Hava Durumu

Doyduğum topraklardan doğduğum topraklara...

Yazının Giriş Tarihi: 06.09.2020 08:55
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.09.2020 08:55

Göç olgusu Anadolu topraklarının değişmez kaderi. Son 50 yılda Doğu'dan batıya göç Türkiye'deki şehirlerde yaşayan oranını yüzde 92'ye yükseltti.

Bursa da bu göçten etkilenen en önemli metropellerden biri. Sadece Karadeniz ve Doğu'dan değil, Balkan coğrafyası ve Kafkaslardan gelen göç, Bursa'yı şekillendirdi.

Aş ve iş için gelenlerin hızına yerel yönetimler yetişemeyince bugünkü beton Bursa'nın oluşmasına neden olsa da bir de madalyonun diğer yüzü var.

Göçle gelenler emek piyasasına katkı sağlarken, girişimcileri ise yatırımları ise Bursa'yı Türkiye'nin lokomotifi haline getirdi.

Sosyolojik yönü ise daha ilginç.

Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin yaptırdığı araştırmanın sunumunda dinlediğimde inanamamıştım. Bursa'ya göçle gelenlerin kent sevgisi ve sahiplenme oranı daha yüksek çıkmıştı.

Göçle Bursa'yı doyduğu memleketi haline getirenler, asla bu kentten ayrılmayı düşünmüyorlardı.

Araştırma, kişisel hikayemle neredeyse bire bir uyuşuyor. 40 yıl önce doğduğum topraklardan babamın işi dolayısıyla geldiğimiz Bursa, neredeyse asıl memleketimiz haline geldi.

İlk senelerde yılda bir iki kez gittiğimiz Diyarbakır seyahatlerimiz azalmaya başladı. Tatil hazırlıkları yaparken, geriye doğru bakınca 10 yıldan beri Diyarbakır'a gitmediğimizi fark ettim.

Eşim ve Bursa'da daha doğrusu Gemlik'te doğan çocuklarımla bir akşam sohbetinde başlayan Güneydoğu'da tatil fikrini yıllık izinle hayata geçirme fırsatı buldum.

Koronavirüs nedeniyle biraz riskli olsa da karayoluyla yaptığımız seyahatte, Adana, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mardin'in son 10 yılda nasıl değiştiğini de görmüş olduk.

10 günlük gezi notlarını sizlerle paylaşayım.

TARİHİN BAŞLANGIÇ NOKTASI; GÖBEKLİTEPE

Şanlıurfa ile başlayalım. Atatürk Barajı'nın yapıldığı yıllarda Anadolu Ajansı muhabiri olarak sık sık görev için gittiğim kenti tanıyamadım. Kentin yeni imara açılan bölgelerindeki yapılaşma ile ortaya çıkan modern şehirdeki daire fiyatları Bursa ile yarışacak düzeye ulaşmış.

Balıklı göl ve çevresindeki eski Urfa ise yapılan akıllı dokunuşlarla bir düzene kavuşmuş. İlk ziyaretimizi de buraya gerçekleştirdik. Ardından tarihin başlangıç noktası olarak kabul edilen Gökbeklitepe yolculuğu. Şanlıurfa merkezinden 20 dakika uzaklıktaki Göbeklitepe'nin sırları hala çözülmüş değil.

Avcı-toplayıcı olan insanların 12 bin yıl önce böylesine bir yapıyı neden ve nasıl inşa ettikleri hala bilinmiyor. Sırlar bir yana Göbeklitepe için Doğuş Grubu'na taktir etmek gerekiyor. Turizme katkı sağlayacak bir tarihi eserin nasıl olması gerektiği konusunda Türkiye'nin en güzel örneklerinden biri. Ücretsiz otopark ve kabul yerinden kazı bölgesine servisi ile kalıntıların bulunduğu yerdeki gezi platformları için deyim yerindeyse hiçbir masraftan kaçınılmamış.

Gezerken aklıma geldi. Benzer örnekleri Antalya Perge Antik kentinde de görmüştüm. Sütunlar iş insanları ve firmaları katkılarıyla yerlerine dikilmişti. Bursa'da Türkiye'nin devler listesinde yer alan firmaları var. Benzer uygulamaları neden bizim UNESCo Dünya Mirası Listesi'ne giren yerlerde göremiyoruz.

İkinci konu ise kamu ile ilgili. Göbeklitepe'yi daha iyi anlamanın en iyi yolu Şanlıurfa'daki Arkeoloji Müzesi'ni dolaşmaktan geçiyor. Gitmek isteyenleri şimdiden uyarayım.

Göbeklitepe ve müze için iki gününüzü ayırmanız gerekiyor. Balıklı Göl'ün yakınlarındaki alanda kurulan müzeyi dolaşınca kıskanmadım dersem yalan olur. İstanbul ve Ankara bir yana Türkiye'deki en güzel müzelerden biri. Uygarlık yolculuğunun zaman tüneli adeta.

