Hava Durumu

‘Su’dan ibaretti Bursa’; susuzluğa ramak kaldı!

Yazının Giriş Tarihi: 26.07.2025 07:59
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.07.2025 08:02

Bursa’da hava sıcak, hava kuru… Ama en çok da insanın içi kuruyor.

Sanki doğa, gözümüze baka baka “ben değiştim, siz hâlâ aynı mısınız?” diyor.

Osmaneli’nden yükselen orman yangınının külleri Bursa’ya kadar ulaştı. Aynı saatlerde bazı mahallelerden su kesintisi haberleri geldi.

Bursa susuz mu kalıyor?

Bu sorunun yanıtı sadece musluklardan değil, yıllardır süren ihmallerden akıyor.

Tam da bu ortamda bin 300 kilometre öteden bir elektronik posta geldi.

Gönderen: Avukat ve İnşaat Yüksek Mühendisi Ahmet Ünal.

Ta Erzurum’dan, mesafe tanımadan, yürek bağıyla bağlı olduğu Bursa’ya önemli uyarılar içeren bir değerlendirme gönderdi. Daha önce ulaşım ve kentsel dönüşüm konusunda göndermişti.

Ahmet Ünal’ın satırlarında, su kıtlığının nedenleri netti:

Bursa’nın nüfusu son 10 yılda katlandı ama içme suyu kaynakları büyümedi. 4-5 yıldır bu tehlikeyi dillendiriyoruz.”

Ve ardından etkileyici bir kıyaslamayla tabloyu netleştirdi:

İstanbul: 868 milyon metreküp kapasiteli barajların doluluk oranı %56,24 → ellerinde yaklaşık 488 milyon metreküp su var.

Adana: Barajlar %70,28 dolulukta.

Erzurum: 228 milyon metreküp kapasiteli barajda doluluk oranı %70’ler düzeyinde.

Bursa: Toplam 65 milyon metreküp kapasitenin sadece 20 milyonu dolu.

Doluluk oranı %31,36.

Bursa bu tablo içinde hem kapasite olarak hem doluluk olarak en kırılgan şehirlerden biri.

Peki umut var mı?

Evet. Ama zamanla yarışıyoruz.

Bu yüzden gözler şimdi Çınarcık Barajı’ndan su taşıyacak by-pass hattında. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in 2 Temmuz’da yaptığı, by pass hattı bir hafta 10 güne tamamlanır’ sözleri yüreğimize su serpmişti.

O hattın ne durumda olduğunu öğrenmek için BUSKİ Genel Müdür Yardımcısı Ali Alper Makam’ı aradım.

Makam net konuştu:

By-pass hattının boruları 10 gün içinde biter ama suyu almamız Eylül başını bulacak. Çünkü geçişler zor, Hasanağa OSB, Kayapa, Fadıllı vadisi gibi kritik bölgelerde eş zamanlı işler sürüyor. Gece gündüz çalışıyoruz.”

Ve ardından Türkiye genelindeki tabloya dair önemli bir uyarıda bulundu:

Gaziantep’in suyu bitmek üzere. Kocaeli, Tekirdağ alarm veriyor. İzmir çok kötü durumda. Bizim de hızlı olmamız şart. Eylül’de yağmur gelirse biraz rahatlarız ama gelmezse kriz büyür.”

Yani özetle, bir yanda su zengini şehirler, diğer yanda susuzluğun pençesindekiler.

Ve ortada kırılgan bir çizgide yürüyen Bursa.

BUSKİ şimdilik 155 yeraltı kuyusundan takviye yapıyor. Yıl sonuna kadar 10 yeni kuyu daha açılacak. Ama bu da pansuman. Çünkü asıl mesele, suya ulaşmak kadar suyu doğru kullanmak.

