Hava Durumu

Silahlar da yakıldı; Kritik virajda temkinli umut

Yazının Giriş Tarihi: 12.07.2025 08:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.07.2025 08:09

41 yılın ardından dün Türkiye’nin yakın tarihinde bir dönüm noktası daha yaşandı.

Kuzey Irak’ın Süleymaniye kenti yakınlarında, tarihi önemi de olan bir mağaranın önünde sessizce yanan silahları izleyince yalnızca bir örgütün değil; aynı zamanda nice annenin gözyaşının, çocukların yarım kalan hayallerinin, gencecik yaşta toprağa düşen askerlerin, köylerini boşaltmak zorunda kalarak göç eden insanların acıları aklıma geldi.

Nasıl zorlu bir dönemden geçmişiz…

Şimdi, terör örgütü PKK silah bırakıyor.

Bunu ilk kez duymuyoruz. 1993’te denenmişti, 2013’te umutlanmıştık. Ama her defasında ya masa devrildi ya da masa devrildi denilerek başka planlar işletildi.

Bu kez farklı mı olacak?

Bu soruya net cevap vermek kolay değil. Ama süreç, geçmiş deneyimlerden ders çıkarılarak daha kurumsal ve temkinli ilerliyor. Devletin başı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “İç cepheyi güçlendirme” vurgusu ve süreci sahiplenmesi, siyasetteki muhalif uçlar arasında dahi dikkat çeken bir konsensüs, öncekilerden daha sistemli bir çabanın göstergesi.

Ve tabii MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ısrarlı çağrısı... Ekim ayında “Terörsüz Türkiye” başlığı altında yapılan bu çağrı bugün karşılık bulmuş durumda. Bahçeli'nin ifadesiyle “kara bir dönemin kapanması” için bir viraj daha dönülüyor.

Yıllarını Güneydoğu’da gazetecilik yaparak geçirmiş biri olarak söylüyorum: Bu topraklar her şeyden önce huzura aç. Siyasetçisinden çiftçisine, annesinden öğretmenine kadar herkesin içinde aynı özlem var.

Silahların değil, kelimelerin konuştuğu bir Türkiye…

Elbette kuşkular var. Bu doğaldır. Çünkü bugüne kadar benzer süreçlerde ya örgüt içindeki klikler sabotaj yaptı ya da dış güçlerin hamleleriyle dengeler bozuldu. Bugün de aynı riskler mevcut.

Sürecin en kırılgan kısmı “sabır” ile ilgili.

Zira sabır artık sadece siyasi iradenin değil, toplumun da sınavı.

Terör örgütü PKK’nın silah bırakma töreni sembolikti. Başlarında örgütün önemli isimlerinden Bese Hozat’ın bulunduğu 30 örgüt mensubu, silahlarını bir kazan içine bıraktı ve yaktı. “Özgür irademizle imha ediyoruz” dediler.

Bu cümlenin içindeki anlam ne kadar gerçek ne kadar stratejik zaman gösterecek.

Ama gerçek olan şu: Terör artık yalnızca askeri yöntemlerle değil; toplumsal rehabilitasyonla, yasal düzenlemelerle ve bölgesel iş birlikleriyle sona erdirilebilecek bir aşamaya geldi.

MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Erbil ve Bağdat temasları, Kuzey Irak yönetimi ve Türkiye arasındaki güvenin arttığını gösteriyor. Silahların bırakılması için oluşturulan mekanizmaların sonuçlarını dünkü sembolik törenlere yansımalarını gördük.

Irak sahasında yürütülen bu süreç başarıya ulaşırsa, Suriye'deki benzer yapıların çözümü için de model olacak.

Süreç nasıl işleyecek?

Peki bundan sonra ne olacak ve süreç nasıl işleyecek?

Çeşitli senaryolar konuşuluyor ama öne çıkanlar şöyle:

Örgüt içinde 2 bine yakın kişinin silah bırakması planlanıyor. En tepe yöneticiler hariç, suç kaydı olmayanlar için Türkiye’ye dönüş ve entegrasyon seçenekleri oluşturuluyor. Çocuk yaşta örgüte katılanlar için rehabilitasyon programları devreye alınacak.

Aynı zamanda Meclis'te yeni bir komisyon kurulması planlanıyor. Bu komisyon, infaz yasalarından kayyum uygulamalarına kadar birçok konuda yeni bir yasal çerçeve oluşturacak. Kuşkusuz ki bu da yeni dönemin en kritik adımlarından biri olacak.

Silahların yakılmasının ardından gözler şimdi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün yapacağı açıklamaya çevrildi. Günler öncesinden duyurulan ve önemli mesajların yer alacağı belirtilen bu konuşma, Türkiye’nin sürece nasıl yön vereceği konusunda kritik ipuçları taşıyor. Çünkü mesele sadece bir örgütün silah bırakması değil; aynı zamanda bu ülkenin yorgun toplum belleğinde yeni bir sayfa açılması meselesi.

On binlerce insan hayatını ya da huzurunu kaybetti. Aileler parçalandı, şehirler sessizleşti, umutlar ertelendi. Bu yüzden Terörsüz Türkiye sadece doğunun değil, 81 ilin ortak geleceğidir.

Şimdi soru açık: Bu umut korunabilecek mi?

Elbette süreç uzayabilir, hatta yol kazalarına uğrayabilir, Ama bu defa farklı bir denge kuruluyor. Sadece devletin değil, toplumun da bu sürece dair bir beklentisi, hatta katkısı var. Bu yönüyle yeni dönem, sadece güvenlik politikalarıyla değil; hukukla, rehabilitasyonla ve toplumsal onarımla sürdürülebilir hale gelebilir.

Bizim kuşak terör belasından çok çekti. 1993 yılında terör nedeniyle 10 yılı aşkın gazetecilik yaptığım bölgeyi terk etmek zorunda kalanlardan biriyim.

Bizden sonraki kuşakların aynı sıkıntıları yaşamasını istemiyorum.

Silahlar da yakıldı… Ama asıl önemli olan, o silahların beslendiği öfkenin, kırgınlığın ve ideolojik körlüklerin de zamanla etkisini yitirmesi.

Ve bu defa, her şeyin ötesinde bir ihtiyacımız var: Temkinli de olsa umudu korumak…

Yeter ki yürüdüğümüz yol, şiddetten değil; sağduyudan geçsin.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.