Deprem kapıda. Üstelik anahtarı bizde.
Kapıyı ya güvenli şehirlerle açacağız…
Ya da geç kalmanın enkazı altında kalacağız.
Geçtiğimiz haftalarda Bursa iki ayrı depremle sarsıldı. Biri 4.2, diğeri 4.3 büyüklüğünde… Kimi için “hafif”, kimi için “uyarı” … Ama her şeyden önce bir hatırlatmaydı: Bu şehir, bu toprak, bu ülke bir deprem ülkesidir. Ve bu gerçekle yaşamanın tek yolu; güvenli, dirençli ve yaşanabilir şehirler inşa etmektir.
İşte tam da bu noktada, kentte inşaatın nabzını tutan isimlerden biri olan İnşaat Müteahhitleri Sanayici ve İş İnsanları Derneği (İMSİAD) ve İnşaat Müteahhitleri Sanayici İş İnsanları Federasyonu (İMSİFED) Başkanı Şeref Demir dün düzenlediği basın toplantısında hem sektörün sorunlarını anlattı hem de kentsel dönüşümün beka sorunu olduğunun altını bir kez daha çizdi.
İMSİAD ve İMSİFED Başkanı Şeref Demir’e bırakıyoruz. Çünkü o sadece sektörün sıkıntılarını dile getirmiyor; aynı zamanda çözüm önerileriyle masaya oturuyor. O yalnızca betonun değil, güvenin de mühendisliğini yapıyor.
Demir’in vurgusuyla ifade edelim: “İnşaat sadece beton ve demir değildir. Umuttur, güvendir, refahtır.”

Bugün Türkiye’de 250’nin üzerinde alt sektörü besleyen bir yapıdan söz ediyoruz. Yüzbinlerce kişiye istihdam sağlayan, şehirleri dönüştüren ve ekonomiyi taşıyan bir lokomotif… Ama son yıllarda lokomotif raydan çıkmak üzere.
Yüksek faiz, döviz baskısı, tırmanan arsa maliyetleri, yabancı yatırımcının çekilmesi, yerlinin yurt dışına yönelmesi… Liste uzadıkça sektör daralıyor. Üretim durma noktasında, satışlar yavaş, talepler ötelenmiş, firmalar konkordato ile ayakta durmaya çalışıyor. Ancak o da yanlış anlaşılınca, en büyük darbeyi kamuoyu algısı vuruyor.
KONKORDATO: KURTULUŞ MU, LİNÇ Mİ?
Şeref Demir bu noktada açık konuşuyor: “Konkordato ilan eden her firmayı suçlu ilan etmek, en hafif tabiriyle sorumsuzluktur.” Çünkü bir firmayı batmış gibi gösteren dedikodular sadece o şirketi değil, tedarikçisini, taşeronunu, işçisini, hatta o firmadan ev alan yüzlerce vatandaşı da mağdur ediyor.
Bu algı çarpıklığı, domino etkisiyle tüm sektörün üstüne çöken bir enkaz haline geliyor. Oysa konkordato bir hukuki süreçtir, doğru yönetilirse yeniden yapılandırmanın ve ayakta kalmanın aracıdır. Demir, sektörün sadece finansla değil, moralle de ayakta kalabileceğini hatırlatıyor.
Demir’in gündeme taşıdığı bir başka sorun da yerel yönetimlerde yaşanan ruhsat gecikmeleri. Bugün birçok projede aylar süren ruhsat bekleyişleri, zaten zamanla yarışan sektörde yeni maliyet kalemlerine dönüşüyor.
Üstelik bu sadece yatırımcıyı değil, konut bekleyen vatandaşı da mağdur ediyor. Çünkü geciken her ruhsat, ertelenen bir dönüşüm demek. Demir bu konuda net: “Belediyeler kentsel dönüşüm projelerine öncelik vermeli, süreci hızlandırmalı.”
KENTSEL DÖNÜŞÜM: NİYET VAR, ZİHNİYET YOK
Şeref Demir’in dillendirdiği en hayati başlıklardan biri de kentsel dönüşüm. “Deprem riskiyle iç içe yaşayan Bursa’da dönüşüm artık tercih değil, zorunluluktur” diyor. Ancak buradaki en büyük eksik teknik değil; zihinsel…
Demir’in sözleriyle: “Kentsel dönüşümden önce, bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç var.” Vatandaş, dönüşümde elini taşın altına koymayı kabullenmeli. Devlet, zenginle yoksulu aynı kefeye koyarak kıt kaynakları yanlış kullanıyor. Sonuç? Yerinde sayan şehirler, zamanla yarışan fay hatları…

Şeref Demir, İstanbul’da uygulanan “Yarısı Bizden” kampanyasının Bursa gibi deprem riski yüksek kentlere de acilen yayılması gerektiğini vurguluyor. Bu kampanyanın sadece İstanbul’a özgü kalmaması, Anadolu kentlerinin de bu destekten faydalanması gerektiğini söylüyor. “Eğer Bursa’da da aynı destek modeli uygulanmazsa, riskli yapılar kaderine terk edilecek” diyerek açık bir çağrıda bulunuyor.
ARSA: KENTSEL ADALETSİZLİĞİN KÖKÜ
Barınma sorununun sadece konut değil, aynı zamanda arsa meselesi olduğunu söylüyor Demir. Ve altını kalın çizgilerle çiziyor: “Türkiye’de arsa, en büyük rant aracıdır.”
O kadar ki, kıraç bir tarlanın bir gecede 10 bin kat değerlendiği, verimli bir tarım arazisinin ise yerinde saydığı bir sistemden söz ediyoruz. Üstelik bu adaletsizlik sadece uygulamada değil, yasada da teşvik ediliyor. 5 yıl bekletilen arsa, vergiden muaf tutuluyor. Avrupa'da cezalandırılan bu durum, Türkiye’de ödüllendiriliyor.
Şeref Demir'in ifadesiyle “arsa politikasının kökten değişmesi şart.”
EMEKLİLİK SİSTEMİ GİBİ DÖNÜŞÜM FONU
Peki bu işler nasıl çözülecek? Demir’in üzerinde sıkça durduğu bir model var: Her yeni konuttan alınacak aylık aidatlarla, tıpkı bireysel emeklilik sistemine benzer bir dönüşüm fonu oluşturmak.
Ayda 1000-1500 TL gibi bir katkıyla, her konutun 80 yıl sonraki dönüşümü için kaynak bugünden biriktirilecek. Bu model hem sürdürülebilirliği sağlayacak hem de sektörün finansman yükünü hafifletecek. Ayrıca Türkiye ekonomisine de dev bir fon olarak katkı sunacak.

Ve önemli bir not: Bu modelin detaylı dosyası, ilgili bakanlığa iletilmiş durumda.
KURUL KARARIYLA DÖNÜŞÜM HIZLANACAK MI?
Geçtiğimiz haftalarda Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un Bursa ziyareti sırasında önemli bir gelişme yaşandı. Şeref Demir’in de bizzat içinde olduğu toplantıda, Bursa Valiliği öncülüğünde Kentsel Dönüşüm Kurulu kurulmasına karar verildi.
Ama karar yeterli değil. Kurulun bir an önce toplanması, alınacak kararların bakanlıkça hızla uygulanması gerekiyor. Şeref Demir’in bu konudaki ısrarı net: “Biz hazırız. Ama kurul kurulmazsa, bu fırsat da kaçar.”