Hava Durumu

Bursa’nın can suyuna dokunmayın!

Yazının Giriş Tarihi: 04.07.2025 08:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.07.2025 08:05

Evliya Çelebi, 400 yıl önce Bursa’dan geçerken şöyle demişti: “Velhasıl Bursa sudan ibarettir.” Aradan yüzyıllar geçti, ama ne hikmettir ki bu kadim şehir bugün artık sudan ibaret değil, susuzluktan ibaret bir gelecekle yüz yüze.

İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Serdar Atilla Erdem’in yaptığı basın toplantısı, yalnızca teknik bir açıklama değil, aynı zamanda bu kentin vicdanından yükselen bir çığlıktı.

Çınarcık Barajı’nın içme suyu kapasitesinin sanayiye tahsis edilmek istenmesine dair uyarılar, aslında bize bugünün değil, dünün ihmallerinden kalan ağır bir faturayı gösteriyor.

Bu noktada bir gerçeği yüksek sesle tekrar hatırlamak gerekiyor:

Akademik meslek odaları sadece teknik raporlar hazırlayan kurumlar değil, aynı zamanda bu şehrin vicdanı, belleği ve pusulası.

Bursa’da geçmişte yapılan birçok hata, akademik odaların zamanında yaptığı uyarılara rağmen gerçekleşti.

Uyarılar rapor olarak kaldı, kararlar beton olarak yükseldi. Sonra olan oldu:

Bugün Bursa’nın kalbine saplanan hançer olarak nitelendirilen Doğanbey TOKİ konutları, “şehir merkezine bu yoğunluk yapılmaz” diyen tüm meslek odalarına rağmen dikildi, sonra kimse sahiplenmedi.

Atatürk Stadyumu yıkıldı, sporun hafızası silindi. O da teknik raporların aksine alınmış bir karardı.

Bugün de benzer bir yolun eşiğindeyiz. Bu kez konu, sudan bir mesele değil; doğrudan suyun ta kendisi.

Mesele Çınarcık Barajı’nda toplanan Uludağ’ın insana hayat veren suyunun neredeyse yarısının yeni sanayi bölgelerine tahsisi. Bu konuyla ilgili bir önceki basın toplantısında Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’e yöneltmiştim. O da tahsisin daha önceden yapıldığı bilgisini vermişti.

İMO Başkanı Serdar Atilla Erdem’in ifadeleriyle söyleyelim:

“Çınarcık Barajı sadece içme suyu değildir. Aynı zamanda Uluabat Gölü’nün yaşam kaynağıdır. Sanayi baskısıyla bu denge bozulursa, sadece musluklarımız değil, göllerimiz de kurur.”

Bugün Bursa’nın su ihtiyacının yüzde 50’si yeraltı sularından karşılanıyor. Ancak iklim krizinin ortasında bu kaynakların sürdürülebilirliği giderek azalıyor. Öte yandan, 2007’de yapılan Nilüfer Barajı’nın ömrü dolmak üzere. Doğancı Barajı ise yalnızca geçici bir nefes.

2050 hedefli “Kent Anayasası” çalışmalarına göre nüfus projeksiyonu 4 milyona dayanacak. Buna rağmen hâlâ 1998 yılı verileriyle su tahsis planlaması yapılıyor.

Olur mu?

Oluyor işte.

Bursa’da sanayi elbette önemlidir. Ancak sanayiye ucuz ve bol su sağlama uğruna içme suyu rezervlerinden taviz vermek, bugünü kurtarıp yarını kaybetmektir.

Serdar Atilla Erdem'in haklı bir tespiti var:

Sanayiciler, fizibilitesi yapılmamış, kent anayasasında olmayan TEKNOSAB ve TOSAB gibi alanlar için barajdan su istiyor. Bu, maliyetten kaçıp kamuya yük bindirmektir.”

Bugün, arıtma tesislerinden çıkan ve yılda 150 milyon metreküpten fazla suyu derelere bırakan bir kentte, sanayinin hâlâ yeraltı ve baraj sularına göz dikmesi, en hafif tabiriyle günü kurtarma vizyonu.

BURSA'DAN ALMANIN DEĞİL, BURSA'YA VERMENİN ZAMANI

Tam bu noktada vicdani bir durakta durmak gerek.

İMO Başkanı Erdem’in söylediği şu cümle, aslında hepimizin kulağına küpe olmalı:

“Artık Bursa’dan almanın değil, Bursa’ya vermenin zamanı.”

Sanayi yeraltı suyuna değil, gri suya yönelmeli.

Örnek de verdi; İspanya sanayisi su ihtiyacının yüzde 75’ini geri dönüşümden kullanıyor.

Organize sanayi bölgeleri, yağmur hasadı ve geri dönüşüm sistemlerine yatırım yapmalı.

Deniz suyu arıtımı gibi yüksek maliyetli ama sürdürülebilir seçenekler değerlendirilmeli.

Suyun cazibesi sadece akış gücünde değil, bir şehri yaşatmasındaki hayatiyetindedir.

Uluabat Gölü’nü İznik’in kaderine ortak etmeyelim.

İMO, yıllardır 1/100 bin ölçekli çevre düzeni planını yani “Anayasası’nı Kent savunuyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Bozbey de her basın toplantısında buna dikkat çekiyor. Nasıl bir sonuç çıkacağını merakla bekliyoruz. Buradaki endişe geçmişte olduğunu gibi yazılsa da uygulanmaması. Başkan erdem Saker döneminde uzlaşı ile hazırlanan anayasanın kırmızı çizgileri delik deşik edildi. Bugün yaşanan kaosun temelinde bu boşluk yatıyor.

Tıpkı geçmişte olduğu gibi...

Şimdi aynı hatayı sudan yana yapmayalım.

Son Söz: Bu çağrı Bozbey’e. Serdar Atilla Erdem’e basın toplantısında sordum. O da yanıtladı. DSİ yetkiyi tamamen BUSKİ’ye devretmiş durumda.

Bozbey’in de inşaat mühendisi olarak kayıtlı bulunduğu oda başkanı meslektaşı Serdar Atilla Erdem’in sözleri sadece bir mühendis olarak değil, bu şehrin geleceğine karşı sorumlu bir yurttaş olarak yaptığı son çağrı;

Büyükşehir Belediyesi, sanayicinin baskısına boyun eğmemeli.”

Bu çağrıya kulak vermezsek, susuzluk sadece çeşmelerde değil; vicdanlarda da başlayacak.

Ve bir gün su ararken, kent hafızasını da kaybettiğimizi anlayacağız.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.