Hava Durumu

Koranavirüs insanlığın vicdanına dokunur mu?

Yazının Giriş Tarihi: 26.04.2020 08:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.04.2020 08:46

Koronvirüs salgının Çin'den dünyaya yayılmasıyla birlikte insan sağlığı kadar ülke ekonomilerini de vurdu. Ülkeler ekonomilerini ayakta tutmak amacıyla destek paketlerini açıkladılar.

Paketlerin açıklandığı günden itibaren kafamı kurcalayan deli bir soru var. Sizinle paylaşayım...

Koronavirüs öncesi de var olan belki salgın yüzünden katlanarak büyüyecek olan dünyanın genelinde yaşanan bir açlık sorunu var.

Yeryüzünün adeta acı gerçeği. Dünyada herkese yetecek kadar üretim olmasına rağmen 821 milyon insan her gece aç yatıyor. BM rakamlarına göre dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 11'i açlık tehdidi altında. Her gün açlık yüzünden 25 bin insan yaşamını yitiriyor. Bunlardan 8 binden fazlası çocuk.

Ölüm sayılarına dikkatinizi çekmek isterim. Her gün 25 bin ölü. Ocak ayından beri devam eden salgında bugüne kadar yaşamını yitirenlerin sayısı ise 200 bine yeni ulaştı. Yani 8 günde açlıktan ölenlerin sayısı...

Yazı kaleme alırken bu bilgileri BM ve yardım kuruluşlarının internet sitelerinden aldım. Sadece yaşayanların beşte birinin açlık çektiği Afrika'da değil, Yemen'den Afganistan'a Güney Asya'dan Latin Amerika'ya kadar insanlar yeterli beslenemiyor.

Şimdi gelelim madalyonun diğer yüzüne...

Virüsten önce bütçesi 13 buçuk milyar Euro fazla vermesi bir yana Almanya 750, İngiltere 81, İtalya 25, Fransa 45, AB ise 540 milyar Euro destek paketi açıkladı. ABD ise çıtayı neredeyse uzaya çıkararak 2 trilyon dolarla kapıyı açtı. Sınırsız dolar basımına karar verdi.

Bu bilgilerin ışığında kafamı kurcalayan deli soru şu:

Dünyanın serveti üzerine oturan ülkelerin bu kadar çok parası olduğu veya imkanlar seferber edildiğinde nasıl kaynaklar yaratılabildiği ortada iken insanların açlıktan ölmesine nasıl seyirci kalınabiliyor?

Bu konuda kendi ülkemize haksızlık etmek istemiyorum. Sadece Suriyeli sığınmacılara harcadığımız para 40 milyar dolar. Dünyanın neresinde bir sıkıntı varsa ilk yardıma koşanlardan birinin Türkiye olduğunu virüs salgını döneminde yurt içindeki eleştirilere rağmen koşan biziz.

Son günlerde tartışılan koronavirüs sonrası nasıl bir dünya olacağı sorusu var ya...

Böylesine haksızlık ve eşitsizliğin olmadığı bir dünya için insanlığı vicdanının yeniden harekete geçmesi gerekiyor. Belki de taç şeklinde olduğu için corona adı verilen bu virüs, sihirli değneğiyle bir peri gibi vicdanlarımıza dokunur mu?

ÇİFTE BAYRAMA DOĞRU...

Bir süreden beri test sayıları ve iyileşen hasta sayısının artması ümit veriyordu. Önceki akşamki rakamlarda ilk kez iyileşen hasta sayısı vakasını geçti. İyiye gidişin en büyük işaretlerinden biri bu. Tüm vaka grafikleri iyi yönde bükülmeye devam ediyor. Ölümlerde azalan ivmeyle artış ve buna bağlı olarak haftalık toplamda düşüş sürüyor.

Son durumu AK Parti Bursa Milletvekili Dr. Mustafa Esgin'e sorduk. Dr. Esgin ile mart ayında yaptığımız televizyon programında görüşmüştük. O gün vurguladığı en önemli konulardan biri Türkiye'nin sağlık altyapısında 17 yılda yaşanan değişimdi. Yeni hastaneler ve yoğun bakım yatağı sayısının artması Türkiye'nin elini güçlendiren faktörlerdi.

Dr. Esgin, bu güçlü altyapı ve Sağlık Bakanlığı'nın zamanında aldığı tedbirlerle bu günkü duruma ulaşıldığına işaret ederek, ' Hep konuşulan pik, plato gibi seviyelere nihayet geliyoruz. Bu seyir devam eder ve kurallara uyarsak mayıs ayında çifte bayram yaparız' dedi.

