Otomotiv sektörü Bursa için yalnızca sanayi değil; bir gelenek, bir yaşam biçimi. TOFAŞ’ın ilk somunundan, TOGG’un çipli beynine kadar geçen bu serüven, Türkiye’nin sanayileşme öyküsünün de omurgası. Ancak direksiyonda bir sertleşme var ve dönüşüm kaçınılmaz.
Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA) Bursa Otomotiv Sektörü Raporu ile Bursa’nın dinamosu olan sanayiye mercek tuttu. BEBKA'nın güncel sektörel raporu, Bursa otomotiv sanayisinin üretim ve ihracat potansiyelinde hâlâ öncü olduğunu gösteriyor. 2023’te Türkiye’de üretilen her 2 araçtan 1’i Bursa’dan çıkmış. Bu, devasa bir başarı.
Ama aynı rapor bize diyor ki: "Bu başarı, gaz pedalına biraz daha basmadan devam etmeyecek."
2023'te bir milyon 468 bin araç üretildi Türkiye'de. Bursa’nın payı 993 bin. Bu, yalnızca bir sayı değil. Bu, tedarikçisinden lojistiğine kadar binlerce işletmenin çarklarının dönmesi, on binlerce çalışanın evine ekmek götürmesi demek.
Rapordan bazı çarpıcı tespitlerle başlayayım;
Bursa, Türkiye’nin otomotiv üretim merkezi konumunda ülke üretim kapasitesinin yüzde 46’sını tek başına karşılıyor.
TOFAŞ, OYAK Renault ve TOGG gibi büyük ana üreticiler yanında güçlü bir yan sanayi ekosistemi mevcut.
Elektrikli araçlar, batarya teknolojileri, dijitalleşme ve otonom sistemler sektörde dönüşümün merkezinde yer alıyor.
Ar-Ge ve tasarım merkezleri açısından da lider olan Bursa, otomotivin teknolojik geleceğine yön veriyor.
Otomotiv sektöründe 76 bin 952 çalışan ve 943 firma ile istihdamda Türkiye’de lider konumda.
Yine rapordan öğrendiğimiz bir başka gerçek: Otomotiv, Bursa’nın toplam ihracatının yüzde 44’ünü oluşturuyor. Bu, bir şehir ekonomisinin yarısından fazlasının direksiyonunun otomotivde olduğu anlamına geliyor.
Ana sanayinin gölgesinde kalan ama onsuz bir milim bile üretilemeyen yan sanayi, Bursa’da özellikle güçlü. Metal işleme, kalıpçılık, plastik, tekstil ve elektronik alanlarında üretim yapan yüzlerce KOBİ, dünya devlerine parça tedarik ediyor.
Ancak bu firmaların en büyük handikapı, teknolojik dönüşüme ayak uydurma kapasitesindeki yetersizlik. Rapora göre; birçok KOBİ Ar-Ge faaliyetinde bulunmuyor. Gerekçeleri de klasik: Finansman eksikliği, nitelikli iş gücü sorunu ve teknolojik altyapı yetersizliği
İhracatta pazar kayıpları artıyor. İngiltere, ABD, Portekiz gibi büyük pazarlarda yüzde 20’nin üzerinde daralma var.
Nitelikli iş gücü bulunamıyor. Firmalar mühendis değil, adeta "sihirbaz" arıyor.
Dijitalleşme ve elektrikli araç dönüşümü, özellikle yan sanayi firmaları için hem fırsat hem stres kaynağı.
Teşvik politikaları her sektöre aynı dozda şifa vermiyor. Bursa gibi 1. Bölge illerinin, bazı yatırımlarda geride kaldığı oluyor.
Artık mesele sadece araba üretmek değil, akıllı araç üretmek. Bu anlamda TOGG yalnızca bir araç değil; aynı zamanda Bursa için bir yön tabelası. SIRO batarya üretim tesisi ise bu yolculuğun enerji deposu.
Ama unutmamalı: Eğer yan sanayi bu dönüşüme ayak uyduramazsa, TOGG gibi dev projeler kendi evinde yalnız kalabilir.
Peki, yönümüz neresi olmalı?
Eğitim sisteminden başlayarak iş gücünü yeni teknolojilere göre yeniden formatlamalıyız.
Yan sanayi, klasik üretim kafasından sıyrılıp dijitalleşme ve yazılıma daha çok yatırım yapmalı.
Ar-Ge merkezleri desteklenmeli ama çıktı üretmeye de teşvik edilmeli.
Tedarik zincirinde yerel üretim payı artırılmalı.
İhracat pazarları çeşitlendirilmeli; Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Asya gibi yeni alanlar keşfedilmeli.
Son Söz:
Bursa otomotivin lokomotifi. Ancak bu lokomotif artık sadece motorla değil; yazılımla, yapay zekâyla, pil gücüyle çalışacak.
Bursa ya dönüşe ayak uyduracak ya da arka koltuğa geçecek. Gaz pedalına yüklenmeden önce, direksiyonun hangi yöne çevrileceğine karar vermek gerekiyor.
Unutmayalım ki bu sektörde durmak, gerilemektir.
Yani karar şu: Ya bu değişimin lideri olacağız ya da dışa bağımlı bir tedarikçi olarak kalacağız.
BAYRAM SORUSU; AMACIMIZ NE?
Yarın bayram. Namazın ardından kesilecek kurbanın telaşına düşmeden arife gününde şu soruyu bir kez sormakta fayda var:
Dünya hayatında amacımız ve hedefimiz ne?
Daha çok çalışmak, daha çok kazanmak, sonra yine daha çok çalışıp daha fazlasını kazanmak mı?
Günü kaçırıp, hayatı bir kenarda bırakıp, “yarın mutlu olacağım” diye bugünü heba etmek mi?
Bir zamanlar internetin en çok paylaşılan fıkralarından biriydi; New York’lu iş adamı ile Meksikalı balıkçının ya da bizim Mandra filozofunun hikayeleri.
Zenginlik peşinde koşan Amerikalı, küçük sahil kasabasındaki balıkçının zaten hayalini yaşadığını anlayamaz. Oysa hayat tam da oradadır.
Küçük şeylerde.
Göz göze bir tebessümde.
Çocuklarla geçirilen bir saatte.
Yavaş içilen bir kahvede.
Gürültüden uzak bir siestada.
Bir an durup bakın etrafınıza. Herkes bir yerlere yetişiyor gibi. Oysa kimse nereye yetiştiğini bilmiyor.
Belki de bu bayram, sadece sofrada et değil;
biraz da şükür,
biraz da farkındalık,
biraz da anı yaşama sevinci getirsin hepimize.
Çünkü sonunda hepimiz bir sahil kasabasına yerleşmek istiyoruz ya...
Belki de mesele o sahili kaçırmadan yaşamakta…
Şairin dediği gibi dünya sürgünü fazla uzun sürmüyor…
Mutlu bayramlar...