Dünya, yeni bir kavşağın eşiğinde. Küresel ölçekte bir bilek güreşi yaşanıyor ve bu kez mesele yalnızca güç gösterisi değil; dünyanın yeniden nasıl dizayn edileceği sorusu masada.
Soğuk Savaş döneminin o bildik “dehşet dengesi” çoktan geride kaldı. Bugün ışık yalnızca doğudan yükselmiyor, ekonomik ve siyasal belirleyicilik de doğuya kayıyor.
ABD, Çin’in yükselen ekonomik gücü karşısında yeni arayışlar içinde. Alıştığımız serbest piyasa kalıpları sorgulanıyor, alternatif modeller tartışılıyor. Küresel güç dengeleri yeniden kurulurken, bu değişimin ipuçları Bursa’da, BUSİAD Evi’nde yapılan bir toplantıda da net biçimde hissedildi.
Bursa Sanayici ve İş İnsanları Derneği tarafından düzenlenen “Global Piyasalar ve Türkiye Ekonomisi 2026’ya Bakış” toplantısında yalnızca ekonomi konuşulmadı. Grafiklerin, tabloların arasında geleceğin siyasal ve ekonomik kavgası da açıkça hissedildi.
Toplantının moderatörlüğünü üstlenen Doç. Dr. Derya Hekim’in yönlendirmesiyle, İş Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Şant Manukyan ve İş Yatırım Araştırma Direktörü Serhat Gürleyen, klasik sunumların ötesine geçen değerlendirmeler yaptı.
Ve Manukyan’ın şu cümlesi, salonda not defterlerinin daha hızlı açılmasına neden oldu:
“Bu bir ticaret savaşı değil, bunun çok ötesinde alternatif modellerin kavgası.”

Aslında ABD ile Çin arasındaki gerilimi yıllardır izliyoruz. Ancak bugüne kadar gümrük vergileri, tedarik zincirleri ve ihracat rakamları üzerinden anlatılan bu süreç, artık sistemin kendisine dair bir hesaplaşmaya dönüşmüş durumda.
Manukyan’ın altını çizdiği tablo netti:
ABD, klasik serbest piyasa söyleminden uzaklaşıp devlet kapitalizmine yönelirken; Çin, çok daha farklı bir modelle yol alıyor.
“Çin’de ekonomi kapitalist üretiyor ama kapitalist sınıf yok. İktidarı belirleme gücü yok.”
Bu cümle, meselenin özeti aslında. Çin’de şirketler var, üretim var, kâr var; ancak siyasal güç sermayenin değil, devletin elinde. Manukyan’a göre Trump’ın ve daha da önemlisi Amerikan devlet aklının bu tabloyu fark etmesiyle birlikte asıl kırılma da burada başladı.
Çin’in kârı da zararı da sosyalleştirdiğini vurgulayan Manukyan, ABD’nin ise dünyaya açık bir mesaj verdiğini söylüyor:
“Ya benimlesin ya karşımdasın.”
Ancak bu dayatmanın Avrupa’da henüz tam karşılık bulmadığını da özellikle not düşüyor. Ve ardından şu kritik uyarıyı yapıyor:
“Bu savaş kolay kolay bitmez. Ateşkes olur ama kalıcı barış zor.”
Yani mesele birkaç faiz kararıyla ya da birkaç ticaret anlaşmasıyla kapanacak bir dosya değil. Bildik kapitalist sistemin sınırlarının zorlandığı, hatta aşılmaya çalışıldığı bir dönemin içindeyiz.
Manukyan’ın değerlendirmeleri yalnızca sistem tartışmasıyla sınırlı kalmadı. Dolar, altın, petrol ve küresel varlık fiyatlarına ilişkin uyarıları özellikle yatırımcıların dikkatini çekti.
ABD’nin bilinçli biçimde doları zayıflatmak istediğini, euro/dolar paritesinde beklenen yükselişin euro’nun güçlenmesinden değil, doların değer kaybından kaynaklanacağını ifade etti.
Altın ise başlı başına bir dosya…
Rusya’nın rezervlerine el konulmasının ardından Çin’in “yarın aynı şey benim de başıma gelir mi?” kaygısıyla altına yöneldiğini, hatta ileride altını ticari bir araç olarak kullanmayı hedeflediğini anlattı.
Bir yandan devletler, bir yandan hane halkı altına yöneliyorsa, Manukyan’a göre sonuç açık:
“Altının önü açık.”
Petrolde ise tam tersi bir tablo var. ABD–Suudi Arabistan anlaşmasıyla fiyatların bilinçli şekilde baskılandığını ve kısa vadede ciddi bir yükseliş beklemediğini söylüyor.
Ancak en sert uyarıyı sona saklıyor:
“ABD–Çin kopuşu yüzde 99. Önümüzdeki 2–3 yıl içinde varlık fiyatlarında muazzam bir düşüş görebiliriz.”
Bu sözler, bugüne kadar şişmiş tüm balonlar için ciddi bir alarm niteliğinde.
Toplantının Türkiye ayağında sözü alan Serhat Gürleyen, daha temkinli ama bir o kadar da gerçekçi bir tablo çizdi. Avrupa’nın alacağı tavrın Türkiye açısından belirleyici olacağını vurgulayan Gürleyen, zayıf doların Türkiye için önemli bir fırsat olduğunu söyledi. Sebebi basit: Borçlarımız dolar cinsinden.
Enflasyonda arzu edilen hızda olmasa da bir düşüş yaşandığını belirten Gürleyen, özellikle hizmet satanların bu dönemde daha avantajlı olduğunu ifade etti. Buna karşın mal satanlar için tablo o kadar parlak değil; çünkü karşılarında Çin rekabeti var.
Ekonomi programının içerideki yatırımcıyı ikna ettiğini gösteren önemli bir veri de paylaştı:
TL mevduat oranı yüzde 45’lerden yüzde 60’a çıktı.
Bu, azımsanacak bir güven göstergesi değil. Ancak yabancı yatırımcı cephesinde hâlâ mesafeli bir duruş söz konusu. Yabancılar hisse senedi ve hazine bonosuna girmiyor; buna karşın eurobondu ve TL’yi seviyor.
Yani Türkiye’ye bakıyorlar…
Ama hâlâ “bekle-gör” pozisyonundalar.
SON SÖZ YERİNE…
BUSİAD Evi’nde konuşulanlar, sıradan bir ekonomi toplantısının çok ötesindeydi. Dünya yeni bir kavşağa giriyor. Bu kavşakta mesele yalnızca para değil; mesele model.

