Hava Durumu

Uçum, süreçle ilgili kırmızı çizgileri Bursa’da açıkladı

Yazının Giriş Tarihi: 13.12.2025 08:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.12.2025 08:02

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, önceki gün Mudanya Üniversitesi’nde uzun süredir Ankara’da yürütülen bir tartışmayı ilk kez ayrıntılı bir biçimde Bursa’ya taşıdı.

Başlığı netti: “Terörsüz Türkiye’ye geçiş süreci…”

Geçen hafta ilk olarak Mudanya Üniversitesi Genel Sekreteri Ali Mollasalih, Uçum’un konuk olacağını söyledi. Ardından Uçum ile aynı komisyonda yer alan parlamenter dönemin son başbakan yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’ndan da davet gelince gündem yaratan Pazar notlarını ilgiyle takip ettiğim Uçum’u dinlemeye gittim.

Uçum, yaklaşık bir saat boyunca konuştu. Sürecin başlangıç noktasından bugün gelinen aşamaya kadar tüm kırılmaları, devletin bakış açısındaki değişimi ve önümüzdeki dönemin yol haritasını adım adım anlattı.

Konuşmasının ardından salonda yaşanan kısa ama çarpıcı diyaloglar ise toplantının başka bir boyutuydu.

“Bu bir hükümet işi değil, devlet inisiyatifi”

Uçum, terörsüz Türkiye sürecinde en kritik farklardan birini özellikle vurguladı:

“BU KEZ KONU BİR HÜKÜMET GİRİŞİMİ DEĞİL, DEVLET POLİTİKASIDIR.”

Daha önceki demokratik açılım, milli birlik-kardeşlik projesi ve çözüm süreci gibi başlıkların hükümet iradesiyle yürütüldüğünü anımsattı. Şimdiki sürecin ise devletin tüm organlarıyla sahiplenilen, TBMM’nin doğrudan içinde yer aldığı, çok daha kurumsal bir aşama olduğunu belirtti.

Burada Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’deki sembolik tokalaşmasına ayrı bir parantez açtı.

Süreci başlatan siyasi iradelerden biri olarak anılması dikkat çekiciydi.

“Kürt sorunu yok; bu terörün bitirilmesi meselesidir”

Uçum’un üzerinde en fazla durduğu bölüm buydu.

Metnin farklı cümlelerinde tekrar tekrar altını çizdi:

“Türkiye’de geçmiş dönemlere ait bir Kürt sorunu vardı. Bugün böyle bir sorun yok.”

Bu cümlenin ardından devletin perspektifini şöyle özetledi:

Süreç kimlik temelli bir müzakere değil. Devletin hedefi sistematik terörün tamamen sona erdirilmesi. Demokratikleşme, yeni anayasa, hukuk reformları gibi başlıklar tüm vatandaşları ilgilendiriyor; bunlar ayrı bir kulvar. Terör ile siyaset arasındaki vesayetin kaldırılması ise bu sürecin temel omurgası.

Kısacası, terörsüz Türkiye başlığını “Kürt meselesi” ile özdeşleştirmeye çalışan çevrelere Uçum’dan güçlü bir uyarı geldi:

“Bu fikrî manipülasyondur.”

Sürecin çıktıları anlatılırken Uçum’un üzerinde durduğu en kritik gelişme; 27 Şubat’ta örgütün kurucusu tarafından yayımlanan deklarasyon oldu.

Ardından gelen gelişmeler…

12 Mayıs’ta örgütün fesih kararı,

11 Temmuz’daki sembolik silah bırakma açıklaması…

Uçum’a göre tüm bunlar, “52 yıllık bir terör örgütünün hem ontolojik hem pratik varlığının sonlanması” anlamına geliyor.

TBMM’NİN ROLÜ: “MEŞRUİYETİ YÜKSEK BİR KOMİSYON”

Uçum’a göre bu süreçte en önemli kurumsal kırılmalardan biri, Meclis’in devreye girmesi.

5 Ağustos’ta kurulan komisyonun:

134 kişi ve kurum temsilcisini dinlediğini, İmralı’ya giden heyetiyle süreci tamamladığını, Aralık ayında rapor aşamasına geldiğini anlattı.

Uçum, hazırlanan raporun üç bölümden oluşmasını beklediklerini söyledi:

Dinlemelere ilişkin tespitler Geçiş sürecinin hukuk politikası Demokrasiyi ve hukuku güçlendirmeye dönük perspektif

Bu rapor, Meclis için sürecin en kritik referans belgelerinden biri olacak.

Uçum, kamuoyunda en çok tartışılan soruya geldi:

“Hukuki düzenleme nasıl olacak?”

