Hava Durumu

Pazar günleri sofrada kim eksik?

Yazının Giriş Tarihi: 03.09.2025 07:58
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.09.2025 08:00

Gemlik’te, beşinci kattaki balkonumun tam karşısında Türkiye’nin hemen her noktasında şubesi bulunan üç harfli bir market var.

İzin günümde uzun uzun gözlemleme fırsatım oldu. Burada çalışan gençlerin işi hiç kolay değil. Günün herhangi bir saatinde ürün getiren kamyonlardan bazen bir tonluk yük indiriyor, sonra onları raflara diziyorlar. Marketin önüne çıkarılan karpuz, patates, soğan gibi sebzeler sabah dışarı konuyor, akşam tekrar içeri taşınıyor.

Kapanış saati 21.00’e doğru yaklaştığında yüzlerdeki yorgunluğu görmemek mümkün değil. Üstelik bu gençlerin çoğu iyi eğitimli; iş bulamadıkları için market raflarının arasında çalışmayı tercih etmişler.

Marketlerin haftanın yedi günü, bayramlarda ve resmi tatillerde bile açık olması elbette bizim için kolaylık. Ama çalışanlar açısından aynı şeyi söylemek zor. Uzun süredir bu tabloyu yazmak istiyordum ki, Türkiye Perakendeciler Federasyonu’nun (TPF) önerisi geldi: “Marketler pazar günleri kapalı olsun.”

Şöyle bir düşünmenizi istiyorum; Kasada sıra beklerken çoğumuz elimizdeki listeye, acelemize ya da kampanyalara odaklanıyoruz. Oysa kasada barkod okutan gencin yüzündeki yorgunluğu, pazar günü evinde kahvaltı sofrasına oturamayan annenin telaşını fark etmiyoruz.

TPF’nin raporu, bu gerçeği gündeme taşıyor. İlk bakışta alışveriş kolaylığını sınırlayan bir öneri gibi görünse de biraz düşündüğümüzde aile hayatından çalışma kültürüne, küçük esnaftan gençlerin iş tercihine kadar uzanan geniş bir çerçeve çiziyor.

Bugün Almanya’da, Fransa’da ya da Avusturya’da pazar günü markete gitmek diye bir alışkanlık yok. Toplum orada çoktan kararını vermiş: Bir gün, aile için ayrılır. Kimse aç kalmaz, kimse hayatın aksadığına inanmaz.

Türkiye’de ise pazar günleri AVM’ler dolup taşar, marketlerde kasa kuyrukları uzar. Birileri hafta sonunu keyifle yaşarken, diğerleri aynı günün bedelini ailesinden uzak kalarak öder.

Rapora göre perakende sektörü yüz binlerce kişiye iş sağlıyor. Özellikle gençler ve kadınlar için önemli bir istihdam alanı. Ancak 18-30 yaş arası çalışanların çoğu bu işi geçici bir durak olarak görüyor. Çünkü haftanın en değerli günü onlara tatil değil, mesai getiriyor.

Bir baba düşünün; hafta içi izinli ama çocuğu okulda, eşi işte.
Bir anne düşünün; pazar günü kasada vardiyada, eşi evde, çocuğu dedede.
Aynı evde yaşayan üç kişi, aynı sofrada buluşamıyor.

TPF Başkanı Ömer Düzgün’ün sözleri aslında bu gerçeği özetliyor: “Aile, birlikte geçirilen zamanla güçlenir.” Aile sadece aynı adreste oturmak değil, aynı sofraya oturabilmektir.

Gençlerin sektörü “ara durak” görmesinin bir nedeni de insani çalışma koşullarının eksikliği. Pazar günleri tatil olursa daha dengeli bir iş-yaşam kültürü oluşabilir, bu da gençleri sektörde tutabilir.

