Hava Durumu

Dalga değil, davul zurna çalarak tsunami geliyor

Yazının Giriş Tarihi: 06.08.2020 08:10
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.08.2020 08:10

Koronavirüs salgınının ilk aylarında belki de Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu'nun uyarılarıyla alınan tedbirler sayesinde dünyada örnek gösterilen ülkelerden biri olmuştuk.
Ne olduysa yeni normale dönüşle başladı.
Yeni normali, sanki salgın bitmiş gibi algıladık.
Kurban Bayramı tatili ve sonrasındaki kendi gözlemlerimle başlayayım...
Kumla, Kurşunlu ve Mudanya sahilleri ikinci günden itibaren iğne atsan yere düşmez misali insan yoğunluğuna sahne oldu. Bir ara otobüs duraklarının önünden geçtim. Tıpkı İstanbul'daki Ada vapuruna akın edenlerden farksızdı.
Toplu taşım araçları resmen balık istifi...
Özel araçlardakilere sanki virüs bulaşmıyor havalarında olanları da unutmamak lazım. Küçücük bir otomobilde 7-8 kişi. Maskeleri ise ya çene altında ya da kollardaki yeni aksesuar halini almış. Sahilde ve yollarda da aksesuar yer değiştirmiyor.
Restoran ve kafelerde ilk günlerdeki ciddi tedbirler yerini rahatlığa bırakmış. Masalar arası mesafe, servisler konusundaki titizlik unutulmuş. Servis yapan garsonlar bile sadece masanıza gelince lütfedip maskeyi takıyor. Bazıları ise hiç umursamaz vaziyette.
AVM'lerin girişlerindeki kontrollerde sadece maske takılıyor. Maskeyi tak, ateşini ölçtür gir içeri, sonra maske yine çene altı veya kolda...
Oysa virüs, en küçük bir ihmali bile fırsata çeviriyor. Dün uluslararası haber ajanslarının yaptığı değerlendirmeye göre, dünyadaki vaka sayısı 18 milyonu, hayatını kaybedenlerin sayısı ise 704 bine ulaştı. Salgın başladığından beri dünyada her 15 saniyede bir kişi koronavirüs nedeniyle yaşamını yitiriyor.

Ülkemizde mayıs ayı sonu itibarıyla binin altına inen günlük vaka sayıları tırmanışa geçti. Uzmanların değerlendirmelerine göre, bu vurdumduymazlık ve tedbirsizlik devam ederse ikinci dalga bir yana tsunami, davul zurna çalarak gelecek.
Hastanelerin normale dönmeye başlayan düzeni salgın günlerine dönüyor. Korona için yeni servisler açılmaya başlandığı haberleri geliyor.
İşin farkında olan yetkililer de yeni tedbir ve yasaklar için hazırlık yapıyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun dün Twitter üzerinden yaptığı, 'Tüm Türkiye'de salgın ile ilgili bugüne kadar yaptığımız en yoğun denetimi gerçekleştireceğiz' açıklaması bunun ilk sinyali. Ardından bilim kurulunun tedbirleri gelirse şaşırmayın.
Havalar ağustosun 15'iyle birlikte serinleyecek ama koronavirüs nedeniyle sıcak günler bizim için devam edecek.

GEMLİK'TE 100 YILLIK TOHUMLAR GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR

Bursa'da bu konudaki ilk çalışmalar Mustafa Bozbey döneminde Nilüfer Belediyesi'nde başlamıştı. Turgay Erdem, başkan seçildikten sonra günümüzün moda deyimiyle bu işi bir level daha atlayarak, 2020'yi tarım yılı ilan etti. 200'e yakın yerli tohumun bulunduğu kütüphanenin yanı sıra, yerli buğdaydan yakında ekmek üretimine bile başlanacak.


Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertarslan da tıpkı Nilüfer Belediyesi gibi yerli tohum konusunda çalışma başlattı. Adliye köyünde bulunan belediyeye ait tarlaya 100 yıllık ata tohumlarından elde edilen fideler ekildi. Hiçbir tarım ilacı ve kimyasal gübre kullanılmadan yapılan ekimden yakında 4 bin kilogram domates mahsulü bekleniyor. Ürünler alındıktan sonra kurutularak yeniden elde edilecek tohumlar önümüzdeki yıl fide haline getirildikten sonra Gemlik'teki köylere ücretsiz olarak dağıtılacak.

DÜNYA BEYRUT'A AĞLIYOR

Son 50 yıldan beri Beyrut denilince akla çatışma, bomba, iç savaş ve ölümler geliyor. En son meydana gelen ve 113 kişinin yaşamını yitirdiği 4 bin kişinin de yaralandığı patlama görüntüleri insanın içini acıtacak türden...
Şair Ahmet Arif'in dediği gibi;
' Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim. Olmalı zaten. Olmazsa insan olmaz yüreğim' dizelerinde olduğu gibi içim sızladı.

Oysa Lübnan ve özellikle Beyrut, çok uzun yıllar bir masal kentiydi. Çeşitli dinler ve uluslardan insanların bir arada barış içinde yaşadığı bu kentte yaşananlar tüm dünyayı etkiledi.
Beyrut doğumlu Amin Maalouf'un son kitabı Uygarlıkların Batışı'nda, , başta Beyrut olmak üzere Orta Doğu'daki savaşların dünyayı nasıl değiştirdiğini anlatır. Burada başlayan savaş ve hoşgörüsüzlük adeta tüm dünyanın çivisini yerinden çıkarır.
Maalouf,' buradaki hoşgörü ve barış sürseydi, dünya bambaşka bir hale gelebilirdi' tespitini düşünürken, ajanslardan gelen patlama fotoğrafları ve açılan çukura bir kez daha baktım.
Nedeni ne olursa olsun bu patlama ve açılan çukur, insanlığın fay hatlarına bir darbe daha vurdu...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.