Depremin Anadolu topraklarının kaçınılmaz bir gerçeği olduğunu uygarlık tarihine baktığımızda rahatlıkla görebiliriz. Anadolu’da bir çok uygarlığın kurduğu şehirlerin depremler sonucu yerle bir olduğu tarih kayıtlarında yer alıyor.
Türkiye nüfusun yüzde 71’i, Türkiye topraklarının da yüzde 66’sı deprem riski altında. Türkiye’de yaklaşık 15 bin kilometresi ana aks üzerinde olmak üzere 24 bin 500 kilometre uzunluğunda canlı fay hattı bulunuyor.
Bu faylardan bir veya ikisi her yıl yıkıcı deprem üretebilme kapasitesine sahip.
Kahramanmaraş depreminin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen yüreğimizdeki sızı bir türlü dinmedi. Anma törenlerini izlerken bile gözyaşları sele dönüyor. Benzerini 1999 yılındaki Büyük Marmara Depremi sonrası da yaşamıştık. Birinci, ikinci yıl anmaları aynı bugünlerde Kahramanmaraş depreminde büyük kayıplar yaşayan illerdekinin benzeriydi. Deprem anıtları yapıldı, acıları bir türlü dinmeyen depremzedelerin feryatları yürekleri dağladı.

Sonra ne oldu?
Hafızayı beşer nisyan ile maluldür misali unuttuk gitti. Deprem unutmadı ama sürekli buradayım ve dikkatli olun sinyalini vermesine rağmen işimize öyle geldi.
Van, Bingöl, Elazığ, İzmir derken 11 ili enkaz altında bırakan depremi yaşadık.

Depremi önlemek mümkün değil. Depremi önceden tahmin etmek bugünkü bilime göre neredeyse imkansız.
Geriye ‘kader kedere dönüşmeden’ önlem almak kalıyor. Bir de bilim insanlarının uyarılarına kulak vererek bu önlemleri hızlandırmak gerekiyor.

Dün İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi’nin 10-11 Şubat tarihlerinde yapılacak 19’uncu genel kurulunda Çalışma Grubu adına başkan adayı olarak yarışacak Serdar Atilla Erdem, Sönmez Medya’yı ziyaret etti.

Sohbetin konusu günün anlam ve önemine binaen deprem ve dirençli kentti. Erdem, oda yönetimlerinde 3 dönem merkez delegesi, 2 dönem Gençlik Komisyonu Başkanlığı ve 2 dönem de Sekreter Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev alan bir isim.

Erdem, geçen seçimlerde kaybeden Çalışma Grubu adına bu seçimden başarıyla çıkmayı hedefliyor. Rakibi ise mevcut başkan Çağdaş Grubu’nun adayı Ülkü Küçükkayalar var.
Erdem’in yönetiminde ise şu isimler yer alıyor: Metin Yaran, Erdem Yardımcı, Dr. Mahmud Sami Döven, Rüştü Şanlı, Ayşegül Özbek, Oğuzhan Kurt, Ozan Olgun, Muhammet Yılmaz, Yiğit Can Sezgin, Murat Kaplan, Kudret Sena Erdoğan, Büşra Aktı ve Samet Ozan Şahin.
YAPI DENETİM HİZMETİ ALMIŞ BİNALARIN ÇÖKME ORANI YÜZDE 3
Artık klasikleşen ‘Deprem öldürmez mühendislik hizmeti almamış bina öldürür’ sözleriyle konuşmasına başlayan Erdem’e göre, bu konudaki aksaklıklar giderilir, kanundaki eksiklikler tamamlanırsa yapı denetim hizmeti almış binaların çökme oranı minimuma iner. Belki de hiç cay kaybı olmadan depremleri atlatabiliriz.