Bir başka kazanım ise küçük esnaf için olacak. Zincir marketler kapalıyken mahalle bakkalı, manavı, fırını yeniden nefes alacak. Küçük esnafın yaşaması sadece ticari bir mesele değil; mahallenin kimliğinin, sıcaklığının, güven duygusunun da korunmasıdır.

Şimdi soralım: Pazar günü marketler kapalı olsa, gerçekten ne kaybederiz?
Alışverişimizi bir gün önceden yapmanın zahmetini mi, yoksa çocuklarımızla birlikte geçirilen zamanı mı?

Kaybettiğimiz yalnızca biraz kolaylık olur.
Kazandığımız ise aile bağlarını güçlendiren, geleceğe güvenle bakan bir toplum.

GÖKHAN EREN’DEN BURSA HAKİMİYET’E ZİYARET

Geçtiğimiz ay göreve başlayan Basın İlan Kurumu Bursa Bölge Müdürü Gökhan Eren, dün Bursa Hakimiyet Gazetesi’ni ziyaret etti.

Ziyarette, Bursa Hakimiyet Gazetesi Genel Müdürü Safa Yaşar Çelik, Başyazar Namık Göz, Bursa Hakimiyet Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Serhat Tuncel ve bursahakimiyet.com.tr Yazı İşleri Müdürü Coşkun Saitoğlu ile görüşen Gökhan Eren, kurumun çalışmaları hakkında bilgi verdi.

Balıkesir Susurluk doğumlu olduğu için Bursa’yı yakından tanıdığını ve kentin yabancısı olmadığını belirten Eren, yarım asırlık bir marka olan Bursa Hakimiyet Gazetesi’nin başarılı bir yayıncılık yaptığını söyledi.

Safa Yaşar Çelik de, gazetenin 11 Eylül’de 52’nci yaşına gireceğini hatırlatarak, yeni yayın döneminde Bursalılara yayıncılık anlamında yeni hizmetler sunacaklarını ve dijital yayıncılıkta yeni atılımlar gerçekleştireceklerini belirtti.

Biz de Gökhan Eren’e yeni görevinde başarılar diliyoruz.

LANGIRT MASASINDA HAYATIN İZLERİ

AS TV’de çalıştığım yıllardaki mesai arkadaşım, genç meslektaşım Anıl Uygur, önceki gün Bursa Hakimiyet’in yeni ofisini ziyaret etti. Elinde heyecanla çıkardığı ilk romanı vardı: Langırt.

Uzun süredir bu kitabı yayınlamanın hayalini kuruyordu. O hayali artık gerçeğe dönüştürdü.

Uygur, 1992 Bursa doğumlu. Kastamonu Üniversitesi Radyo-Televizyon Bölümü’nden mezun. Spor spikerliğiyle başladığı meslek hayatında AS TV’de, Habertürk’te, Amatörün Sesi’nde ve TFF’nin YouTube kanalında maç anlattı. Çocukluk yıllarında gazetelerin spor sayfalarını karıştıran, futbol hikâyeleri yazan bir isimdi. Şimdi o çocukluk hevesi, bir romanla taçlandı.

Langırt sıradan bir spor romanı değil. Anıl, futbola olan ilgisini edebiyatla buluşturmuş. Ayhan ve Arslan’ın hikâyesinde bir langırt masasından çok daha fazlası var. Çocukluk yaraları, işsizlik, aile içi çatışmalar, dostluğun omuzdaşlığı…

Bazı maçlar sahada değil, hayatta kazanılır. Bu roman da tam olarak bunu söylüyor.

Sıradan görünen bir langırt turnuvası, kahramanlarını geçmişleriyle yüzleştiriyor. Onların kazanmaya çalıştığı yalnızca bir kupa değil; umut, sevgi ve gelecek.

Anıl Uygur, futbolun gölgesinde insan hikâyelerini anlatmayı seçmiş. Bu yönüyle de Türk edebiyatında farklı bir yol açmayı hedefliyor. Genç yaşında attığı bu adım, hem cesur hem umut verici.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.