Deprem, kapımızın eşiğinde bekliyor. Bunu artık sadece bilim insanları değil; Bursa'nın geçmişini bilen, sokaklarını arşınlayan, fay haritalarına şöyle bir göz atan herkes söylüyor.
Bursa...
Birinci derece deprem bölgesinde yer alıyor.
Üstelik tarih boyunca nice yıkımı görmüş, fayların gölgesinde büyümüş bir şehir.
Ve şimdi soruyor bu şehir:
"Ben ne zaman İstanbul gibi ciddiye alınacağım?"
14 Nisan’da AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, basın mensuplarının karşısına geçti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Bursa’daki yatırımlarını anlattı. Rakamlar büyüktü; 15 milyar 188 milyon liralık yatırım...
O gün Bursa’nın bu konudaki beklentilerini hatırlatarak, şu soruyu yöneltmiştim:
“Sayın Başkan, İstanbul’daki ‘Yarısı Bizden’ kampanyası neden Bursa’da yok? Bursa da fay hatları üzerinde. Bu konuda bir gelişme var mı?”
Gürkan gülümsedi, çok şey söylemeden ama çok şeyi ima ederek, "Bakanın açıklamasını bekleyin," dedi. Hep birlikte bekledik.
Ertesi gün Bakan Murat Kurum Bursa’ya geldi.
Ama beklenen müjde gelmedi.
Madem söz gelmedi, o zaman yazı yazılır. Bursa Büyükşehir Belediyesi, bu konuyu artık daha fazla bekletmemek için kolları sıvadı ve Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na resmi bir yazı gönderdi.

Yazının özeti çok açık:
“İstanbul’daki gibi biz de istiyoruz. Yarısı bizden kampanyası, Bursa’daki 17 ilçeyi de kapsasın.”
Yazı, sadece talep değil.
Aynı zamanda bir uyarı.
Bir hatırlatma.
“Deprem geliyor.
Geç kalırsak, bedelini hep birlikte ödeyeceğiz.”
Bursa’nın fay hattı haritası, bir satranç tahtası gibi
Resmi yazının detayları ürkütücü ama gerçek.
Bursa’da 9 aktif fay hattı var.
Uluabat, Gemlik-Geyve Segmenti, Bursa Fayı…
Bunların geçmişte nasıl yıkıcı depremler ürettiği bilimsel verilerle ortada.
JICA ile yürütülen proje kapsamında 12 ayrı deprem senaryosu çalışılmış. Yapı stoğu analiz edilmiş. Kırmızı, sarı, turuncu haritalar hazırlanmış. Kentin kırılganlığı bilimsel olarak da ortaya konmuş.

Bir başka ifadeyle Bursa, hazır!
Ama yalnız değil. Yardıma, özellikle finansal desteğe ihtiyaç duyuyor. Çünkü kentsel dönüşüm için taşın altına elini koyması istenen vatandaş, devletin de "Ben de yanındayım" demesini bekliyor.
Depreme karşı dönüşümün önünde en büyük engel belli: Para.
Finansman olmadan dönüşüm hayal
Vatandaşın bütçesi belli. İnşaat maliyetleri belli. Kiralar yüksek, geçim zor.
Devlet desteği olmadan, bugünkü ekonomik tabloda kim evini yıkar da yenisini yapar?
“Yarısı Bizden” kampanyası, işte bu nedenle önemli.
Çünkü bu sadece bir finansal destek değil; aynı zamanda psikolojik bir güvence.
İstanbul’da bu kampanya uygulamaya konuldu.
İstanbul’un 39 ilçesindeki riskli yapıların hak sahipleri, kampanyadan faydalanabiliyor.
Peki Bursa neden bu kapsama alınmasın?
Marmara, sadece İstanbul değil
Bursa, Türkiye’nin en büyük dördüncü ili.
Marmara'nın sanayi devi.
Ekonomik anlamda İstanbul, Kocaeli, Tekirdağ üçgeninin tamamlayıcısı.

İstanbul’daki bir depremin etkisi nasıl tüm ülkeyi etkiliyorsa, Bursa’daki bir yıkım da sadece bu şehri değil, Türkiye ekonomisinin damarlarını keser. Çünkü Bursa sadece bir şehir değil; aynı zamanda üretim, lojistik, tarım, turizm ve tarih demek.
Kentsel dönüşüm sadece binaların yenilenmesi değildir. Aynı zamanda bir zihniyet dönüşümüdür. Ve bu dönüşüm, vatandaşla el ele verildiğinde olur.
Ama vatandaş, yalnız bırakıldığında değil.
Geciken her karar, bedeli ağır bir risk
Resmi yazıda denildiği gibi:
“Bugün alınamayan ya da geciktirilen her karar hem bugünü hem geleceği etkileyecektir.”
Bu söz boşuna yazılmamış.
Çünkü ne zaman büyük bir afet yaşansa, arkasından hep aynı cümle gelir:
“Keşke daha önce önlem alsaydık.”
O zaman bu kez o cümleyi hiç kurmayalım.
Bursa için çok geç olmadan, “Yarısı Bizden” kampanyasını bu şehrin tüm mahallelerine, ilçelerine, sokaklarına yayalım.
Hem devlete hem vatandaşa düşen bir görev varsa o da şudur:
El birliğiyle bu dönüşümü başlatmak.
Yoksa bu topraklar, bir gün o dönüşümü bize hatırlatır…
Ama o gün belki de çok geç olur.
Son söz:
“Yarısı devletten, yarısı vatandaşın cebinden...
Ama kazancı hepimizin hayatı olsun.”