Hava Durumu

Kestane, Bursa’ya yeniden döner mi?

Yazının Giriş Tarihi: 11.12.2025 08:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.12.2025 08:01

Bursa deyince akla gelen ürünleri sıralasanız, listenin başında kestane yazarsınız. Ama bugün pazarda tezgâha yaklaştığınızda, “Bursa kestanesi” etiketi görseniz bile ürünün artık çoğunlukla Ege’den geldiğini öğreniyorsunuz.

Bu durum, bir tarafta AB coğrafi işaret tesciliyle dünya sofralarına çıkma hevesi, diğer tarafta kendi şehrinde yerli kestaneye ulaşamamak gibi tuhaf bir tablo ortaya koyuyor.

Önceki gün Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği “Bursa Kestanesinin Geleceği” paneli tam da bu çelişkiyi konuşmak için düzenlendi.

70’li yıllarda Fidyekızık yamaçlarının bütünü kestane alanlarıydı. Bugün Bursa’da üretim 3,5 ton seviyesinde.

Türkiye genelindeki 75 bin tonluk üretime rağmen, Bursa’nın payı ne yazık ki bu.

Kestane şekeriyle övünen bir şehir için, belki de en düşündürücü nokta bu.

Bu tabloyu kürsüde dile getiren Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, “Bu durum Bursa’ya yakışmıyor” dedi ve haklıydı.

Burada şu soru duruyor:

Bursa kendi kestanesini neden kaybetti?

Yanıt kolay değil: çevresel riskler, hastalıklar, Gal arısı, üreticinin vazgeçişi ve kırsal alanların boşalması…

Bursa’da son yıllarda belediyecilik daha çok altyapı ve şehirciliğin yörüngesinde giderken, Bozbey döneminde tarım yeniden masaya alınıyor.

Düne kadar daha çok kültür-sanat projeleriyle ön planda gördüğümüz Bozbey’i, son aylarda kırsal kalkınma ekseninde izliyoruz.

Bu değişim önemli.

Ama gittiğimiz yol daha yeni başlıyor.

“Bilimsel veriler ışığında…”

Bozbey’in konuşmasında öne çıkan cümle şuydu:

“Bilimsel veriler ışığında Bursa kestanesini yeniden kazanmalıyız.”

Doğru, çünkü kestanenin toprağa dönmesi sadece fidan dağıtımıyla olmaz.
Hastalık yönetimi, biyolojik mücadele, üretici dönüşü ve sürdürülebilir planlamayla olur.

Burada da belediyeye düşen görev sadece toplantı yapmak değil, uygulanabilir adımlar atmak.

Bir uyarı; rakamlar bizi beklemiyor

Önceki gün verilen üretim rakamları aslında alarm zili gibiydi: Çin 1,5 milyon ton, Japonya 720 bin ton, Türkiye 75 bin ton, Bursa 3,5 ton

Kestanenin anavatan hikâyesiyle övünen Bursa’nın, bu tabloda sadece seyirci olması acı.

Bugün Bursalı üretici şunu çok iyi biliyor:

“Üretimin olmadığı yerde marka sürdürülemez.”

Eğer Bursa kestanesini kaybedersek, sadece bir tarımsal ürün değil, Bursa’nın gastronomi hikâyesi de eksilir.

Bu yüzden Bozbey’in “yeniden kazanmalıyız” cümlesi bir slogan değil, bir zorunluluk

AB coğrafi işareti elbette kıymetli ama coğrafi işaret, üretimin olmadığı yerde sadece bir etiket olur.

Bugün Bursa’nın önünde iki yol var:

Ya kendi kestanesine yeniden sahip çıkacak…

Ya da “Bursa kestanesi” birkaç yıl sonra sadece marka hikâyesi olarak anlatılacak.

Beklentim net:

Bursa kestanesini yeniden Bursa toprağında görmek istiyoruz.

LÖDER; BURSA’DA BİR DAYANIŞMA HİKÂYESİ

Türk toplumunun en temel özelliği nedir diye sorsanız; “zor zamanlarda gösterdiği dayanışma” derim. Bunu sadece deprem günlerinde değil, yaşadığımız birçok felakette acıyla gördük. Bunun yanı sıra gönüllü kuruluşların yaptığı çalışmalar; yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın dört bir yanında zor durumda olan insanların yardımına koşuyor.