Ve görünen o ki, önümüzdeki yıllar alternatif modellerin sert kavgasına sahne olacak. Türkiye’nin bu kavgada nerede duracağı ise, alınacak siyasi ve ekonomik kararlarla şekillenecek.
Son not:
BursaHakimiyet’in Yuoutube kanalında yayınlanan Gözlem Kulesi programında tam da bu konuyu masaya yatırdık. AK Parti 22 ve 23’üncü dönem Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı, yeni kurulmak istenen dünya düzeninin yanı sıra, 2025 yılını değerlendirdi. 2026 yılı beklentilerini anlattı.
Gözlem Kulesi bugün yayında olacak.

BURSA ULU CAMİ DÜNYA VİTRİNİNDE
Bazen bir şehrin hikâyesi uzun cümlelerle değil, tek bir fotoğraf karesi ya da güçlü bir sembolle anlatılır.
Kremlin Meydanı Rusya’yı, Eyfel Kulesi Paris’i, Özgürlük Heykeli ise tek bir satır yazı olmadan ABD’yi hatırlatır.
İşte Bursa Ulu Cami’nin karlar altındaki o fotoğrafı, tam olarak böyle bir anlam yüklüyor.
Vikipedi’nin uluslararası fotoğraf yarışması “Viki Anıtları Seviyor”, bu yıl ilk kez Türkiye’de düzenlendi. 7 bini aşkın fotoğrafın yarıştığı organizasyonda, Serdar Kıran’ın çektiği Bursa Ulu Cami fotoğrafı Türkiye birincisi oldu ve dünya finalinde Türkiye’yi temsil etmeye hak kazandı.

Bu sonuç, yalnızca bireysel bir fotoğraf başarısı olarak görülmemeli. Aynı zamanda Bursa’nın kültürel mirasının uluslararası dijital hafızada daha görünür hale gelmesi açısından da önemli bir kazanım.
“Viki Anıtları Seviyor”, Vikipedi’nin 2010 yılından bu yana dünyanın farklı ülkelerinde kültürel anıtları belgelemek amacıyla düzenlediği uluslararası bir yarışma. Türkiye ayağı ise bu yıl Wikimedia Topluluğu Kullanıcı Grubu Türkiye ile Kültür Envanteri
Topluluğu iş birliğiyle hayata geçirildi.
Bu kapsamda geliştirilen vikianitlariseviyor.tr platformu sayesinde, Türkiye’deki kültürel anıtların eksik fotoğrafları tespit edildi, yükleme süreçleri kolaylaştırıldı ve önemli bir dijital arşiv oluşturuldu.
Ekim ayı boyunca süren yarışmada, Marmara’dan Güneydoğu Anadolu’ya kadar Türkiye’nin dört bir yanından 7 binden fazla fotoğraf sisteme yüklendi.
Bu fotoğraflar yalnızca bir yarışmanın parçası değil; Vikipedi ve diğer Wikimedia projelerinde serbestçe kullanılabilecek, araştırmacılara, akademisyenlere ve ülke tanıtımına katkı sunacak kalıcı bir kaynak niteliği taşıyor.

Türkiye jürisi, uluslararası finalde Türkiye’yi temsil edecek 10 fotoğrafı belirledi. Bu fotoğraflar arasından ulusal sıralamada dereceye giren ilk beş eser de kamuoyuyla paylaşıldı.
Birincilik, karlar altındaki Bursa Ulu Cami fotoğrafıyla Serdar Kıran’ın oldu.

İkincilik, Ağrı Dağı manzarası önündeki İshak Paşa Sarayı fotoğrafıyla Volkan Karagülleoğlu’na;

Üçüncülük, Urfa’da cami avlusunda suya yansıyan şadırvan görüntüsüyle İbrahim Şimşek’e;
Dördüncülük, Nemrut Dağı Milli Parkı’nda yıldızlı geceyi yansıtan kareyle Serhat Bürke’ye;

Beşincilik ise Ortahisar Kalesi fotoğrafıyla Fatih Yılmaz’a verildi.

Ayrıca Akdamar Kilisesi, Perge ve İshak Paşa Sarayı’na ait bazı fotoğraflar da Türkiye adına dünya finaline gönderilecek eserler arasında yer aldı.
Ulu Cami’nin o fotoğrafı, aslında Bursa’yı anlatıyor.
Sessizliği, vakarı, zamana direnen taşları ve şehrin merkezindeki kadim duruşu…
Bursa için bu tür başarılar, yalnızca bir gurur başlığı değil; kültürel mirasın doğru biçimde kayıt altına alınması ve dünyaya anlatılması açısından da ayrıca kıymetli.