Bazı Avrupa ülkelerinde daha önce marjinal olarak görülen ve merkezi yapıların kabullenmediği ırkçılık ve faşist düşüncelerin İslamafobi maskesi altında son yıllarda artışa geçtiği bilinen bir gerçek. Avrupa’daki merkez partilerinin bile davranış biçimleri ve görüşleri geçmişin marjinal yapılarıyla eşleşti.
Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık ile bunun aktüel ifadesi olan İslamofobya günümüzde özellikle Avrupa ülkelerinde günlük hayatın fiili bir gerçekliği haline geldi. Irkçı ve yabancı düşmanı siyasi partiler, halkta korku ve kaygı oluşturarak ırkçılığı besleyip ana akım siyasete istikamet tayin edebilecek duruma geldiler.
Yabancıların hayat, seyahat, çalışma ve eğitim haklarını kısıtlayan ve onları geldikleri yere göndermeyi kurucu söylem haline getiren ırkçı yaklaşımlar ayırımcılığı kurumsal hale getirdi.
Yönetimler ise bu saldırıları tıpkı İsveç’te ocak ayında Kuran’ı Kerim’in yakılması eyleminde olduğu gibi maalesef düşünce özgürlüğü kapsamında gördüler.
Avrupa, ırkçı saldırılar ve nefret söylemi konusunda çifte standart uygulayıp, sessiz kalırken, önceki yıl şubat ayında Başkanlığını AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun yaptığı TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Ülkelerinde Yükselen Irkçılık ve İslamofobi İnceleme ve Araştırma Alt Komisyonu kurdu.
Saldırı ve nefret söylemlerini mercek altına alan alt komisyon, çalışmalarını hem teorik hem de yerinde incelemeler yaparak gerçekleştirildi. Bu kapsamda yerinde incelemeler yapmak amacıyla Fransa, Almanya, Hollanda ve İngiltere'ye ziyaretler gerçekleştirildi.
Bu ülkelerde parlamenterlerin yanı sıra saldırı kurbanları ile de görüşülerek, yaşadıkları birinci ağızdan kayıt altına alındı.
Önceki gün TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde oluşturulan Avrupa'da Yükselen Irkçılık ve İslamofobi İnceleme ve Araştırma Alt Komisyonu, AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu başkanlığında toplandı.
Komisyona yapılan bireysel başvurular ve rapor hakkında komisyon üyelerini bilgilendiren Çavuşoğlu, 27. Yasama Dönemi'nde 13 bin 413 başvuru gerçekleştiğini, bu başvurulardan 13 bin 250'sine işlem yapıldığını, bekleyen başvuru sayısının ise 163 olduğunu söyledi.
Çavuşoğlu, komisyonun çalışmalarında ırkçılık ve ırkçılığın yeni bir türü olarak kabul edilen "kültürel ırkçılığın" tezahürü olan İslamofobi üzerinde yoğunlaştığını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Irkçılık her ne kadar insanları mensup oldukları ırk özelliklerine göreayrıştırma esasına dayalı olsa da zamanla ırkçılığın farklı türleri ortaya çıkmıştır. Kültürel ırkçılık; azınlıktaki grubun veya yabancıların alışkanlıklarının, inançlarının, davranışlarının ve değerlerinin kültürel olarak aşağıda olduğu varsayımına dayanmaktadır. İslamofobi, günümüzde din temelli kültürel ırkçılığın en yaygın biçimi olarak göze çarpmaktadır.’
Avrupa'da yükselen ırkçılık ve İslamofobi'nin, Avrupa'nın toplumsal barışının bozulmasına neden olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, bunun da yabancılar ve Müslümanlara karşı ön yargıyı, ayrımcılığı, ötekileştirmeyi, dışlamayı, çoğulcu yaklaşmamayı, yabancılaştırmayı, kin gütmeyi, saldırganlığı, şiddeti ve düşmanlığı beraberinde getirdiğini kaydetti.