Erdem’e deprem dirençli kentler nasıl oluşur sorusunu yönlettik o da madde madde anlattı:
‘Şehirlerin anayasasının yazılmalı, ardından master planlar hazırlanmalı ama öncesinde en önemli konu yapı stoku envanterinin çıkarılması. Biz bunu çalışma grubu ile beraber 2005-2007 Yıldırım ve Nilüfer bölgesinde yaptık. Yaklaşık yüzde 30 yapı stokunun envanter çalışmalarını bilimsel yöntemlerle yaptık. Önümüzdeki dönemde başta büyükşehir belediyesi olmak üzere diğer belediyelerle gerekli protokolleri yapıp Bursa’da bir envanter çalışması için elimizden geleni mutlaka yapacağız ve İMO olarak o çalışmanın mutlaka içinde olacağız’

Erdem, kentsel dönüşümün yol haritasının bu envantere göre şekillenmesini gerektiğini de ifade ederek, ‘Kentsel dönüşüm şeffaf ve ortak akılla parsel bazlı değil, plan bazlı yapılmalı. Bunun için topyekun bir seferberlik gerekiyor. Şehirlerimizin artık siyasi çekişmeler ve kavgalardan kurtarılması lazım. Hepimiz şehrimiz için çalışmalıyız. Çünkü deprem ülkemizin üzerinde kabus gibi dolaşıyor’ dedi.
İMO: YAPILANLAR SAĞLIKLI VE GÜVENLİ KENTLEŞME İÇİN KAYGI VERİCİ
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nın (İMO), 6 Şubat Depremlerinin 1’nci yıl dönümünde Türkiye genelinde basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasını yapan İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ülkü Küçükkayalar, bir yılın ardından eksikliklerin hala giderilemeyen bölgede yapılan çalışmaların da sağlıklı kentleşme ve güvenli yapılaşma açısından (yer seçiminden inşa kalitesine kadar) kaygı verici olduğunu söyledi.
Bugüne kadar alınmamış tedbirlerin alınması için derhal harekete geçilmesi, güvenli ve sağlıklı yapılaşma için bilim çevrelerinin, meslek odalarının önerilerinin hayata geçirilmesi gerektiğini kaydeden Başkan Ülkü Küçükkayalar, ‘Geride kalan 1 yıla dönüp bakıldığında ne yazık ki geleceğe umutla bakmamızı sağlayacak ciddi bir çalışmanın yapıldığını söylemek pek mümkün olmamaktadır’ dedi.

Bölgede geçici yerleşim alanlarının kurulması, enkaz kaldırma işlemleri, ulaşım, elektrik, su, kanalizasyon, haberleşme gibi altyapı hizmetleri, depremin üzerinden aylar geçmesine rağmen sağlanamadığını vurgulayan Küçükkayalar, “Depremin en çok etkilediği Antakya başta olmak üzere deprem bölgesinde barınma, beslenme, sağlık, hijyen, içmesuyu, eğitim gibi en temel insani ihtiyaçlara yönelik sorunlar hala devam etmektedir. Yıkılmayı bekleyen ağır hasarlı yapılar insan hayatını tehlikeye sokmaya devam ederken, kontrolsüz bir şekilde yürütülen enkaz kaldırma işlemleri çevreye ve insan sağlığına zararlar vermekte, enkaz toplama alanları ise içmesuyu kaynaklarını kirletmesi bakımından ciddi riskler oluşturmaktadır” diye konuştu.
6 Şubat Depremlerinin coğrafyamızın tanık olduğu ilk büyük deprem olmadığı gibi son büyük depremde olmayacağını vurgulayan Başkan Küçükkayalar sonuç olarak şu tespitlerde bulundu:
“Öncelikle sağlam, kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade ile kamunun ihtiyaç ve menfaatlarını gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel bakabilen politik bir anlayışa ihtiyaç vardır. İmarda kural kuraldır. Merkezi ya da yerel siyasi/iktisadi aktörlerin çıkarlarına göre delinmemelidir. Ülkedeki riskli yapı stoku belirlenmeli, yapı envanteri çıkarılarak belirli bir risk sırası ile tüm binaların deprem güvenliğinin belirlenmesi zorunlu hale getirilmelidir. Kentsel dönüşümde kamu yararı gözetilmeli, rant odaklı kentsel dönüşüm anlayışı terk edilmelidir’