Marmara, 2021 yılında müsilajla imdat çığlığını atmış ve kirlilik devam ederse ölü bir denize dönüşeceği uyarısını vermişti. Türkiye tarihinde görülmedik bir hızla adeta çevre seferberliği ilan edilerek 22 maddelik eylem planı açıklandı. Koordinasyon ve bilim kurulları oluşturuldu. Çabalar sonucu kısa sürede yüzey temizliği ile ilgili önemli başarı elde edildi.
Ancak alınan önlemler yetersiz kaldı ki müsilaj geçtiğimiz sonbahar aylarında yeniden hortladı. Erdek, İzmit, Gemlik körfezleri derken tüm Marmara’da denizin altı örümcek ağı gibi müsilajla kaplandı. Sonunda Marmara’nın dışına çıkarak Saros körfezinde de görüldü.
Bu yıl 50’inci kuruluş yıldönümünü kutlayan başkanlığını Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yaptığı Marmara Belediyeler Birliği, etkinlik odağına Marmara Denizini aldı. Yıl boyunca devam edecek etkinlik dizisinin ilki olan ‘50 Yıldır Marmara Denizi İçin Birlikte’ programı, Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde yapıldı.
Toplantının ana konusu koruyabilseydik bugün bir akvaryum olacak özellikteki Marmara Denizi’ndeki müsilajdı. Bozbey, Marmara’nın yaşadığı ekolojik çöküşü, müsilajın ortaya çıktığı 2021 yılının acı tecrübesini ve denizin artık “ben ölüyorum, can çekişiyorum” mesajını tekrarlayarak, sorumluluk bilinciyle hareket etmemiz gerektiğini vurguladı.
O, sadece yerel değil, tüm bölge için bir uyarı verdi: “Marmara hepimizin!” diye, ortak akılla, bilimsel yöntemlerle ve kararlılıkla harekete geçilmesi gerektiğini anlattı.
Bunun ötesinde, alınan somut veriler de durumu net bir biçimde ortaya koydu. Marmara Denizi’ne her gün 4,7 milyon metreküp atık su deşarj ediliyor; bu atıkların yalnızca yarısı fiziksel arıtma tesislerinden geçirilip temizleniyor. Geri kalan atık su, denizin oksijen seviyesini hızla düşürerek ekosistemi tehdit ediyor. Bozbey, “Her gün milyonlarca metreküp kirli su, Marmara’nın nefesini kesiyor” diyerek, durumun nasıl vahim bir duruma ulaştığını ifade etti.
Bu kirlilikle mücadelede, Marmara Denizi Eylem Planı’nın önemi bir kez daha gündeme geliyor. Toplamda 22 maddeden oluşan bu eylem planının 19 maddesi hayata geçirilmiş durumda. Ancak, geri kalan 3 madde – ileri biyolojik atıksu arıtma tesislerinin dönüşümü, tarımsal kirliliğin önlenmesine yönelik yapay sulak alanların oluşturulması ve kamu-özel iş birliği modellerinin uygulanması – hala çözülmeyi bekliyor.
Bozbey, “Bugün attığımız her adım, yarınki felaketin önüne geçecek. Aksi takdirde, yarın çok geç olacak” diyerek, zamanın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatıyor.
Marmara Denizi’nin korunması, yalnızca çevresel bir mesele değil; bu, 30 milyondan fazla insanın yaşam kalitesinin, ekonominin, kültürün ve hatta gelecek nesillerin geleceğinin meselesidir. Bozbey, “Marmara Denizi, ‘Beni daha fazla kirletmeyin!’ mesajını verdi.
MÜCADELENİN KİLİT TAŞI; FİNANSMAN
Bozbey’e göre, kamu idarelerinin ve yerel yönetimlerin, aynı zamanda sanayi kuruluşlarının, su ve kanalizasyon idarelerinin ortak akılla hareket etmesi gerekiyor.
