Cumhuriyetin en önemli başarılarından biri kadının toplumdaki yeriyle ilgili yaptığı köklü değişim ve dönüşümdü. Bir asırlık süreç sonunda bugün O dönüşümün meyvelerinden biri olan kadın mühendisler, yalnızca projeler değil, bir gelecek tasarlıyor. Hem de iş birliğiyle, omuz omuza.

Geçtiğimiz günlerde TÜMKAD- Tüm Mühendis Kadınlar Derneği’nin basın toplantısı düzenledi. Dün de TÜMKAD Yönetim Kurulu Başkanı Ülfet Öztürk Bursa Hakimiyet Gazetesi’nin yeni bürosunu ziyaret etti.
Herkesin dikkatini başka şeylere verdiği bir ortamda, “Birlikte daha güçlüyüz. İşbirliğiyle geleceği biz kuracağız” dikkatimi çekti.

Kulağa slogan gibi geliyor, değil mi?
Ama dikkatle bakınca bu söz sadece bir temenni değil; sahaya taşınmış, bir gelecek modeli. Adını 2019’da BUMKAD olarak Bursa’da koyan bu hikâye, bugün TÜMKAD olarak İzmir’den Ankara’ya, İstanbul’dan Sakarya’ya yayılmış durumda. Şimdi sırada Konya ve Eskişehir var.

23 Haziran Dünya Kadın Mühendisler Günü dolayısıyla düzenlenecek olan konferans, yalnızca bir anma etkinliği değil. Bir iddia, bir meydan okuma. Hem mesleki cinsiyet kalıplarına hem teknolojiye uzak duran zihinlere...
TÜMKAD Yönetim Kurulu Başkanı Ülfet Öztürk’ün deyimiyle, “Her 23 Haziran’da görünmeyeni görünür kılmak için buradayız.” Dolu dolu geçen 4 yıl, bu sözün bir gösterimi adeta: “Dönüşüm Bugün” projesiyle sahaya dönen kadın mühendisler, “Kutup Yıldızım”la kariyer pusulası arayan gençler, 500 kişiye ulaşan çevrimiçi eğitimler, liselerde binlerce çocuğa anlatılan “Geleceğin Meslekleri”…
Bu yılki tema: “Mühendislikte İşbirliği Gücü”. Yani teknik bilginin yanına empati, liderlik ve sosyal sorumluluk da konulmuş. Yeni mühendislik modeli bu. Artık sadece hesap makinesiyle değil, yürekle de çalışmak gerekiyor.
Konferans programı da oldukça çarpıcı. Podyum Davet’te gerçekleşecek etkinlikte 6 ayrı panel, 8 konuşmacı, her biri alanında birer yol açıcı.
Daha da dikkat çekici olan, teknolojiyle yapılan işbirliği. İstanbul’daki bir fuardan sonra ilk kez Bursa’da görücüye çıkacak olan insansı robotlar ve robot köpek, bu iş birliğinin sembolü gibi. İnsan eliyle kodlanan bir gelecek, yine kadınların emeğiyle anlam kazanıyor.
Panel isimlerine baktığınızda zaten karşınıza yeni nesil başlıklar çıkıyor: “Geleceği Şekillendiren Algoritmalar”, “Birlikte Çalış, Birlikte Değiştir”, “Sınırları Aşıyoruz”... Sanayi devriminden dijital dönüşüme uzanan çizgide kadınların sesini duymaya başlıyoruz.
Prof. Dr. Türker Ergüzel’in nöroteknoloji sunumu, Hayriye Karadeniz’in Koç Holding’teki dijital dönüşüm deneyimleri, Dr. Vivian Sophou ve Prof. Dr. Ahu Ece Hartavi Karcı’nın uluslararası perspektifi... Her biri “yerel bir dernek”ten “küresel bir vizyona” uzanan yolculuğun bir parçası.
TÜMKAD’ın varoluş amacı da tam burada yatıyor: kadın mühendislerin yalnız olmadığını göstermek, geleceği kadın aklıyla birlikte tasarlamak.
Bursa, bu aydınlığın başladığı şehir olarak tarihe bir not daha düşüyor.
UGANDA’NIN RİTMİ BURSA’DA YANKILANDI
Dünyanın coğrafi merkezi Afrika… Ama bu kez kalbinin attığı yer, Uludağ’ın etekleriydi.

