Hava Durumu

Koranavirüs hayatın renklerini yok etmesin

Yazının Giriş Tarihi: 29.04.2020 07:51
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.04.2020 07:51

Küresel salgın nedeniyle can derdine düştük. Elbette ki bu çok normal ve insani bir refleks. Yaşam olmadan diğer hiç bir unsurun anlamı yok.

Salgınla mücadele, sokağa çıkma yasağı, karantina derken hayatın renklerini televizyon ekranları ve internete hapsettik. Konser mi? Şu internet sitesi eski konser kayıtlarını ücretsiz açmış. Müze mi? Dünyanın sayılı müzelerini sanal ortamdan ücretsiz... Dün gazeteci arkadaşım Adnan Baştopçu yazmış, dünyanın önemli kentlerini sanal ortamda otomobille gezme imkanı bile var.

Oysa, bir konsere hayat veren müziğin tınısı kadar, sanatçının duygusunu insana aktarması değil midir? Ya da bir tiyatrodaki tiradın duygularımızda yarattığı fırtına. Bunu bir çiçeği koklamaktan, damak çatlatan bir lezzeti hissetme duygusunu ya da bir ören yerini gezerken zaman tüneline girme hissini hangi sanal ortam yaratabilir. İnsan, akıllı olduğu kadar sosyal bir canlıdır ve bu günkü ulaştığı seviyede sosyalleşmenin sonucudur.

Bunları düşünürken sosyal medyada Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası Çello Sanatçısı Burç Balcı'nın paylaşımı dikkatimi çekti. Kendisinden de izin alarak, kaygı ve endişelerini köşeme taşımak istedim. Biz onları özlerken onlar da özlemenin yanı sıra gelecek endişesi içinde. Bölümler halinde biraz da özetleyerek aktarayım:

'Mesleki açıdan bir kaygım oluşmaya başladı. Aşı bulunmadıkça, Opera, bale ve senfonilerin hayatta kalmasını mümkün göremiyorum. Neden derseniz:

Konserleri temsilleri başlattınız diyelim, izleyici, havada 3 saat asılı kalan virüse rağmen ölüm riskini göze alarak salona gelir mi? Seyircisiz kurumlar ne kadar süre halkın vergilerinden ödenek alabilir? Sponsor izlenmeyen etkinliğe katkı verir mi?

Çoluk çocuk sahibi sanatçılar, sahnede evlatlarının bile ölüm riskini göze alarak 100 kişi yan yana çalar/söyler mi?

Haydi maske taktı izleyicisi sanatçısı, taşıyıcılarla salgın yeniden başlamaz mı? E aşısı da yok?

Seyirciye ekrandan ulaşalım, dijitalleşelim dediniz, online dünyadaki yüzlerce görkemli içerik varken, hepsi seyircinin elinin altındaysa, sizi mi izler Viyana Operası veya Berlin Filarmoni'yi mi? Kaç kurum tüm dünyadaki rakiplerini eleyebilir?

Her şehir bağış ve desteklerle kurumlarını yaşatma yoluna da gidebilir elbet. Ama bu katkı ne kadar uzun sürdürülebilir?

Umarım bir yolunu bulabiliriz ama aşı bulunmadıkça senfoni, opera ve bale kurumlarının hayatını sürdürmelerinin uzun süremeyeceğini düşünmeye başladım.

Aşısı bulunmadıkça, covid-19 varoldukça , insanlar güvenli şekilde salonlara gelmedikçe, sanat kurumlarının yaşayabilmesini mümkün görmüyorum. Üzgünüm..'

Sanırım Burç Balcı'nın söylediklerine bir şey eklemeye gerek yok.

KAHRAMAN BERBER KORONAYA KARŞI

Hayatın renkleriyle başladık. Onunla devam edelim. Salgının yayılmasını önlemek amacıyla ilk dalga tedbirler kapsamında eğlence yerlerinin yanı sıra berberlerin de kapısına kilit vuruldu. Daha salgının ilk haftasında sanki içime doğmuş gibi gidip tıraş olmuştum. Aradan bir buçuk ay geçti.