Finansman konusu da bu mücadelenin kilit taşlarından. Bozbey, “Merkezi yönetimin, faizsiz veya düşük faizli finansman seçeneklerini devreye sokması gerekiyor. Denizi korumanın yolu, bu finansman yükünü belediyeler ve merkezi idarenin ortaklaşa paylaşmasından geçiyor” sözleriyle, somut adımların atılmasının şart olduğunu belirtiyor.
Çünkü, kirliliğin giderilmesi ve denizin yaşanabilir hale getirilmesi için yapılacak yatırımlar, sadece belediyelerin tek başına karşılaması mümkün olmayan bir mali yükü beraberinde getiriyor.
Ayrıca, Bozbey’in vurguladığı noktalardan biri de alınan tüm bu önlemlerin bilimsel temellere dayandırılması gerektiği. “Bilimsel hareket edeceğiz, kararlılıkla devam edeceğiz” diyen Bozbey, bu noktada teknik kurulun titiz çalışmalarına da değindi.
Bozbey’in verdiği bilgiye göre, 2025 Marmara Denizi’ni koruma adına projelerin hayata geçirileceği bir yıl olacak. Nisan ayında bilim insanları ve STK temsilcileri, yerel ve merkezi idare yöneticilerinin katılacağı sempozyum düzenlenecek. Marmara Denizi günü ilan edilen 8 Haziran’da da etkinlikler devam edecek.
ASTIMLI ÇOCUĞU SANAYİYE ÇIRAK VERME BENZETMESİ
Marmara Denizi Eylem Planı Bilim ve Teknik Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, yıllardan beri müsilaj konusunda uyarı, araştırma ve çözüm önerileriyle tanınıyor. ‘Marmara Denizi ve müsilaj" konulu sunumuyla katılımcılara bilgi verdi.
Mevcut durumun Marmara Denizi açısından çok iyi görünmediğine dikkati çeken Sarı, "Ben biraz gerçekleri konuşacağım, bu esnada ne olur üstünüze alının ve bana kızın" dedi.
Müsilajın ortaya çıkma nedenlerini anlatan ve mevcut durumu anlatan Sarı, şu anda Marmara Denizi'nde yüzeyden 30 metre derinliğe kadarki kısımda yoğun görüldüğünü söyledi. ‘Deniz çevresini bozan ne varsa müsilajı oluşturur’ diyen Sarı, ‘Deniz yüzeyinin ortalamadan sıcak olması, denizin durağan olması, fazla besin elementi yani kirliliğin, azot fosforun ortalamadan fazla olması... Bu üçü bir araya geldiğinde felaket boyutunda müsilaj otaya çıkar’ diye konuştu.
1980'li yıllardan bu yana belediye başkanları, partiler, valiler, bürokratlar ve hükümetlerin değiştiğini ancak Marmara Denizi'ne gönderilen atıkların değişmediğini belirten Sarı, şöyle konuştu:
"Sonuç maalesef müsilaj. Marmara Denizi astımlı çocuk gibidir. İki tarafta dar boğazlarla nefes almaya çalışıyor. Işık geçirgenliği düşmüş azot fosfor dengesi bozulmuş bir Marmara Denizi'miz var. Evsel atıklarda ileri biyolojik arıtmadan geçirilen oran yüzde 51,7. Bandırma'nın arıtma tesisi yok pompalama tesisi var. Marmara Denizi'ne bu tesisle derin deşarj yapılıyor. Denize kıyısı olan belediyelerin birbirinden farkı yok, atıkları pompalarla basıyorlar. Sanıyorlar k akıntıyla Karadeniz'e gidiyor. Akıntı körfezlere uğramıyor. Durağanlık bu işte. Gönderdiğiniz atıklar Marmara'da kalıyor. Bu astımlı bir çocuğu kir ve tozun yoğun olduğu sanayiye çırak vermeye benziyor’
Sarı, Marmara'nın kirlilik yükünün azaltılması gerektiğine dikkati çekerek, "Çırçır balığının müsilaja rağmen denizden umudu var bizim niye olmasın. Geç kalmadan harekete geçmeliyiz. Yapılması gerekenler belli. Marmara Denizi'ni bu kötü durumundan kurtarmalıyız" diye konuştu.