Yıllar önce, daha yalnızca Muhteşem Yüzyıl dizisinin konuşulduğu günlerde Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin kültür yayını olan Bursa’da Zaman dergisi için bir yazı kaleme almıştım. O yazıda, Muradiye Külliyesi’nin Bursa’nın Topkapı’sı olduğunu, Osmanlı mirasının en sakin ama en derin hafızasını taşıdığını vurgulamıştım.
Dizilerin etkisinin büyüdüğünü, hatta oyuncuların bile Muradiye’yi ziyaret etmesinin kente katkı sağlayacağını söylemiştim.
Nitekim beklediğimiz etki bambaşka bir yerden geldi. Dizi dünyasında Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa’yı boğdurduğu sahne yayımlandıktan sonra binlerce kişi, “dizide ölen şehzadeyi” ziyaret etmek için Muradiye’nin yolunu tuttu. Hafta sonları türbenin önünde uzun kuyruklar oluşmuştu.
O gün anladım ki, hikâye gücü bazen en güçlü tanıtım aracıdır.
Bugün televizyonlarda bu kez Orhan Gazi’nin fetih hazırlıkları ve Fatih Sultan Mehmed dizileri izleniyor. İlgi büyük, etki geniş. Böyle bir dönemde Muradiye’den gelen bir çağrı dikkat çekti.

Külliyenin yıllardır tanınan ismi, Muradiye Camii İmamı Lütfi Taşçı, sosyal medyadan dizide Fatih’i canlandıran Serkan Çayoğlu’na seslendi:
“Ailenizi ziyaret etmek istemez misiniz?”
Taşçı’nın çağrısında bir samimiyet, bir de güçlü bir hatırlatma vardı. Çünkü Muradiye yalnızca II. Murad’ın değil;
Hüma Hatun’un, Şehzade Ahmed’in, Şehzade Mahmud’un, Gülruh Sultan’ın, Gülşah Hatun’un, Ebe Hatun’un, hatta Cem Sultan’ın kabirlerine ev sahipliği yapıyor.

Kısacası, Fatih Sultan Mehmed’in ailesinin büyük bölümü bugün Muradiye’de yatıyor.
Lütfi Taşçı uzun süredir Muradiye’nin gönüllü tanıtım elçisi gibi çalışıyor. Külliyeyi anlatıyor, tarihini aktarıyor, ziyaretçilere yol gösteriyor.
Şimdi yaptığı çağrı aslında sadece bir oyuncuya değil. Bursa’ya, turizme, kentin hikâyesine yapılmış bir hatırlatma.
Geçtiğimiz günlerde yazdığım bir köşe yazısında, “Her şehrin bir hikâyesi olmalı” demiştim.
Bursa’nın hikâyesi belli: Bu şehir Osmanlı’ya kurucu başkentlik yaptı. Bunun dünyada karşılığı olan bir değeri var.
Bugün diziler milyonlarca kişiye ulaşıyor. Bir sahnenin, bir karakterin, bir mekânın etkisi bazen yıllardır yapılamayan tanıtımı bir haftada gerçekleştirebiliyor.
Muradiye Külliyesi de böyle bir fırsat.
Dizilerin bazı bölümleri burada çekilebilir. Oyuncular burayı ziyaret edebilir. Şehrin tarihi dokusu ekranlara taşınabilir. Bu, sadece Muradiye’ye değil; Bursa’nın tüm turizm hikâyesine yeni bir kapı açar.
Taşçı’nın çağrısı bu yüzden önemli.
Çünkü bazen kocaman projeler değil, küçük bir hatırlatma, bir ziyaret, bir sahne, bir paylaşım bile kentin kaderini değiştirir.
Bursa’nın elinde güçlü bir hikâye var.
Yeter ki biz bu hikâyeyi hatırlayalım, anlatalım ve değerini bilelim.
****
GEMLİK YOLUNA KÜÇÜK DOKUNUŞ, BÜYÜK ETKİ
Bugün size bir yol hikâyesi anlatacağım.
Yaklaşık 50 yıldır Gemlik’te yaşıyorum. Çalıştığım tüm işyerleri Bursa’da olmasına rağmen, “taşıyalım mı?” ısrarlarına hiç sıcak bakmadım. Her gün 70 ile 90 dakika arasında süren bir gidiş-geliş mesaim var. Otoban var ama malum; ücretler yüksek olunca devlet yolundaki trafik hiç azalmıyor.
Bu güzergahta yıllardır süren bir başka konu daha vardı. 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası Engürücük yakınlarında kurulan polis–jandarma kontrol noktası… O dönem çok kritikti; firarilerin yakalanması gerekiyordu, hepimiz doğal karşıladık.

Ancak yıllar geçti, tehdit azaldı ama kontrol noktası yerinde kaldı. Kontrol elbette güvenlik için önemli; buna kimse itiraz etmiyor. Sorun, işin eziyete dönüşmesiydi.
Son dönemde araç sayısı arttı, yol zaten yoğun. Bir de sabah ve akşam saatlerinde bu sabit kontrol yüzünden kuyruklar uzadıkça uzadı.
Sabah ve akşam saatlerinde kontroller yüzünden uzun kuyruklar oluşuyordu. Özellikle de akşam saatlerinde kuyruklar serbest bölge kavşağına kadar uzuyordu. İlginç tarafı, otobanı kullananlarda böyle bir kontrol olmamasıydı.

Dün sabah yola çıktığımda bir sürprizle karşılaştım. Kontrol noktası kaldırılmış, yolu bölen beton bloklar taşınmıştı. O bölgeden duraksamadan geçmek doğrusu sevindiriciydi. Eminim akşam trafiğinin çilesini çekenler de aynı duyguyu yaşayacaktır.
Hemen Gemlik’ten meslektaşım Hurşit Topal’ı aradım. “Kim kaldırdı?” diye sordum. Valilik kararıyla alındığını söyledi ve ekledi: Artık sabit kontrol değil, gezici ekipler farklı noktalarda denetim yapacak.
Kararın nasıl alındığını bilmiyoruz. Tek bildiğimiz, yıllardır trafiği kilitleyen sabit kontrolün artık olmadığı.
Bu bile başlı başına önemli bir gelişme.
Kararı alanlara bir teşekkür de benden. Geç oldu ama işe yarayacağı kesin.