İşte bu nedenle Başkan Mustafa Bozbey geçen hafta yaptığı çağrı hala önemli ve geçerliliğini koruyor:

“Suyu tasarruflu kullanalım. Bir damla suyumuzu boşa akıtmayalım. Yeni kuyular açıyoruz, teknik çalışmaları hızlandırıyoruz. Ama esas olan 3,5 milyon Bursalının göstereceği hassasiyettir. Su hepimizin ortak geleceğidir.”

Son sözü yine tarihe bırakalım.

Evliya Çelebi ne demişti?

“Velhasıl Bursa su’dan ibarettir.”

Ama bugünün Bursa’sı bir başka gerçekle yüzleşiyor:

Velhasıl Bursa, susuz kalmasın diye mücadele edilen bir şehirdir.”

Burada bizlere de görev düşüyor. 3 yıl önce Budapeşte’ye gittimizde parklardaki otların sasdığını görünce neden sulamıyorlar diye sormuştuk. Verilen yanıt netti: artık Avrupa’nın bir çok ülkesi çimleri sulamıyor.

Oya yakın çevreme bakıyorum hala içme suyu ile çimler sulanıyor, araçlar yıkanıyor.

Barajlardan önce bilincimizi, şehir planlarından önce alışkanlıklarımızı değiştirelim.

Yoksa bir gün içilecek suyu, sadece tarih kitaplarında buluruz.

BU SESE KULAK VERİN!

Yine bir kadın cinayeti…

Yine genç bir hayat, canice yarım bırakıldı…

Yine bir valiz, bir yol kenarı, bir erkek şiddeti ve yine geç kalmış bir sistem!

Hemşirelik öğrencisi Ayşe Tokyaz’ın, eski erkek arkadaşı tarafından katledilmesi; artık hepimizin duyarsızlaştığı, kanıksadığı, hatta zamanla yalnızca “istatistiklere eklenecek bir sayı”ya dönüştürülen kadın cinayetlerinin bir yenisi değil. Bu, doğrudan doğruya koruyamadığımız, cezaların caydıramadığı ve toplumun değiştiremediği bir düzene çarpan haykırış.

Tam da bu noktada, Bursa Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin sesi yükseldi.

Bursa Barosu adın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Ceren İlgen Altuntaş’ın açıklama yaptığı basın toplantısına Bursa Barosu Başkanı Metin Öztosun, başkan yardımcısı Aslı Evke Yetkin, genel sekreter Yener Poroy, yönetim kurulu üyesi Gülender Adıgüzel ile Kadın Hakları Merkezi üyesi avukatlar katıldı.

Tarifsiz bir acı ve öfkeyle…

Açıklamalarında yalnızca duygusal tepki değil, aynı zamanda hukuksal bir manifesto da vardı:

Kadın cinayetlerindeki korkunç artışın kökeninde kadın düşmanı bir ataerkil yargı anlayışı ve buna sırtını dayayan cezasızlık politikaları yatmaktadır.”

Peki ne yapılmalı?

İtalya’dan gelen bir haber, bu ülkede de aynı sancıların yaşandığını ancak çözüm için cesur adımlar atıldığını gösterdi.

Kadın cinayetleri konusunda artık af yok!

Failin “iyi hali”, “takdiri”, “pişmanlığı” yok!

Planlı, kasıtlı her kadın cinayeti artık ömür boyu hapisle cezalandırılıyor.

Bu kararlılık bizde neden yok?

Neden her kadın ölümü ardından bir sosyal medya kampanyası, bir baro açıklaması ve sonra yeniden sessizlik yaşanıyor?

Bu sese kulak verin!

Bursa Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin çağrısını yalnızca bir açıklama değil, bir toplumsal isyan olarak duyalım:

İstanbul Sözleşmesi’nin tam uygulanması, caydırıcı cezalar, etkin koruma mekanizmaları ve sorumluların yargılanması…

Bu ses, valizlere sığdırılamayan kadın hayatlarının çığlığı.

Ve bu ses, duyulmazsa…

Bir sonraki kadın cinayetinde hepimiz yine aynı cümleyi kuracağız:

“Bu son olsun!”

Ama bu kez gerçekten…

Son olsun!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.