Mövenpick Otel’in salonunda ritim değişti. Uganda’nın dansı, müziği, kokusu, heyecanı Bursa’ya taşındı. Afrika’nın doğusundan kopup gelen heyetin yüzünde tebessüm, gözlerinde merak vardı. Çünkü onlar sadece bir ülkeyi değil, bir vizyonu taşıyorlardı: Turizmde, ticarette, dostlukta yeni bir yolculuk başlatmak.

Uganda Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Nusura Tiperu'nun etkinliğe bizzat katılması, bu buluşmaya resmi bir anlamdan öte, kalpten gelen bir samimiyet kattı. "Karşılıklı güvene dayalı sürdürülebilir iş birliği" vurgusu, sadece diplomatik bir cümle değil, bir yol haritası gibiydi. Ve bu haritanın başlangıç noktası, artık Bursa.

Gün, sabahın erken saatlerinde TÜRSAB Güney Marmara Bölge Temsil Kurulu’nda atılan dostane bir “merhaba”yla başladı. Bölge Başkanı Murat Saraçoğlu'nun ev sahipliği, sadece bir protokol jesti değil, içten bir davet niteliğindeydi: "Kapımız açık, gönlümüz açık..."

Ugandalı heyetin gün içindeki ikinci durağı ise sanayinin kalbi BTSO oldu. Şehir yalnızca makine ve tekstil üretmiyor; aynı zamanda köprüler de kuruyor. Afrika’nın gelişen pazarıyla Anadolu’nun üretken ruhu arasında ticaretin dilini konuşmak, artık hayal değil.

Ve akşam…
Salon ışıkları sönmeden önce Uganda tanıtım filmi perdeye yansıdı. Sonra sahneye çıkan Ugandalı dansçılar, Afrika’nın özgürlük ritmini ayaklarımızın altına serdi. Renkler, ezgiler, alkışlar... Bursa'da bir geceye sığan Afrika sabahıydı adeta.
Katılımcılar yalnızca bir ülkenin doğal güzelliklerini tanımadı. Aynı zamanda bir güven iklimini, bir kültür zenginliğini, bir ortak gelecek hayalini de paylaştılar. Uganda’nın en güvenli Afrika ülkelerinden biri oluşu, doğası kadar huzuruyla da turistlere seslenmesi, yeni bir destinasyonun kapısını araladı.

İstanbul-Kampala arasında Temmuz ayında başlayacak Türk Hava Yolları'nın direkt uçuşları bu kapının anahtarı olacak. Bursa’dan Afrika’ya bir bakış artık pasaportla değil, niyetle mümkün. Çünkü köprüler bazen uçak rotalarıyla değil, gönüllerle kuruluyor.

Uganda, klasik safari ülkesi olmanın ötesine geçmiş. Dağ gorilleri, şempanzelerle doğa yürüyüşleri, Batwa yerlileriyle etkileşim, otantik mutfağıyla egzotik bir çekim merkezi. Fakat asıl çekici olan, bu tanıtım gecesinin ötesinde yatan şey: Samimiyet.

Bu organizasyon, kalemlere "tanıtım gecesi" diye geçse de, aslında Güney Marmara ile Afrika’nın ortasında bir dostluk pusulasıydı. Bize sadece yeni bir turizm rotası değil, yeni bir bakış açısı kazandırdı.

Çünkü dünyayı gezmekten daha kıymetlisi, dünyayı anlamaya çalışmak.

Ve bu anlamın bir gecede Bursa’dan başlayarak Afrika’ya uzanması… İşte asıl kazanç budur...