Sosyal medyada güzel bir benzetme var. Erkeklerin yarısı kaptan mağara adamı, diğer yarısı ise kafaları kazıttığı için Manisa er eğitimdeki acemi asker görünümünde.

Peki berberler ne yapıyor, nasıl geçiniyor? Merak edip Gemlik'teki küçücük kiralık dükkanında mesleğini icra eden müdavimi olduğum Faruk Yazıcı'yı aradım.

Bir dokun bir ah işit misali anlattı: 'Kira ödemeye devam. Faturalar peş peşe geliyor. Gelir ise sıfır'

Devlet desteğini soruyorum. 'Başvurdum. Henüz ses seda yok. Devlet bankasından düşük faizli kredi çıktı. Onunla idare etmeye çalışıyorum. Ne kadar dayanabilirim bilemiyorum. Daha da uzarsa başka iş bakacağım'

Hem erkek hem de kadınlar için berber ve kuaförlerin hayatımızda ne kadar önemli yerleri olduğunun karantina günlerinde farkına vardık. Umarım bu süreçte ayakta kalmayı başarabilirler. Yoksa salgın sonrası tıraş olacak yer bulamayız.

KORONAVİRÜS KARANTİNA GÜNLÜĞÜ (18)

MASKE KODUM NİHAYET GELDİ

-Salgının ilk haftalarında uzmanlar arasındaki en sıkı tartışmalardan biri maske konusuydu. Çok iyi hatırlıyorum bilim kurulu üyeleri bile sadece hasta olanların maske takması gerektiğini savunuyordu. Sonra bu konudaki düşünce değişti ve herkesin maske takması gerektiği konusunda fikir birliği oluştu. Ancak bu sürede maske satışı yasaklandığı için bu kez maske bulamaz hale geldik.

Nisan ayının ilk günlerinde önce eptt'ye sonra e-devlet'e maske için başvurmuştum. Dün sabah mesajla nihayet kod geldi. 5 adet maskeyi Bursa eczanelerinden alabilirmişim. Henüz eczaneye gitmedim. Umarım bu kes eczaneye maske gelmesi için de 25 gün beklemem.

-Eve hapsolan 65 yaş üzerindekilerin gözü kulağı önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kabine toplantısı sonrası yapacağı açıklamadaydı. Ancak beklenen tahliye haberi çıkmadı. Buna en çok üzülenlerden biri ise meslektaşımız Osman Gürçay oldu sanırım. Yasak öncesi her gün bir yerde olduğunu görmeye alıştığımız Gürçay bu günlerde, evinin balkonundan 'Bir ah çeksem karşıki dağlar yıkılır' türküsünü söylüyor. Şaka bir yana bilim kurulu uzmanları bile bu yasağın gevşetilmesini bekliyor. Çok uzadı gerçekten....Sabır Osman abi...

-Hintli sinema oyuncusu ve yönetmen Amir Khan'ı bilenler bilir. İzlediğim PK, Talaash (Yalan Çemberi), Dangal, Üç idiyot filmlerini çok beğenmiştim. Amir Khan, geçtiğimiz günlerde akıl dolu yardım kampanyası ile adından söz ettirdi. Koronvirüs için yardım kampanyası yapacağını açıklayan sanatçının birer kilo un dağıtacağını duyanlar yardımın küçük olması dolayısıyla gitmedi. Gidenler ise gerçekten ihtiyaç sahipleriydi. Onları ise bir sürpriz bekliyordu. Birer kilo un torbalarının içinde Türk Lirası karşılığı bin 1320 lira olan 15 bin rupi vardı. 40 yıl düşümsem aklıma gelmezdi. Tebrikler Amir Khan. Belki bizimkilere de örnek olursun.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.