ÇAVUŞOĞLU: MEDYAYA BÜYÜK SORUMLULUK DÜŞÜYOR
Hakan Çavuşoğlu, Avrupa'daki ırkçılık ve İslamofobi konusunda yapılması gerekenlerin başında, gerek Batılıların gerek Müslümanların birbirlerini "öteki" olarak görmekten vazgeçmesi, birbirlerini farklı dinlere, dünya görüşlerine ve kültürlere ait insanlar olarak görmeleri ve bu farklılıkların bilincine vararak sorunlarını çözme iradesini ortaya koyabilecekleri bir zemin oluşturmaları gerektiğini belirtti.
Batı medyasının yanlı, yanıltıcı ve popülist anlayışının, ırkçılık ve İslamofobi'nin artmasında önemli bir etkiye sahip olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, "Sorunun çözümünde en önemli sorumluluk, medyaya düşmektedir. Medyanın asli görevini yerine getirerek kitlelere her şeyi olduğu gibi aktarması, İslamofobi'yle mücadeleye büyük katkı sağlayacaktır. Avrupa'daki ırkçılık ve İslamofobi'nin en büyük nedeninin medyada yer alan yayınlar olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu şekilde yayın yapan medya organları ile iletişim kanallarının açık tutulmasında fayda vardır." diye konuştu.
Çavuşoğlu, Müslümanların sinema sektöründe izleyici olmaktan çıkarak İslam'ı ve Müslümanları anlatan iddialı bir sinema sektörü oluşturması gerektiğini dile getirdi.
Dijital oyunların kullanıcı kitlesinin büyük oranda çocuklar olması nedeniyle bu sektör üzerinde durulması gerektiğini vurgulayan Çavuşoğlu, "Dijital oyun üreticileri artık İslam karşıtı temalı oyun üretmekten vazgeçmelidir. Diğer taraftan kullanıcıların da oyunlar konusunda seçici davranması gerekir." dedi.
Konuşmaların ardından 164 sayfalık Avrupa'da Yükselen Irkçılık ve İslamofobi İnceleme ve Araştırma Alt Komisyonu raporu oy birliğiyle kabul edildi.
ADEM AMCA, YAREN LEYLEĞİ BEKLİYOR
Bursa’nın artık simgesi olan Yaren leylek ile Adem amcanın öyküsünü doğa fotoğrafçısı Alper Tüydeş sayesinde artık dünya biliyor. Geçen yıl biraz gecikmeli de olsa 7 Mart’ta 11’inci vuslat da gerçekleşmişti. Adem Amca ve Yaren’in buluşması duygulu anlara sahne olmuş, balık ikramına Yaren eşini de getirmişti.
Karacabey Belediyesi’nin yerleştirdiği kamera sayesinde isteyenler internet üzerinden izlediği Yaren Leylek’in yuvasını anlık izleme imkanı bulmuştu.
Yaren Leylek ve eşi de 6 ay göl kıyısında konaklayıp yeni yavrular dünyaya getirdikten sonra ağustos ayında göç yolculuğuna başlamıştı.
Alper Tüydeş, dün Adem Amca’nın köyde çekilmiş fotoğrafını paylaşarak, 12’inci kavuşmanın gerçekleşmesini beklediklerini duyurdu.
Tüydeş’in verdiği bilgiye göre, Yaren geçen 11 yıllık zaman içinde 27 Şubat 8 Mart aralığında göl kıyısına geliyor ve bu sene epeyce gecikti. Çünkü deneyimli leylek olduğu için önce gelmesini bekleniyordu.
Tüydeş, yaşı da olduğu için her geldiği senenin son sene olma ihtimali olduğunu göz ardı etmediklerini de belirterek, ‘10 gün gecikme payı olabilir ama ondan sonra gelmez artık endişelenmeye başlıyoruz.’dedi.
Baharın müjdecisi Yaren’le bizler de merakla bekliyoruz…