Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı geçtiğimiz gün yeni bir proje açıkladı: Orta Anadolu Otoyolu.
“İstanbul–Ankara trafiğini rahatlatacak yeni hat” olarak duyurulan proje, 225 kilometre ana gövdesi ve 51 kilometrelik bağlantı yollarıyla toplam 276 kilometrelik, üç gidiş üç geliş altı şeritlik yeni bir otoyol olarak anlatıldı.
Güzel…
Ama bu tür açıklamalar Bursa’da hep aynı duyguyu tetikliyor. Çünkü 30 Ocak’ta yazdığım gibi Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu’nun yıllar önce yaptığı o tespit hâlâ yerli yerinde duruyor:
“Bursa, Ankara’ya en uzak kenttir.”
Bunu söylerken de boş bir benzetme yapmıyordu; Bozüyük’te hızlı treni beklerken, Ankara’dan kalkan uçakların bir saat içinde Yüksekova’ya, Şırnak’a, Van’a indiğini hatırlatıyordu.

Peki Bursa’ya gelince?
Havaalanı var uçak seferleri yetersiz, hızlı tren ise bir türlü bitmedi, Bursa’dan İstanbul ve İzmir’e var Ankara’ya yok.
Kâğıt üzerinde Ankara’ya 390 kilometreyiz; ama ulaşılabilirlik açısından bakınca Yüksekova’nın bile daha Yakın hissettirdiği bir tabloyla karşı karşıyayız.
İşte bu yüzden, yeni otoyol açıklaması yapılınca Bursa’da ister istemez şu serzeniş dile düşüyor:
“Demek ki Ankara yakınlığı söz konusu olunca biz yine haritada görünmeyen şehir konumundayız.”
Otoyol olmayınca Mezitler yıllardır Bursa’nın kaderine yapışmış bir eşik gibi…
Kışın kapanır, yazın yoğunluktan kilitlenir, heyelan riski ise her dönemin sabiti.
Tam da bu yüzden Bursa–Anadolu Otoyolu, yani Sivrihisar–Bursa Otoyolu, yıllardır rafa kaldırılmış bir ihtiyaç gibi duruyor.
Oysa bu proje “hazırlık aşamasında” falan değil; tam anlamıyla bitmiş bir dosya niteliğinde.
ÇED onaylı.
Kamulaştırması yapılmış.
Güzergâhı belirlenmiş.
Eksik olan tek şey, siyasi takvimde bu dosyanın bir çekmeceden diğerine taşınması.
Her yeni otoyol duyurusunda Bursa’da aynı sitem yankılanıyor:
“Bizi yine unuttular.”
Oysa Bursa–Anadolu Otoyolu kentin kaderini değiştirecek bir hattın adı.
Sivrihisar’ın 15 kilometre kuzeybatısındaki Ankara–İzmir Otoyolu kavşağından başlayıp Porsuk havzası üzerinden Alpu, Beylikova, Eskişehir, Bozüyük ve Bilecik rotasıyla Turanköy ayrımında Bursa çevre yoluna bağlanıyor.
Orada da bitmiyor; Gebze–Orhangazi–İzmir otoyoluyla entegre olup hem İstanbul’a hem Ege’ye kesintisiz bir konfor sağlıyor.
Teknik tablo zaten ortada:
204 km ana eksen (2x3 şerit) Toplam 230 km uzunluk 11 kavşak, 27 viyadük, 28 köprü, 352 menfez 2 tünel, 107 altgeçit, 69 üstgeçit 66 milyon m³ dolgu, 43 milyon m³ yarma
Yani Bursa’nın Ankara’ya “yaklaşması” için tüm mühendislik altyapısı tamamlanmış durumda.
Bir ironi daha var:
Türkiye’nin en büyük projelerini yöneten, Gebze–İzmir otoyolundan 1915 Çanakkale Köprüsü’ne kadar dev işler üstlenen Bursa merkezli KÖSOB, bu otoyolu yapmak için hazır bekliyor.
Ama start bir türlü verilmiyor.

SORUN ASLINDA YOL DEĞİL, BAKIŞ AÇISI
Bursa, Türkiye’nin üretim üssü.
Vergi katkısı en yüksek şehirlerden biri.
Ancak Ankara’nın ulaşım planlarında hâlâ “hak ettiği değeri bulanıyor.
Havaalanı var ama sefer yok.
Hızlı tren var ama tarih belli değil.
Otoyol var ama bizimki tozlu raflarda bekliyor.

