Pandemi döneminde moda haline gelmişti. En ufak bir soğuk algınlığı veya vücut kırgınlığı görüldüğünde, yakın çevrenizdeki insanlardan şunu duyduğunuza eminim; ‘sarı serum veya atom serumu yaptır, hemen düzelirsin’ Bu o kadar yaygınlaştı ki evde atom serumu servisi bile başladı.
Bugünlerde yine salgınlar kol geziyor ve insanlar doktora gitmek yerine yine aynı yöntemi kullanıyor. Üstelik bu uygulama yetkisi olmayan kişiler tarafından uygulanıyor. İçeriğinde vitamin, ağrı kesici ve alerji ilaçları olduğu söylenen bu serumlar, aslında toplum sağlığı açısından büyük tehlike saçıyor.
Bursa Tabip Odası, geçtiğimiz günlerde ciddi yan etkisi olan ve endişe ile izlediklerini dile getirdikleri uygulamaya dikkat çekerek önlem alınmasını istedi.
Kanunlarımıza göre, bir hastaya teşhis koyma, reçete yazma, hangi tedavinin uygulanacağına karar verme, vücuda herhangi bir iğne sokma ya da damar içi tedavi uygulama yetkisinin hekimlere verildiği hatırlatılan açıklamada, bu uygulamaya hekimlerin karar verebileceği ve onun gözetimi altında hemşire ya da yardımcı sağlık personelinin uygulamayı yapabileceği vurgulandı.
‘Sağlıklı yaşam merkezleri adı altında aslında sadece danışmanlık yetkisi olup tedavi yetkisi olmayan yardımcı sağlık personelleri tarafından açılıp yeterli sağlık denetimi yapılmadığı için her türlü tedaviyi kafasına göre uygulayan merkezlerin sayısı ne yazık ki giderek endişe verici oranda artmaktadır’ denilen açıklamada, sosyal medyada sarı serum, atom serumu gibi hiçbir bilimsel temele dayanmayan isteyene hekim onayı olmadan uygulanan damar içi tedavilerin hayati tehdit edici ciddi yan etkilerinin olabileceğine dikkat çekildi.
Açıklamada, bazı hastalıklarda enfeksiyon geçtiği anda yüksek doz vitamin uygulamaları hastalığı daha da şiddetlendirebileceği ifade edilerek, ‘Sağlık bakanlığı ve belediyeleri daha etkin denetim için göreve çağırıyor, halkımıza yetkisiz ve hekim olmayan yerlerde gelişigüzel tedavi almamaları konusunda hassas olmalarını öneriyoruz’ denildi.
REEL GELİRİN DÜŞMESİ TATİL ALIŞKANLIKLARINI DEĞİŞTİRDİ
Son iki yılda turizmin hedef kitlesi arasında bulunan ücretlilerin tatil alışkanlıkları değişti. Erken rezervasyon dahi yapılsa yüksek rakamlara ulaşan paket programların fiyatları bile dudak uçuklattıracak hale gelince tatil ihtiyacını gidermek isteyenler başka formüller bulmaya çalıyor.
İnsanların en çok kullandığı yöntem ise doğada kamp kurup bir iki gece geçirmek. Bir arkadaşımın bu tür ürünleri satan bir AVM’deki yoğunluk dikkatini çekmiş. Gelenlerin büyük çoğunluğu, kamp çadırları ve onunla birlikte satılan uyku tulumu, mat, portatif sandalyeleri satın alıyor. Benim çevremdeki insanların araçlarının bagajında da bu tür ürünler dikkatimi çekmişti. Özellikle hafta sonları kamp bölgelerine giderek çadır kurup bir iki gece doğayla baş başa geçirmek çok daha ekonomik.
Diğer bir yöntem ise akrabaların yazlıklarını kullanmak veya memlekette akraba ziyareti.
İpsos’un Türk halkının yaz tatili alışkanlıkları ve tercihleri araştırmasındaki veriler de ekonomik koşullar ve bütçe kısıtlamalarının yaz tatili tercihlerini doğrudan etkilediğini gösteriyor.
