40 yıl önce dünyanın bir iklim felaketine doğru adım adım ilerlediğini bilim insanları anlatıyor ve bugün yaşadıklarımızın gerçekleşeceğini söylüyordu. Dünyanın yeniden buzul çağına girmesi gibi filmlere konu olan felaketleri henüz yaşamadık ama böyle giderse onun da gerçekleşmesi pek uzak değil.
Dünyanın dört bir yanından gelen iklim felaketi haberlerini televizyonlardan izler, Amerika’da kasırga ve tayfunların verdiği zararları inanamazdık. Şimdi bunların neredeyse hepsini Türkiye’de de görmeye başladık. Hafta sonu lodos, arkasından çok şiddetli yağış Bursa’ya adeta kabusu yaşattı. 250 yıllık çınarlar devrildi, çatılar uçtu, ev ve işyerlerini su bastı. Gemlik ve Mudanya gibi kıyı ilçelerinde deniz ve kıyı birleşti.

Artık Türkiye de iklim değişikliğinin en çok etkilediği ülkelerden biri haline geldi. Tropikal iklimlerde görmeye alışkın olduğumuz hortum olağan hale geldi. Ani başlayan ve 15 sadece dakika süren hücresel yağışın neler yapabildiğini 2021 yılında Kestel’de dün Tirilye’de gördük. Metrekareye çok kısa süre içinde 55 kilogram yağış düştü. Bu neredeyse bölge ortalamalarına göre neredeyse bir aylık yağış miktarı.

Tarımsal ürünler de iklim değişikliğinden nasibini aldı. Bu yıl tam zeytinin çiçeklendiği dönemde mevsimlerin şaşırması nedeniyle zeytin üretimi nereyse yüzde 60 oranında düştü. Her bir tarım ürününde mevsimlerin değişmesi yüzünden ürün kaybı yaşıyoruz.
İklim değişikliği gerçekleşirken biz önlem alıyor muyuz? Ya da daha doğru soru yaşam alanlarımız yüzlerce yıllık emekle bölgeye uygun hale gelen tarım desenimiz buna uygun mu?

Uygun olmadığını iklim felaketinin her yansımasında görüyoruz. Çatılar uçuyor çünkü hızı 100 kilometre hızla esen fırtınaya uygun değil, ev ve işyerlerini su basıyor çünkü alt yapı yetersiz ya da dere yataklarına binalar kurulmuş.
Çatılar ve evler 25 yıl önceki mevsim normallerine ve yağış normallerine göre yapılmış. Tüm bunların elden geçirilmesi gerekiyor. Hem mevzuat hem de planlama açısından.
Bursa Şehirlerarası Terminalinin çatısı uçtuğunda da yazmıştım. Kentlerdeki bina tasarımları artık yağmur ve rüzgara uygun hale getirilmeli. Depremler sonrası bina yönetmeliklerimiz yenilenip geliştirildiyse iklim değişikliğine göre de düzenlemeler yapılmalı.
Yerel seçimlere hazırlanan belediye başkan adaylarının gündeminin birinci sırasında deprem riski nedeniyle kentsel dönüşüm ilk sırada yer alıyor. Adayların ajandalarının ilk sırasına iklim değişikliği ile ilgili hazırlıklarla ilgili projeleri de almaları gerektiğine inanıyorum.
EL NİNO KIŞIN SICAK GEÇMESİNE NEDEN OLACAK
Tam Bursa’nın iklim felaketiyle ilgili yaşadıklarını yazarken ajanslardan konuyla ilgili ve geleceğe endişe ile bakmamıza neden olan Dünya Meteoroloji Örgütü’nün 2023 küresel iklim değişikliği raporunu içeren haber düştü.
Raporda, 2023 yılının kayıtlardaki en sıcak yıl olacağının doğrulandığı belirtilerek, ekim sonuna kadar olan verilerin, bu yıl hava sıcaklığının sanayi öncesi dönemden (1850-1900) yaklaşık 1,40 santigrat derece üzerinde olduğu kaydedildi.
2015 yılı itibarıyla son 9 yılın, kayıtlara geçen en sıcak yıllar olduğuna dikkat çekilen raporda, "2023'ün baharında Kuzey Yarım Küre'de ortaya çıkan ve yaz aylarında etkisi hızla artan El Nino hava olayının 2024'teki sıcaklığı daha da artırması muhtemel çünkü El Nino genellikle zirveye ulaşmasının ardından küresel sıcaklıklar üzerinde en büyük etkiye sahip olacak." değerlendirmesi yer aldı.

