, imalatçı önünü görmekte zorlanıyor.
İhracatçının da morali bozuk. Siparişlerde azalma bekleniyor. Yani dünya da “biraz dur bakalım” demeye başlamış. Finansmana erişim ise bir başka dert. Kredi faizlerinde yükseliş beklentisi firmaları ekstra tedirgin ediyor.
BUSİAD’ın anketi açık bir tablo sunuyor: sanayici riskten kaçıyor, yatırım planlarını rafa kaldırıyor.
BUSİAD Başkanı Küçükkayalar, verileri değerlendirirken yalnızca şikayet etmiyor, sağduyu da çağrısı yapıyor. “Kaybedecek enerjimiz kalmadı” diyor. Özellikle ticaret savaşlarının yeniden alevlendiği, korumacılığın küresel ekonomiyi kuşattığı şu günlerde, Bursa sanayisinin bu fırtınaya kırılgan bir yapıyla girmemesi gerektiğini vurguluyor.
Bir başka önemli nokta: bu kırılganlık sadece ekonomide değil, moralde de kendini hissettiriyor. Sanayici sadece rakamlarla değil, umutla da üretir.
Bu anket, yalnızca BUSİAD’ın değil, Bursa’nın, hatta Türkiye’nin sanayi cephesinden gelen bir alarm zili olma özelliği taşıyor. Bu sese kulak vermek gerekiyor. Çünkü yatırımlar durursa, kalkınma yokuş aşağı sürüklenir.
Ekonominin dümeninde olanlara düşen görev net: güveni yeniden inşa etmek. Çünkü yatırım kararları, sadece kârlılık hesabına değil, istikrara da bakar.