Uygarlık tarihi boyunca güç sürekli el değiştirdi.
Bir dönem toprağa sahip olan güçlüydü, sonra demire hükmedenler geldi. Sanayi devriminde buharlı makinelerle başlayan süreçte, elektrik üretimi, ardından petrol ve çelik çağları derken şimdi bilgi çağının tam ortasındayız. Bilgi, veri ve yapay zekâ artık yeni petrol, yeni enerji.
Hız ve zekâ yeni çağın ölçüsü.
Ve bu dönüşümde Bursa da yer almak için harekete geçiyor.
Bu amaçla Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Bilgi İşlem ve Otomasyon Teknolojileri ile Otomotiv Konseyi ortaklığında, 18-19 Haziran tarihlerinde otomotiv sektöründe yapay zeka ve dijital dönüşümün geleceğine yön vermek amacıyla “Next Level Uludağ Zirvesi” düzenlendi.
“Next Level Uludağ Zirvesi” derken, kulağa havalı bir marka gibi geliyor belki. Ama içeriği, tam anlamıyla zihniyet devrimi. Çünkü bu organizasyon, klasik bir sanayi şehri olan Bursa’nın akıl yürüyüşü.
BTSO’nun pusulasında yön artık sadece üretim değil, üretime anlam katan teknoloji, strateji ve zeka.
BTSO Başkanı İbrahim Burkay’ın sözleri bu dönüşümün rotasını özetliyor:
“Bursa, ürettiğine yön ve anlam katan bir şehir.”
O nedenle artık bu şehir sac levhayı preslemenin ötesine geçti. Hangi algoritmalarla büküleceğini, hangi verinin üretime nasıl entegre edileceğini tartışıyor. Yani mesele yalnızca motor değil, motorun arkasındaki akıl.
Artık otomobil firmaları bile kendilerini teknoloji şirketi olarak tanımlıyor. Elon Musk’ın Tesla’sı, Xiaomi’nin direksiyon başındaki cihazları ya da Çinli BYD ve bizim de TOGG çıkışımız bunun göstergesi.
İşte BTSO Otomotiv Konseyi Başkanı Rengin Eren’in şu sözü boşuna değil:
“Sektör artık sadece araç üretmek değil, dijitalleşme ve yapay zeka ile yön belirlemek zorunda.”
Bu nedenle Uludağ’daki zirve, yalnızca sektörel bir toplantı değil; Bursa’nın yeniden kendini tanımlama çabasıdır. Artık mesele yalnızca sacdan kaporta üretmek değil; veriden yol haritası çizmek.
İki gün süren zirvede dikkat çeken başlıklardan biri “Yapay Zekâ ile Yeniden Tanımlanan Sürüş Deneyimi”ydi. Süreyya Ciliv ve Zülal Tannur gibi isimler, yalnızca teknolojiyi değil, düşünme biçimimizi de sahneye taşıdı.
Ciliv’in tespiti çarpıcıydı:
“Artık dijital değil, müşteri odaklı bir dönüşüm içindeyiz.”
Tannur’un sözleri ise genç girişimciler için adeta moral manifestosuydu:
Bursa’da böyle bir zirvede, 85 yaşında bir katılımcının sahneye çıkıp konuşmacıyla tanışmak istemesi ise, teknolojinin yalnızca gençlere değil, zihinleri genç olan herkese ait olduğunu gösterdi.
Zirve sonunda alınan kararlar değil, değişen düşünce biçimleri daha kıymetliydi. Artık Bursa’da yapay zekâ sadece bir teknoloji değil; bir strateji, bir düşünme biçimi. İş dünyasının dijital laboratuvarı olan Bursa Business School, bu dönüşümün akademik değil, pratik yüzü oldu.
Osman Akın’ın dediği gibi:
“Gelecek, teknolojiyi yönetenlerin olacak.”
Bu söz, yalnızca bir sektör vizyonu değil; bir kent manifestosu.
Otomotiv sektörünün geleceğini tartışmak bahaneydi aslında. Asıl konuşulan, kentin ruhunu geleceğe nasıl taşırız meselesiydi.
Ve artık biliyoruz ki bu şehir sadece araç değil, gelecek de üretmek zorunda. Bursa Sanayici ve İş İnsanları Derneği (BUSİAD) Başkanı Buğra Küçükkayalar’ın konuşmalarında sık sık vurguladığı gibi Bursa geçmişte ilk OSB’yi kurarak pilot il oldu. Önümüzdeki dönüşümün lideri neden Bursa olmasın.
Dalında kiraz yok, etiketlerde ateş var!