Yeni dönemde:

Suç işlemeyenler, Hafif suç işleyenler, Ağır suçlular, Yönetici pozisyonundakiler…

gibi farklı kategorilere göre düzenlemeler yapılabileceğini söyledi.

Bu düzenlemelerin yalnızca münfesih örgüt mensuplarıyla sınırlı olacağına işaret etti.

Yani bir “genel af” beklentisine işaret eden yorumların karşısında Uçum, sınırın nerede çizileceğini net biçimde ortaya koymuş oldu.

Sürecin en kritik ifadesi belki de şuydu:

“Silah bırakma ve örgütün tamamen sona erdiğine ilişkin pratik teyitler olmadan hukukileştirme adımının atılması mümkün değildir.”

Bu söz, Ankara’nın süreçte nasıl bir kırmızı çizgi tanımladığını net biçimde gösteriyor.

Uçum’un konuşmasında dikkat çeken bir başka başlık ise dil meselesi oldu.
Türkiye’de Kürtçenin ve diğer tüm yaşayan-geleneksel dillerin son 20 yılda kazandığı özgürlük alanlarını tek tek sıraladı; seçmeli derslerden özel okullara, üniversitelerdeki yüksek lisans programlarından televizyon yayınlarına, Lazcadan Abazacaya kadar pek çok dil için sağlanan imkânların altını çizdi.

Ancak burada keskin bir çizgiyi özellikle vurguladı:

“Türkçe’den başka bir dilin devlet okullarında zorunlu eğitim dili olması mümkün değildir.”

Bu cümlenin devamında gerekçeyi de açık biçimde koydu:

Devletin dili Türkçedir; bu yalnızca bir iletişim meselesi değil, millet olmanın asli unsurlarından biridir.

Egemen dil sarsılırsa, milletin birliği de sarsılır.

Bu yüzden Türkçe’nin eğitimde, kamusal alanda ve devlet işleyişinde egemen ve birleştirici dil olması tartışılacak bir konu değildir.”

TATLIOĞLU’NUN MESAJI: “BU ANLATI HALKA ULAŞMIYOR”

Konuşmanın ardından salonda ilginç bir an yaşandı.

Bursa’yı geçmiş dönemde Meclis’te temsil eden, İYİ Parti’nin önceki grup başkanı Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, kürsüden inen Uçum’un yanına gelerek teşekkür etti ve ardından şunları söyledi:

“Anlattıklarınız çok kıymetli ama vatandaşa böyle anlatılmıyor. Tıpkı Ergenekon sürecinde olduğu gibi, halk bu bilgileri doğru kanallardan duymuyor. Bahçeli’nin açıklamaları DEM tabanını tatmin ediyor olabilir ama sizin işaret ettiğiniz ayrıntıların millete ulaşması gerekiyor.”

Uçum ise bu eksikliği kabul eden bir yanıt verdi:
“Bu nedenle toplantılara başladık, söylediklerinizi not ediyoruz.”

GIYASETTİN BİNGÖL’DEN “TÜRKİYE’YİM” VURGUSU

Programın başka dikkat çekici anı, Uçum’dan önce kürsüye çıkan Mudanya Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Gıyasettin Bingöl’ün konuşmasıydı.

Konuşmasını şu cümleyle bitirdi:

“Şark’ın çocuğu batının kabulü bir insanım. Ve Türkiye’yim”

Bu söz, aslında Bingöl’ün yaşam hikâyesinin özeti niteliğindeydi.

Muş’un Varto ilçesindeki köyünde başlayan hayat yolculuğu; eğitim için çıktığı yolda Bursa’ya, oradan Türkiye’nin dört bir yanında kurduğu sosyal ve ekonomik bağlara uzanan bir bütünleşme hikâyesine dönüştü.

Tam da anayasal vatandaşlık tanımının işaret ettiği “Türkiye’ye aidiyet” duygusunu güçlendiren bir örnek…

Mudanya Üniversitesi’ndeki toplantı; sürecin yalnızca Ankara’da yürütülen bir dosya olmaktan çıktığını, artık sahada daha fazla anlatılacağını gösteren işaretlerden biri.

Uçum’un sözlerinden çıkan tablo:

Devlet süreci kurumsallaştırmış durumda. TBMM raporu dönüm noktası olacak. Hukuki düzenleme ancak silah bırakma tamamlandığında devreye girecek. Sürecin iletişimi ise hâlâ geliştirilmesi gereken başlıkların başında geliyor.

Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Ankara dışındaki ilk toplantısını Bursa’da yapmış oldu. Toplantı da bu iletişim zincirinin ilk halkalarından biri olarak kayda geçti.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.