Hava Durumu

 Tophane’de bir ‘Anahtar’ arayışı

Yazının Giriş Tarihi: 15.06.2025 08:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.06.2025 08:07

Dün Bursa Tophane Meydanı’nda kurulan iddialı sahnede, Türkiye’nin yeni siyasi oluşumlarından biri, Anahtar Parti’nin Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu’nu dinledik.

Ağıralioğlu, siyaset sahnesine yabancı bir isim değil. Ancak bu kez başka bir kulvarda, kendi partisiyle, kendi ajandasıyla yola çıkmış. Tophane Meydanı’nı tercih etmiş olması, sıradan bir mekân seçimi değil. Hemen arkasında Orhan Gazi ve Osman Gazi’nin türbeleri yer alıyor.

Bu iki lider, 600 yıllık çınarın köklerini atan padişahlar. Onların gölgesinde yapılan bir basın toplantısı, ister istemez bir tarihsel miras çağrışımı yaratıyor.

Ağıralioğlu’nun konuşmasındaki en dikkat çekici yön ise yazılı bir metne bağlı kalmadan, doğaçlama bir şekilde düşüncelerini aktarmasıydı.

Siyasi söylemlerde sıkça rastlanmayan bir içtenlik ve ritimle, bazen bir öğretmen gibi ama çoğunlukla vatan ve millet sevdasını önde tutan dertli bir yurttaş gibi konuştu. “Siyaset, halkın gönlündeki kilidi açacak anahtarı bulmaktır,” benzeri metaforlarla kendi partisine neden “Anahtar” adını verdiğini adeta sahnede yaşatarak anlattı.

Türkiye'nin 161’inci partisi olarak yola çıkan Anahtar Parti, kısa sürede ilk 8 parti arasına girmeyi başardı. Bu başarıyı yalnızca bir örgütlenme refleksiyle açıklamak eksik olur. Zira Ağıralioğlu’nun kürsüde sergilediği hitabet ve içerik, bu hareketin yalnızca tabeladan ibaret olmadığını gösteriyor.

Toplantı sonrası yapılan Kapalıçarşı esnaf ziyareti ve il binası açılışı da klasik bir siyasi program gibi görünse de Ağıralioğlu’nun alışılmış siyasetin dışında bir yol aradığını hissettirdi. Meydanlara değil, zihinlere ve vicdanlara hitap etmeye çalışıyor. Bu da onu, mevcut siyasi iklimde farklı bir yere konumluyor.

Tophane'deki o küçük kürsü, belki fiziken mütevazıydı. Ancak ardında yatan tarih ve kürsüdeki konuşmacının sözleri, büyük bir iddianın ipuçlarını veriyordu.

Konuşmasında sıkça tekrar ettiği gibi:

“Siyaset, halkın gönlündeki kilidi açacak anahtarı bulmaktır.”

Bu cümle hem partinin ismine anlam katıyor hem de sahnedeki konuşmacının niyetini berraklaştırıyordu. Ağıralioğlu, siyaseti sadece oy toplamak değil, halkın güvenini ve umudunu yeniden inşa etmek olarak tanımlıyor.

Siyasetin dinamiklerinden, 50+1 formülünün siyasal şantaja nasıl zemin hazırladığına kadar birçok temel meseleye dikkat çeken Ağıralioğlu, “Biz partiyi spor olsun diye kurmadık, iktidar olacağız,” diyerek iddiasını açıkça ortaya koydu.

Şöyle devam etti:

Türk siyaseti, ‘ya onlar ya bunlar’ sarkacına sıkıştı. ‘Kırk katır mı, kırk satır mı’ diye soruluyor seçmene. Biz diyoruz ki; milletin sayısı ve iradesiyle yepyeni bir yol mümkündür.”

Ağıralioğlu’nun konuşmasında en dikkat çekici bölümlerden biri, toplumun yeniden başlayanlara duyduğu mesafeyi anlayışla karşılamasıydı:

“Yeniden başlayan herkese ihtiyatlı bir millet var karşımızda. DEVA, Gelecek, İYİ Parti tecrübeleri, Sinan Oğan sendromu... Yoğurda, buza ve Yavuz’a üfleyen bir millet bu. Haklılar.”

Ama buna rağmen umudu elden bırakmamayı öğütlüyor ve Türk milletinin geçmişte pes etmeyen cesaretine referansla devam ediyor:

“Bu millet, ‘Ben alamadım, sen al’ diyen bir millet. Yapılamayanları yapmaları için evlatlarına imkân veren bir millettir.”

En çarpıcı çıkışlarından biri de AK Parti’nin geçmişiyle şimdiki hali arasında kurduğu karşılaştırmada saklı:

“Biz, Tayyip Bey’in 2002’de söylediği vaatlerle 2025’te parti kurduk. Madem o vaatler başarıldı, biz neden aynı listeyle bugün yola çıkmak zorunda kaldık? Dolayısıyla, bu arada millette size olan itimada rağmen, sizin başaramadığınız hedefler yüzünden bu sorumluluk bizim omuzlarımızda’

Bu retorik, yalnızca iktidarın muhasebesini yapmakla kalmıyor, muhalefetin de seçmende yarattığı hayal kırıklığını üstlenmeye aday bir siyasi pozisyon doğuruyor.

Ağıralioğlu’nun “Reis biraz inatçı çıktı, rakibin öyle olması lazım zaten” cümlesiyle gülümsediği o sahnede, aslında siyasetin insani tarafı da görünür hale geliyordu.

KASIMDA SEÇİM OLURSA BARAJLARI PATLATIRIZ İDDİASI

Ağıralioğlu, Türkiye’de seçim ihtimallerine dair yorum yaparken geçmiş tecrübeleriyle dikkat çekiyor. “Rahmetli Süleyman Demirel’in dediği gibi ‘yetki gelsin, soğanı sonra doğrarım.’ Ama kasaptaki ete soğan doğranmaz. Tayyip Bey önce eti getirsin, üstüne ne doğrayacağıma ben karar veririm,” diyerek siyaset sahnesindeki belirsizliklere göndermede bulunuyor.

Ancak asıl dikkat çektiği yer, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bu konuda alacağı pozisyon. “Devlet Bey’in hikmetinden sual olunmaz. Ne zaman ne diyeceği belli olmaz. ‘Seçim meçim yok’ dediği iki dönemde de memleketi seçime götürdü. O yüzden, ‘seçim yok’ dediğinde tedirgin oluyorum; demek ki olabilir,” diyerek Türk siyasetinin öngörülemez doğasını ironik bir dille özetliyor.

Ağıralioğlu seçimlerin yakın olduğuna inanmasa da, olası bir erken seçim senaryosunda partisinin potansiyeline olan inancını yüksek sesle dile getiriyor: “Kasımda seçim desinler, Anahtar Parti’yi kimse tutamaz. Baraj maraj tanımayız, alırız da alırız.”

Anahtar Parti’nin yalnızca AK Parti’den değil, tüm partilerden oy alabilecek bir zemine sahip olduğunu savunuyor. CHP’den, MHP’den, HDP’nin dindarlarından, “töre bilir, vatan bilir analarından”, kızgın ve yorgun Kürt seçmenden oy alabileceklerini iddia ediyor. Ancak hemen ardından bir gerçekçilik notu da düşüyor:

“Bu ortamda seçim iktidarın işine gelmez. Seçime gitmek için güçlü olmak gerekir. Asgari ücretle, yüksek kiralarla seçime gidemezsiniz; o sizi götürür.” Bu ifadeler, hem siyasi analiz hem meydan okuma niteliğinde.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.