Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür yani insan unutur derler ama o geceyi unutmak asla mümkün olmayacak.
17 Ağustos 1999’da, saatler 03.02’yi gösterdiğinde başlayan ve 45 saniye süren bugün bile büyüklüğü tartışılan Marmara Depremi Kocaeli, Sakarya, İstanbul, Düzce ve Yalova'da yıkıma yol açtı. Resmi rakamlara göre, depremde 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi de yaralandı. 5 bin 840 kişi de kayboldu. Depremde 364 bin 905 konut ve işyeri yıkıldı ya da çeşitli düzeylerde hasar gördü.
Günlerce süren enkaz kaldırma çalışmalarında en çok duyduğumuz, ‘Sesimi duyan var mı?’ sözleri beynimize kazındı.
Daha Marmara Depremi’nin yaraları sarılmadan insanlar çadırlarda yaşarken, 12 Kasım’da Düzce Depremi yaşandı.
Peş peşe yaşanan sarsıntılar, bizim kuşakta büyük travmalara neden oldu. Sağlam olduğunu bilmemize rağmen günlerce evlerimize giremedik. Hala aracında deprem çantası taşıyanları biliyorum.
Bu hatırlatmayı yapmamım nedeni geçen süre içinde yeni bir kuşak yetişti. Van, Elazığ, İzmir depremleri yaşandı ama hiç biri Marmara Depremi kadar büyük değildi. Ta ki 11 ili vuran Kahramanmaraş merkezli depreme kadar.
Asrın felaketi olarak nitelendirilen Kahramanmaraş depremi bize Marmara’dan ders alıp, gerekeni yapmadığımızı da gösterdi. Yapı stokunu yenilemek bir yana mevcut yapıları yine depreme dayanıksız inşa etmişiz. İmar barışı adı altında deprem riskine bakmaksızın inşaat mühendisi yüzü görmeyen yapılara ruhsat vermişiz.
Marmara depremi sonrası bu bir milat olacak denilmişti, aynı sözleri Kahramanmaraş depremi sonrası da duyduk.
Marmara Denizi’nin altında uyuyan dev bize 25 yıl süre verdi ama maalesef değerlendiremedik. Uzmanlara göre, büyük Marmara depreminde son çeyreğe girdik. ‘8 yıl içinde büyük bir deprem olma olasılığı yüzde 64’.
İnşaat ve Jeoloji mühendisleri odaları 17 Ağustos’un yıldönümü dolayısıyla dün kamuoyuna uyarı ve önerilerini bir kez daha hatırlattılar.
Önce İnşaat Mühendisleri Odası Bursu Şube Başkanı Serdar Atilla Erdem ile başlayayım.
Geçen süreç içinde afete hazırlık konusunda yürütülen tartışmaların zamanla gündemden çıktığını, yapılan onca bilimsel-teknik çalışmanın ise kurumların tozlu raflarında unutulmaya terk edildiğini anımsatarak sözlerine başlayan Erdem, ‘Deprem gerçeğinin unutulmaması, gerekli tedbirlerin alınması için bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini ısrarla hatırlatmaya çalıştık. Büyük Marmara depreminin 25. yılında her yıl olduğu gibi bir kez daha uyarmaya devam ediyoruz. Uyarılarımızda ne kadar haklı olduğumuzu görmek için bu 25 yılda yaşanan diğer depremlerin yıkıcı sonuçlarına bakmak yeterlidir’ dedi.
BURSA’DA GERÇEK VERİLER YOK, ÖNCELİK ENVANTER
Erdem, ülkemizde yapı stokunun durumunun tam anlamıyla belirsizlik içinde olduğuna da dikkat çekerek şöyle devam etti:
‘Deprem araştırma komisyonunun 2021’deki raporuna göre, Türkiye`de 10 milyon civarında olan yapı stokunun 6-7 milyon civarında olan kısmı riskli yapı statüsündedir. Yine TBMM'nin Kahramanmaraş Depremleri sonrası kurduğu Araştırma Komisyonunun 6 Şubat Depremlerine ilişkin hazırladığı Mayıs 2023 tarihli raporuna göre son 11 yıl içerisinde ülke genelinde 238 bin civarında riskli yapının "Kentsel Dönüşüm" uygulanarak yenilenmesi sağlanmıştır. Telaffuz edilen riskli yapı tahminlerinin yanında, 238 bin sayısı oldukça yetersizdir.”
Bursa için de durumun pek farklı olmadığını vurgulayan Erdem, ‘Bursa, hem doğumlara bağlı nüfus artışı hem de göçlerle büyümeye devam etmektedir. 2023 yılı TÜİK verilerine göre 95.935 kişi ile Bursa en fazla göç alan 5’inci şehir olmuştur. Gelen göçün barınma ihtiyacı doğru yönetilememiş ve bu ihtiyacın karşılanması açısından kaçak ve mühendislik hizmeti almadan yapılan yapılar ve hatta mahalleler oluşmuştur. Elimizdeki yapı stokunun durumunu tahmin edebilsek de gerçek veriler elimizde yoktur. Bu sebeple ilk yapılacak iş mevcut yapı stokunun tüm Bursa’da tespiti ve kentsel dönüşümde öncelikli bölgelerin belirlenmesinde kullanılmasıdır’ diye konuştu.
Erdem, envanter çıkarıldıktan sonra Bursa için bir Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesi çıkarılarak birinci derece riskli bölgelerden başlayarak uygulama sürecine geçilmesi gerektiğinin altını çizerek, ‘Ddönüşümün parsel bazlı değil mahalle bazlı, bütüncül bir yaklaşımla yapılmalı, süreç Büyükşehir Belediyemiz önderliğinde, şeffaf bir şekilde, Meslek Odalarının, Kamu Kurumlarının içinde olduğu, ortak akılla yapım yöntemi belirlenerek bir an önce hayata geçirilmelidir’ dedi.
‘Bir kez daha hatırlatmak istiyorum ki doğru bir 2050 Kent Anayasası, birilerinin kafasındaki Bursa değil, dirençli, huzurlu, gelecek nesillerimize yaşanabilir, güvenli, bir kent bırakmak amacına uygun hazırlanmalıdır’ diyen Erdem, bunun için bir ortak akıl platformu ile planlanmasının elzem olduğunu söyledi. Erdem, ay sonuna doğru oda bünyesindeki 18 komisyon tarafından hazırlanan Bursa vizyonu çalışmasını da açıklamaya başlayacaklarını sözlerine ekledi.
17 AĞUSTOS’U GERÇEKTEN UNUTMADIK MI?
Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Mehmet Yıldız da 17 Ağustos’un yıldönümü dolayısıyla düzenlediği basın toplantısında Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu hatırlatması yaparak depreme karşı bilinçli hazırlıklı ve dirençli toplum oluşturmanın en temel sorumluluklardan biri olduğuna dikkat çekti.
Milat olduğu varsayılan 17 Ağustos depreminin üzerinden çeyrek asır geçmesine rağmen getirilen çözümlerin afet risklerini azaltmak yerine pansuman olmanın ötesine geçmediğini ve neşter vurma zamanının geldiğinin altını çizen Yıldız, şöyle devam etti:
‘Risk azaltma odaklı ve bütünleşik bir afet yönetim sisteminin kurumsal yapılanması yeniden düzenlenmeli tüm afet hizmetleri için dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi acilen Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı kurulmalıdır. İnsan odaklı dirençli kentler yaratılmasına hizmet edecek afet mevzuatı ile uyumlu mevcut planlama sürecindeki karmaşayı giderecek şekilde yeni bir imar kanunu hazırlanmalıdır’