Rapordaki diğer bir tehlikeli gelişme ise hava kirliliği. Havadaki karbondioksit seviyelerinin sanayi öncesi döneme göre yüzde 50 daha yüksek olduğu kaydedilen raporda, ‘Bu durum ısıyı atmosferde hapsediyor. Karbondioksitin uzun ömürlü olması, sıcaklıkların gelecek yıllarda da artmaya devam edeceği anlamına geliyor." ifadeleri kullanıldı.
Raporda, 2013-2022 yıllarında deniz seviyesindeki yükselme oranının, devam eden okyanus ısınması ve buzulların erimesi nedeniyle uydu kayıtlarının ilk 10 yılındaki (1993-2002) oranın iki katından fazla olduğu bildirildi. Antarktika, Kuzey Amerika ve Avrupa'daki buzullarda bir kez daha aşırı bir erime yaşandığı vurgulanan açıklamada, "İsviçre buzulları, son 2 yılda kalan hacminin yaklaşık yüzde 10'unu kaybetti." ifadesi kullanıldı.
Hava ve iklim değişikliği nedeniyle yaşanan tehlikeli doğa olayları, gıda güvenliği, yerinden edilmeler ve savunmasız kişiler üzerindeki zorlukları daha da artırdığına dikkat çekilen raporda, ‘Bu durum, yeni, uzun süreli ve ikinci defa yerinden edilmeleri tetiklemeye devam etti ve halihazırda yerlerinden edilmiş birçok kişinin savunmasızlığını artırdı. Aşırı hava koşulları, ölüm ve yıkıma neden oldu’ denildi.
BAKKAL ÇIRAKLIĞINDAN ZİRVEYE UZANAN YOLU GENÇLERE ANLATTI
Türkiye’nin en genç, Bursa’nın tek vakıf üniversitesi olan Mudanya Üniversitesi iş dünyasının başarılı isimlerini öğrencileri ile buluşturacağı ‘Tecrübe Konuşuyor’ etkinliğinin ilk konuğu Beyçelik Holding Yönetim Kurulu Başkanı Faik Çelik oldu.

Mudanya Üniversitesi Konferans Salonu’nda düzenlenen ve moderatörlüğünü Mütevelli Heyeti Üyesi Ali Mollasalih’in yaptığı etkinliğe, Mudanya Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Gıyasettin Bingöl, Mudanya Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Emin Karip, Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. A. Saim Kılavuz, Faik Çelik’in kızı Bahar Çelik Güzeldağ ile öğrenciler katıldı.

Programın açılışında konuşan Gıyasettin Bingöl, Tecrübe Konuşuyor programına Faik Çelik ile başlamalarının kendisi için çok önemli olduğunu belirterek, “Faik bey, başarısı, tecrübesi ve mütevaziliği ile benim hayatımda da çok önemli bir isim. Üniversitemizin kuruluşunun her aşamasında bana çok destek oldu. O, iyi bir baba, iyi bir hayırsever, bir gönül adamı. Onun bulunduğu yerlere gelmek hiç kolay değil’ dedi.

Polatlı’da babasının bakkal dükkanında çalışarak iş hayatına başladığını kaydeden Çelik, Bursa’ya taşındıktan sonra çıraklığını yaptığı kalıpçılıkla devam ettiğini söyledi. İlk atölyesini Şükraniye Mahallesi’nde açtığını dile getiren Çelik, “Ben okula devam etmeden çalışmayı tercih ettim. 30 metrekarelik atölyeden buralara kadar geldik. Bunu başarmamın altında ilk olarak cesaretin, hırsın ve çok çalışmanın yattığını söyleyebilirim. Ben işimi ilk kurduğumda sabahlara kadar çalışırdım. Hiç kimseyi kıskanmadım. Verdiğim sözleri tuttum. Kazandıklarımı etrafımla paylaştım. En büyük zenginlik paylaşmak ve ülkene hizmet etmektir. Hep en iyisini yapmayı hedefledim. Ben tecrübelerimi çocuklarıma hep anlattım. Şimdi 3 çocuğum da işlerin başında ve çok başarılı. Artık işleri onlara bıraktım diyebilirim” diye konuştu.

Gençlere seslenerek Çelik konuşmasını şöyle tamamladı:
“İşinizi severek yaparsanız kendi geleceğinizi kendiniz belirlersiniz ve başarılı olursunuz. İşinizi zevkle yapın. Arkadaşınızı ve dostunuzu iyi seçin. Dürüst olun. Cesur olun. Çok çalışın. İş hayatınızda üstlerinize saygılı olun. Önce maaşa bakmayın. Yabancı dil öğrenin.”