Türkiye Sebzeciler Meyveciler Seyyar Pazarcılar Federasyonu Kurucu Genel Başkanı Mehmet Çakman, Bursa Sebzeciler Meyveciler Esnaf Odası Başkanı Necip Güler ve Eyüp Mutlu, yeni ofisimize konuk oldular.
Çaylar içildi, gündem tarımdan ekonomiye uzandı.
Ve konu, doğal olarak hepimizin cebini ilgilendiren yere geldi: yazın ortasında bile düşmeyen meyve-sebze fiyatları.
İlk soruyu sorduk, yanıtı Başkan Çakman verdi.
“Bu sene ilk baharda mevsim normalleri dışında bir hava durumu ile karşılaştık. Marmara dahil birçok üretim bölgesi dondan zarar gördü. Kiraz bir göründü, sonra kayboldu. Bu yıl Bursa'da kiraz yok. Gelenler Akhisar'dan.”
Ama iş sadece iklimde değil. Başkan Çakman’ın bir cümlesi aslında başlı başına bir ekonomi dersi gibiydi:
“Devlet olarak serbest piyasaya çok inandık, denetim neredeyse sıfır.”
Bugün sokak aralarında manav, bakkal, kasap bulmak zor. Oysa bu esnaf, mahallenin dengesiydi. Şimdi o dengeler, zincir marketlerin raflarında etiketle kuruluyor.
“Biri 11 bin, biri 15 bin, biri 20 bin mağazaya ulaştı. Yasalarla korundular. Zabıta bile giremiyor. Denetim sadece kağıt üstünde.”
Ve bu zincirin ucu sadece şehirde değil, köyde de kopmuş durumda.
“Köylü tarımı bıraktı. Şimdi tarımı sanayici yapıyor, ihracata göre planlıyor. İç piyasaya kalan, ihracatın artığı oluyor.”
Yani üretici köylü değil, profesyonel yatırımcı. Tüketici de artık sadece alıcı değil, aynı zamanda çaresiz.
Çünkü küçük esnaf sadece fiyat değil, ahlak belirlerdi. Eski manav bilir misiniz? Bir kilo değil, yarım kilo alana da güler yüz gösterirdi. Fiyatla birlikte vicdan da satılırdı o tezgahlarda.
Bugün etiketten başka bir şey göremiyoruz.
Ve o etiketlere bir de mazot zammı eklendi:
“Son iki haftada, İran-İsrail savaşı nedeniyle mazot 6 lira zamlandı. Bu da maliyet demek.”
İklim değişti, piyasa serbest, denetim serbest, üretici değişti, küçük esnaf yok oldu… Ama fiyatlar, hep bir elden çıkmış gibi.
Çünkü üç harfli marketler artık hem üretici hem satıcı, hem rakip hem hakem.
Tüm bu tabloyu dinlerken düşündüm; bir zamanlar pazarcı “Dalından taze” diye bağırırdı. Şimdi o dalın bile olup olmadığını sorguluyoruz.
Ve belki de en acısı:
Kirazın dalda yokluğu, aslında küçük esnafın yok oluşuna yazılmış ağıt gibi…
FERGANA’DAN BURSA’YA BİR DOSTLUK YOLU
Bazen bir selam, yılların suskunluğunu bozar. Bazen bir ziyaret, iki şehrin gönül bağını yeniden örer. Geçtiğimiz günlerde Bursa, böylesi bir dostluğun ev sahibi oldu.
Özbekistan Gazeteciler Birliği Fergana Şubesi’nden gelen heyet, iki gün boyunca yalnızca mekân değil, anlam da gezdi. Emir Sultan’ın duası, Ulu Cami’nin sessiz vakarı, İznik’in çinicilik geleneği ve Basın Müzemizin tarih kokan salonları… Her biri, Ferganalı konuklarımız için bir parça tanıdık, bir parça yeniydi. Çünkü kardeşliğin dili aynıdır; yüzler değişir ama bakışta aynı sıcaklık kalır.
Gazetemize yaptıkları nazik ziyarette ortak yazar paylaşımı ve kültürel iş birlikleri konusunda attığımız adımlar, basının diplomasiye nasıl katkı sunduğunu bir kez daha gösterdi. Fergana Hakikati ile Bursa Hakimiyet arasında kurulan bu köprü, sadece satırlardan ibaret değil; ortak hafızamızın da temeli.
Özbek meslektaşlarımızı uğurlarken vedamız bir veda değil, bir davetti aslında:
“Yine bekleriz.”
Bursa’nın kapısı da gönlü de açık. Çünkü bu şehir, dostluğu da tarihi gibi özenle saklar.
Ve her misafir, buradan biraz Bursa, biraz da kardeşlik götürür.