Hava Durumu

Sarı tabaka kaybolacak, asıl tehlike dip ölümü...

Yazının Giriş Tarihi: 08.05.2021 08:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.05.2021 08:01

Dün sabah uyanır uyanmaz balkona çıkıp, Gemlik Körfezi'ne baktım. Önceki günkü kötü görüntüye göre bugün durum biraz düzelmiş gibiydi. Rüzgarın ve hava sıcaklığının artmasıyla salya yavaş yavaş dağılıyor.

Bilim insanlarına göre asıl tehlike ise şimdi başlıyor.

Son iki yazımda, salyanın incelenmesi ve neler yapılması gerektiği konusunda ilgili kuruluşlara seslenmiştim. Önceki gün akşam saatlerinde Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nden ilk resmi açıklama yapıldı. Açıklamaya göre, salyanın görülmesi kirlilik değil, doğal bir ekolojik olay. Plankton patlaması.

Zaten ilk günden beri uzmanlar bunun doğal bir ekolojik olay olduğunu açıklamıştı. Buradaki önemli ayrıntı böylesine bir tabaka oluşturacak türün kirlilik yüzünden gelişmesiydi. Doğanın dengesi kirlilikle bozulunca bu tür sucul yaşamı yok eden türler ortaya çıkıyordu. Tıpkı Akdeniz ve Ege'ye gelen balon balıkları gibi...

Ayrıca açıklamada örnek alınıp inceleme yapıldığına dair bir bilgi yoktu.

İstanbul'dan dün beklediğim açıklama geldi. İstanbul Üniversitesi Plankton Çalışma grubu deniz salyası ile ilgili bir çalışma başlattı. Ekip başladıkları çalışmanın projesini de TÜBİTAK'a sundu. Marmara Denizi'nin birçok noktasından aldıkları örneklerle çalışmaya başlayan ekip, projeyle deniz salyasının zararların araştıracaklar.

Salya ile ilgili inceleme yapan ekipte yer alan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Muhammer Balcı, incelemeleri hakkında bilgi vererek, Marmara'yı bekleyen tehlikeyi anlattı.

Ekip Adalar kıyısından örnekler alarak inceleme yapmış. Kıyılardaki tuzluluk oranı ve deniz suyu sıcaklığı normalin üzerinde. Bu da ışık alan bölge olan 20 metre derinliğe kadar müsilajı besliyor, gübre olarak onları besliyor. Işık da var, su sıcaklığı da uygun olduğu için bu şekilde artışlar görülüyor.

Doç. Dr. Balcı, tespitlerinin ardından salyanın dibe çökmesiyle yaşanabilecek tehlikeye de dikkat çekti. Öngörüsü ise şöyle:

'Kümeleşmeye başlamadan önce bunlar, dağınık haldeyken balıkların solungaçlarını tıkayıp suda boğulmalarına sebep olabiliyor. Dipteki bakteriler tarafından bunlar ayrıştırılmaya başladığı zaman, bakteriler oksijen tüketerek bunları ayrıştıracak. Bunlarında oksijeni tüketmesiyle birlikte ortamı anoksik yaptığı bir durum oluşacak. Bundan sonrasında dip ölümü bekliyoruz. Bu gözlemlenen bir süreçtir. Su akıntılarının kısıtlı olduğu, su karışımın yetersiz olduğu bölgelerde yani denizin kara içine çok girinti yaptığı noktalarda, koy ve körfezlerde bunu görmek mümkün. İzmit Körfezi ve Gemlik'te bunlar görülebilir'

Doç. Dr. Balcı, yaptıkları örneklemelerle ilgili olarak ise Marmara Denizi'nde bazı bölgelerde denize girmenin tehlikeli olabileceğini belirterek, çözümü ile ilgili de şunları söyledi:

'Kısa vadeli çözüm çok zor, imkansız diyebilirim. Uzun vadeli izleme çalışmalarıyla buna bir çözüm bulunabilir. İlk etapta yapılması gereken kirlilik kaynaklarını en aza indirgemek'

İşte anahtar cümle bu: kirlilik kaynaklarını en aza indirmek. Bunun için de başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olmak üzere Marmara'ya kıyısı bulunan tüm belediyelere büyük görev düşüyor.