Turizmi hedef yapan Bursa'nın mutlaka ve mutlaka böylesine bir müzeye sahip olması gerekir. Alt yapıyı hazırlayacaksınız ki turist gelsin. Osmanlı'nın zaman tünelinin yer aldığı bir müze tarih kentine yakışmaz mı?

KADİM ŞEHİR DİYARBAKIR'IN İNANILMAZ DEĞİŞİMİ

Doğduğum kent Diyarbakır'a gelince;

Gidip gelenler anlatıyordu ancak 10 yılda böylesine bir değişimi göreceğim aklıma gelmezdi.

Çin Seddi'nden sonra dünyanın en uzun surlarına sahip Diyarbakır, yeni imar alanlarıyla bambaşka hale gelmiş. Yeni konut alanları yolların genişliğine göre adlandırılıyor. 75 metrelik yol, 50 metrelik yol diye adlandırılan yeni imar alanları Diyarbakır'ın modern yüzü. Yollar ışıklandırmalar ve imar uygulamalarının nasıl yeni bir kent yarattığını görmek isteyenler Diyarbakır'a mutlaka uğramalı.

Sadece yeni Diyarbakır değil, binlerce yıllık tarihi kent dokusu da yapılan çalışmalarla adeta hayat bulmuş. Hazreti Süleyman Camii ve çevresindeki gecekonduların kaldırılmasıyla İçkale ile bütünleşen muhteşem bir tarihi bölge ortaya çıkmış.

40 yıl önce bu bölgede cezaevi, mahkemeler yer alıyordu. Şimdi müze girişli tarihi bir alan. Terasından yine UNESCO Dünya Mirası'nda yer alan Hevsel Bahçelerini izlemenin keyfi bir başka.

Nasıl başarıldı bilemiyorum. Tıpkı bizim Hanlar Bölgesi'nin önünün açılması gibi zor bir projeydi surların çevresinin temizlenmesi. Ama temizlenmiş. Son olarak da Mardinkapı'dan Saray Kapı'ya kadar olan bölgenin dış cephesi de yapılardan arındırılarak yürüyüş yolu ile gezilebilecek hale getirilmiş.

Sur içindeki gezi sırasında üzüldüğüm 2015'teki terör olayları sonrası mezun olduğum Cumhuriyet İlkokulunun yerle bir olduğunu öğrenmem oldu. Halen Sur içindeki bazı bölgelere giriş yasağı var. Ne okulu ne de halen onarımı devam eden kiliseleri görmek mümkün değil. Umarım bu konu da kısa sürede çözülür. Yıkılan mahallelerde yapılan binalar ise kusura bakmasınlar doğduğum ve çocukluğumun geçtiği taş avlulu, eyvanlı Diyarbakır evlerine hiç benzemiyor.

Mardin yolunda yeni bulunan Zerzevan Kalesi ise Diyarbakır'ın yeni arkeolojik alanlarından biri Roma İmparatorluğu'nun garnizonu olan Zerzevan Kalesi de çok kısa sürede UNESCO'nun dünya mirası geçici listesine alınmış.

MARDİN'İN BİTMEYEN ZENGİNLİĞİ

Mardin, güneydoğunun adeta incisi. Kent merkezi bir yana her ilçesi ayrı bir zenginlik taşıyor.

Mardin merkezdeki tarihi binalar son yıllarda çok ciddi şekilde korunuyor. Hepimizin bildiği Mardin'i gösteren fotoğrafın bir de diğer yüzü var. Diyarbakır yolunda yepyeni bir Mardin inşa edilmiş.

İlk kez gördüğüm Dara Antik Kenti ise ayrı bir zenginlik.

Yukarı Mezopotamya'nın en önemli yerleşim yerlerinden birisi olan Dara, İmparator Anastasius'un 505 yılında, Doğu Roma İmparatorluğu'nun doğu sınırını Sasanilere karşı korumak için askeri amaçlı bir garnizon kenti olarak kurulmuş. Dışarıda 50 derece sıcaklık varken girdiğiniz yapılarda klima etkisini hissediyorsunuz.

Cahit Sıtkı'nın dizeleriyle son söz

Gezi notlarını özetleyerek aktarmaya çalıştım. Aslında ziyaret ettiğim yerlerin ayrıntıları anlatmaya kalksam, bir haftalık yazı dizisi çıkardı.

Anlattığım yerleri herkesin görmesini isterim. İmkanı olmayanlar ise internetten kısa bir inceleme yapabilirler.

Son sözlere gelince;

Bizleri yani göç edenlerin Bursa'ya gelmesinde ekonomi kadar son yıllarda terörün de büyük etkisi var. Oysa bin yıllık kardeşliğin başladığı topraklarda neden bunları yaşıyoruz diye düşünürken aklıma Diyarbakırlı Şair Cahit Sıtkı'nın dizeleri geldi. Şiir aslında hepimizin özlemini yıllar öncesinden dile getiriyor. Başka söze gerek yok sanırım.

Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.