Bu tabloyu değiştirecek tek şey, Bursa’nın ortak bir talep dili oluşturması.
Siyaset, iş dünyası, STK’lar…
Herkes kendi kulvarında koşunca sonuç alınmıyor; ama birlik olunca Ankara’da kapılar kolay açılıyor.
Orta Anadolu Otoyolu elbette önemli bir yatırım. Kimse buna itiraz edemez.
Ama aynı anda şu soruyu sormak da hakkımız:
Hazır proje dururken Bursa neden yine bekleme odasında?
Belki de Bursa’nın yıllardır sitemle söylediği o cümle bugün çok daha gerçekçi duruyor:
“Ankara’ya en uzak şehir yine Bursa…”
****
Bursa’nın tren hikâyesi: Gerçeklerle yüzleşme zamanı
Ulaşımdan başladık onunla devam edeyim.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, hem TBMM’deki bütçe görüşmelerinde hem de geçtiğimiz hafta İnegöl Giriş Kavşağı’nın açılışında önemli bir cümle kurdu: “Önümüzdeki yıl Bursa’mıza YHT ile seyahat edeceğiz.”
Aynı konuşmada Bursa–Bandırma hattının 2028’de biteceğini açıklarken projeyi yakından izlediklerinin de altını çizdi.
Bu sözler, yıllardır tren umudunu diri tutan Bursa için elbette önemli. Çünkü bu şehir hızlı tren meselesini bir ulaşım projesinden çok daha fazla önemsiyor; adeta gecikmiş bir hakkın teslim edilmesini bekliyor.
Hatırlayalım…
Temeli 2012'de atılan, 2016’da hizmete gireceği duyurulan proje bir türlü rayına oturmadı. Güzergâh hataları nedeniyle yaşanan heyelanlar, yeniden yapılan ihale süreçleri, dış kaynaklı kredi arayışları derken takvim sürekli ötelendi. Bugün geldiğimiz noktada, inşaat devam ediyor ve bu kez bitecek.
Fakat burada altını çizmemiz gereken bir gerçek var:
Bu proje Bursa’ya “yüksek hızlı tren” olarak başlamış, sonra “hızlı tren” seviyesine çekilmiş bir proje. Yani Bursa’dan bineceğimiz tren, Osmaneli’nde YHT hattına bağlanacak. Ankara, İstanbul, Konya ya da Sivas’a gidebilmek için aktarma yapılacak. Bu, ister istemez hem süreyi uzatacak hem de konforu azaltacak.
Bir başka ayrıntı:
Balat’tan çıktıktan sonra Gürsu – Yenişehir Havalimanı – Yenişehir istasyonları derken hat üç durak geçiyor. Her durak elbette zaman kaybı. Üstüne bir de Osmaneli’nde aktarma eklendiğinde yolculuk hızlı tren hızından uzaklaşıyor.
Ankara, Konya ya da Sivas yönüne gidenler için bu tablo tolere edilebilir.
Ama İstanbul için aynı şeyi söylemek zor. Çünkü bugün otoyoldan bir saatte ulaşılan bir yere trenle 2,5 saatte gidilecekse, tercihlerin nasıl şekilleneceğini tahmin etmek güç değil.
Yine de yalnızca eksilere odaklanmak fotoğrafı eksik gösterir. Bu hattın Bursa sanayisi için önemli bir değer olduğu açık. Bandırma ve Gemlik limanlarına bağlantı, Yenişehir Havalimanı’nın yük taşımacılığı potansiyeli ve demiryolunun ekonomiyi raylı bir omurgaya oturtması uzun vadede ciddi katkılar sağlayacak.
Ancak şu gerçeği de unutmayalım:
Bursa’nın İstanbul’a hızlı tren ulaşım fırsatını, Osmangazi Köprüsü projesinin orta kısmındaki raylı sistem bir kalemde çıkarıldığında kaybetmiştik. Bugün yaşadığımız gecikmelerin, aktarmaların ve sınırlı hız seçeneklerinin önemli bir kısmı işte o kararın doğal sonucu.
Sonuç olarak…
Bursa’nın tren hikâyesi hâlâ yazılıyor. Umut var, irade var, çalışma da var. Ama ortada gözden kaçırılmaması gereken bir gerçek duruyor: Bu şehir, yüksek hızlı tren beklentisini tam anlamıyla karşılayan bir projeye hâlâ kavuşmuş değil.
Her şeye rağmen, tren iyidir, raylı sistem iyidir. Yeter ki bu kez sözler takvime, takvim de raylara tam olarak otursun.