Araştırma sonuçlarını değerlendiren İPSOS Türkiye CEO’su Sidar Gedik, araştırmada, bireylere geçen yıl ve bu yılki yaz tatillerini nasıl şekillendirdiklerini ve geçen yıla göre bu yıl planlarında bir değişiklik olup olmadığını sorduklarını belirterek, karşılaştıkları tabloda her iki yıl için benzer bir durum gördüklerini açıkladı. Araştırma sonuçlarına göre, bu sene yaz tatili yapan her 10 kişiden 7’si ya erken rezervasyondan ya da indirim kampanyalarından yararlandığını belirtiyor.
Yaz tatili yapılan yerlerin seçiminde de değişiklikler dikkat çekiyor. Aynı bireylerin geçen seneki yaz tatillerinde konakladıkları yer ile bu seneki tercihlerini karşılaştırıldığında, oteller yerine aile, akraba veya arkadaş evlerini daha fazla tercih ettiği görülüyor.
HER İKİ KİŞİDEN BİRİ ÜST ÜSTE İKİ YIL YAZ TATİLİ YAPAMIYOR
Araştırmadaki diğer ilginç bir veri tatil yapanların sayısı ile ilgili.
Görüştükleri kişiler arasında geçen sene yaz tatili yaptığını belirtenlerin oranı yüzde 28 iken, 2024 yazının ilk iki ayı içerisinde yaz tatili yaptığını belirtenlerin oranının ise yüzde 20 olduğuna dikkat çeken İPSOS Türkiye CEO’su Sidar Gedik, sonuçları şöyle yorumladı:
‘ Henüz yaz tatili yapmamış ama yapmayı planlayanların bir kısmının da önümüzdeki haftalarda tatil yapacağını düşünürsek, bu oran yaz sonunda artacaktır. Ancak, bu yıl hiç yaz tatili yapmadığını ve yapamayacağını belirten yüzde 59’luk önemli bir kesim var. Görüştüğümüz bireyler arasında geçen sene yaz tatili yapamayanların dörtte üçü bu sene de yaz tatil yapamayacağını belirtiyor; yani her 2 kişiden biri iki yıldır üst üste yaz tatili yapamıyor.
Yaz tatili yapamama nedenlerinin başında ekonomik sebeplerin geldiğini tahmin etmek zor değil. Ancak bu yılki yaz tatilini yapamama sebepleri içerisinde ekonomik nedenlerin daha büyük bir etken olduğu görüyoruz. Görüştüklerimiz içinde geçen sene yaz tatili yapamayan kişilerin yüzde 78’i ekonomik nedenlerle yapamadığını belirtiyor. Aynı kitle içerisinde bu sene yaz tatili yapamayanlar için ekonomik sebeplerin oranı ise yüzde 87.’
Araştırma verilerine göre, bu yıl yaz tatili harcamaları, büyük oranda bireylerin mevcut gelirleri ile karşılanmış (yüzde 65). Ancak, bu seneki yaz tatilleri için bankadan kredi ya da aileden borç alarak tatil bütçesini karşılayanların oranı (yüzde 40), aynı kitle içerisinde geçtiğimiz sene bu yöntemi tercih ettiğini belirtenlere göre daha yüksek (yüzde 15). Önümüzdeki yıl içinde tatil için borçlanılan tutarlar, bütçelerde bir süre daha yük oluşturmaya devam edeceğe benziyor.
Yaşamın getirdiği stres, yorgunluk ve bazen tükenmişlik, tatilin ne kadar hayati olduğunu daha da belirginleştirdiğine dikkat çeken Sidar Gedik, ‘Gündeme dair araştırmamızda “Son günlerde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?” diye sorduğumuzda, uzun süredir Türkiye’de öne çıkan üç temel duygu: yorgunluk, bıkkınlık ve endişe. Temmuz 2024 sonuçlarına göre her iki kişiden biri kendini yorgun hissediyor; endişe ve bıkkınlık ise yüzde 41 ile ikinci sırada. İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz ve zorlu koşullarda hayatın rutininden çıkıp tazelenmek için bir mola vermek zor ama bir o kadar da önemli’ tespitini yaptı.