Dr. Esgin'in dikkat çektiği diğer bir nokta ise diğer ülkelerle Türkiye'nin karşılaştırılması. Bu konuda İspanya örneğini veren Dr. Esgin, şöyle devam etti:

'Türkiye'nin güçlü sağlık sistemi sayesinde mortalite yani ölüm oranı 2,5 oranında. Bizdeki vaka sayısı 100 bin. İspanya'da ise 200 bin ve mortalite yüzde 10 civarında. Daha yeni bizim oranlara düşmeye çalışıyorlar' diye konuştu.

PEKİ BURSA'DAKİ DURUM?

'Bursa salgının çıktığı günden beri hem bulaşma hem de ölüm oranında Türkiye ortalamasının gerisinde. Bu seyir devam ediyor. Bu süreçte yoğun bakımlar hiç bir sıkışma olmadı. Bursa'da ayrıca pozitif vakalar evde tedavi yerine sağlık tesislerinde gözetim altında tutuldu. Bunun da yayılma hızının yavaşlamasında etkisi büyük'

Hani derler ya yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Biz henüz kuyruğunda bile değiliz. O yüzden tedbiri elden bırakmamak da fayda var.

KORONAVİRÜS KARANTİNA GÜNLÜĞÜ (16)

Salgın sonrası için öneriler

Koronavirüs nedeniyle hayatımızın normal akışı değişti. Salgın sonrası da bu dönemde edindiğimiz alışkanlıklar kalıcı hale gelecek. Bir zamanlar turist olarak gelen uzak doğuluların maske takmasını ne kadar garipsiyorduk. Sanırım önümüzdeki yıllarda bizler de maskeli dolaşmaya devam edeceğiz.

İş İnsanı arkadaşım Mustafa Işıksoy, son günlerde salgın sonrası değişecek alışkanlıklara göre çözüm yolları öneriyor. Virüse karşı koruyucu önlemlerin başında maske ve eldivenden de önemli olan ellerin sabunlu suyla en az 20 saniye yıkanması.

Ancak bu uygulama ve insanların evlere kapanması su tüketimini geçtiğimiz ay yüzde 30 düzeyinde arttırmıştı. Kuraklık yaşadığımız böyle bir mevsimde bir damla suyun bile tasarruf edilmesi önemli. Eğer buna dikkat etmezsek yaz aylarında ciddi sorunlarla karşılaşabiliriz. Bu noktada Işıksoy'un önerisi karantina döneminin sona ermesinin ardından ülkedeki tüm toplu kullanıma açık okullar, restoranlar, kafeler, fabrikalar, askeri kışlalar gibi mekanlardaki su armatürleri fotoselli olanlarla değiştirilmeli.

Bu dönüşüm hem su tasarrufunu sağlayacak hem de ellerin armatürlere temasından kaynaklanacak bulaşmayı da önleyecek.

Koronavirüs karantinası olsa da önce 23 Nisan, ardından Ramazan geldi. 23 Nisan, 100 yıllık tarihi boyunca sanırım bu kadar yoğun bir kutlama yaşanmamıştır. Evde olduğum için kendi mahallemdekilerin canlı tanığıydım. Tüm binalar bayraklarla süslenmiş, çocuklar günler öncesinden hazırlık yaparak dışa bakan camları sınıf tahtası gibi süslemişlerdi. Saat 21.00'de müsamereye hazırlanan çocuklar gibi ailece bizlerde balkondaydık. İstiklal Marşı'nın ardından insanlar balkondan ayrılmayarak bu coşkuyu yaşadı. 100 yıl önce bu gün meclisi açıp, arkasına halkın iradesini alarak yedi düveli topraklarımızdan atan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha minnet ve şükranla anıyoruz. Nice 100 yıllara... Umarım önümüzdeki yıllarda bu alışkanlığımız devam eder.

-Salgın yüzünden Ramazan ayının coşkusunu maalesef yaşayamıyoruz. Akşam saatlerinde pide kuyruğu, bir gün öncesinden alınmasına karar verilen güllaç için pastane arama, ailece bir araya gelinen iftar sofraları bu yıl yok. Büyüklerimizi ancak telefonla arayabiliyoruz.

Karantina günlerine bir de Ramazan sofraları eklenince kadınların yükleri de iki kat arttı. Gerçi benim mutfağa girme yasağım var ama Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, mimar oğlu Sefa Hilmi ile mutfağa girerek ilk sahuru hazırlamış ve sosyal medyadan da 'Bu gece sahur sofrası bizden' notuyla da mesajını yollamış. Ben de sahur hazırlama yoluyla yasağı delmeye çalışacağım.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.