İşe kaçak deşarjların önlenmesi ve arıtması bulunmayan yerleşim birimi kalmaması için çalışma yapmaktan geçiyor.

ERDOĞAN'DAN TARİHE GEÇEN BİLİM İNSANINI HATIRLATAN SÖZLER

21 Nisan'da 'Güneşin patenti olmaz; koronaya karşı çocuk felci modeli lazım!' başlıklı yazımda, bir sınavdan geçen insanlığın başarılı olamadığını kaleme almıştım.

Önce maske savaşları vardı. Şimdi aşı savaşları devam ediyor. Parası olan ülkeler aşı ve ilaca ulaşırken, yoksul ülkelerde insanlık dramları yaşanıyor.

Gelir dağılımındaki adaletsizlik eskiden de vardı. Ama geçmişte her şeyin para olmadığını düşünen bilim insanları da vardı. Tıpkı 1950'li yıllarda polio ya da bilen adıyla çocuk felcine karşı aşı geliştiren Jonas Salk gibi...

Ne yazık ki günümüzde Salk gibi bilim insanları yok. Onun yerine ilaç ve aşı fiyatları konuşuluyor ve her gün yüzlerce insan koronavirüs nedeniyle yaşamını yitiriyor.

Dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı açıklama, çocuk felcinin dünyadan silinmesini sağlayan aşıyı bulan hem de 'Güneşin patenti olmaz' sözleriyle ders veren bilim insanı Jonas Salk'ı hatırlattı.

Erdoğan, bir gazetecinin 'Geliştirilen aşılar insanlığın ortak malı olacak şekilde kullanıma sunulmalıdır, demiştiniz. Siz de 'Tüm ülkelerin kullanım imkanı için üretilen aşıların formülü açıklansın.' önerisine katılıyor musunuz?' şu yanıtı verdi:

'İlim tüm insanlığın ortak malıdır. İlimde kıskançlık olmaz. Bu konuda da hele hele insanlığın sağlığıyla alakalı böyle bir konuda 'Bunu biz ürettik. Dolayısıyla kimseye vermeyiz.' gibi bir mantık, anlayış yanlış bir yaklaşımdır. Eylül-ekim aylarına yetiştirmeyi planladığımız bu çalışmayla da yerli aşımızı inşallah yapacağız. Biz bunları da sadece ülkemizde kullanmak değil, tüm dünyada nereden bir talep varsa hepsiyle de paylaşmaya hazır olduğumuzu söylemiş olduk'

Umarız, Türkiye aşıyı en kısa sürede üretir ve tıpkı Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi ihtiyacı olan ülkelere ücretsiz göndeririz.

BURSA'DAN ÇAĞRI YAPTI; İSTANBUL'DAKİ KERKENEZLERİN YUVASINI KURTARDI

Karacabeyli doğa fotoğrafçısı kuş sevdalısı Alper Tüydeş'i Yaren Leylek sayesinde Türkiye tanıdı. Ardından Tüydeş'in terasında beslediği bir güvercin yavrusu Zibidi'nin her anını onun sosyal medya hesabından izledik. Annesinin terk ettiği Zibidi'yi ölümden alıp büyüten Tüydeş ve minik güvercin sosyal medya fenomeni oldu. Ben bile her gün mutlaka Zibidi'nin her yaptığına bakıyorum. Tüydeş, bu kadar ilgi karşısında tıpkı Yaren Leylek gibi yakında canlı yayına başlayacak.

Alper Tüydeş'in kuş sevdası sadece Karacabey ve Bursa ile de sınırlı değil. Yaptığı künyeli Leylek takipleri ile Avrupa'nın birçok ülkesinden takipçisi var.

Tüydeş, geçtiğimiz günlerde, Silivri'de göçle gelen Kerkenezlerin de yaşamına dokundu. Binlerce kilometre yol kat ederek, Silivri'ye gelen kerkenezlerin yuvalarının yer aldığı falez taş yuvarlanmaması için tel örgülerle kapatılmıştı. Tüydeş'e kendisine ulaşan fotoğraf ve bilgilerle İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne tel örgülerin kaldırılması için çağrı yaptı. Sosyal medyadan yapılan çağrıya anında dönüş yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi daha sonra tel örgüleri geniş aralıklı halatlarla değiştirdi.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.