Bursa’da da yıllardır örnek alınacak projeler üreten, gönüllülerin desteğiyle büyüyen bir dernek var: LÖDER – Bursa Lösemili Çocuklara Yardım Derneği. Derneğin Başkanvekili Özgür İde Acarbabacan ve dernek danışmanı Ebru Koçanalı, Bursa Hakimiyet’in yeni bürosunu ziyaret ederek yalnızca derneğin faaliyetlerini değil, aslında Bursa’nın insanlık birikimini de anlattılar.

Bugün Bursa’da kök hücre nakli yapılan bir çocuk hastanesi var… Ama bu hastane yokken, Bursa’daki çocuklar yaşamaya tutunmak için Ankara’ya, İstanbul’a gitmek zorundaydı.

İşte hikâye tam da buradan başlıyor. 1994 yılında, bugün de dernek başkanlığını sürdüren Uludağ Üniversitesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Adalet Meral Güneş öncülüğünde kurulan LÖDER, o gün başlayan mücadeleyi bugün Bursa’yı Türkiye’nin önemli tedavi merkezlerinden biri haline getirecek noktaya taşıdı.

Bugün Bursa’da Rahime Gazioğlu Hasta Konukevi bulunuyor. Tedavi için şehir dışından gelen ailelerin nefes aldığı, kalabildiği, çocuklarının yanında olabildiği bir yuva… Bu konukevinde 15 yılda 72 binden fazla hasta ve yakını ağırlanmış. O sayıların içinde umut var, gözyaşı var, hayata tutunan bebeklerin hikâyesi var…

Ardından yine bir hayırsever adım… Sabahattin Gazioğlu’nun desteğiyle Çocuk Hematoloji-Onkoloji Hastanesi ve Kök Hücre Nakil Merkezi hayata geçirildi. Bu merkezde 2015–2025 yılları arasında 255 binden fazla hasta ayakta, 14 binden fazla çocuk ise yatarak tedavi edildi. Bugün ise 100’den fazla çocuğa kök hücre nakli gerçekleştirildi.

Artık sadece Bursa’nın değil, Türkiye’nin dört bir yanından çocuklar bu şehirde tedavi oluyor. Bu cümlenin ağırlığını layıkıyla hissedelim: Bir çocuk başka bir şehre gitmek zorunda kalmayınca, ailesi de umutla burada kalabiliyor.

LÖDER yalnızca tedavi alanında değil; beslenme ve sosyal destek konusunda da çalışmalar yürütüyor. Dernek özellikle Kurban Bayramı bağışlarını çok değerli görüyor. Çünkü tedavi sonrası çocukların beş yıl boyunca kaliteli proteinle beslenmeleri gerekiyor. Kesilen kurbanlar, hazırlık sonrası 12 ay boyunca ailelere dağıtılıyor. Çağrı bu yüzden çok net: Sadece bayramda değil, yıl boyunca desteğe ihtiyaç var.

LÖDER’in önümüzdeki dönemde iki hedefi bulunuyor: Bursa merkezinde çocukların rehabilitasyonunda kullanılacak bir bina sahibi olmak ve kamu yararına dernek statüsü elde etmek. Her ikisi de hem çocukların yaşam standardını hem de Bursa’nın sosyal dayanışma kapasitesini artıracak önemli adımlar…

Ve tüm bunlar nasıl oluyor? Çünkü birileri elini taşın altına koyuyor. Çünkü bir şehir yalnızca binalarla değil, vicdanla da büyüyor.

LÖDER’in başlığa sığmayan hikâyesi aslında tam anlamıyla bir insan zinciri: hayırseverler, gönüllüler, bağışçılar, doktorlar, aileler ve yaşamaya tutunan çocuklar… Bu zincirin en güçlü halkası da Bursa’nın yardımsever hafızasında saklı duran bir cümlede gizli: “Biz birlikte iyileşiriz.”

Bugün yeni ofisimizde ağırladığımız bu ziyaret bize bir kez daha gösterdi ki: Bursa sadece tarih yazan değil, hayat kurtaran bir şehir.

Ve iyi ki LÖDER var…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.