Su, Bursa’nın en stratejik gündemi haline geldi.
Geçtiğimiz hafta Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yaptığı açıklamalar, kentteki su krizinin boyutunu gözler önüne sermişti.
Çınarcık Barajı’ndan sanayiye tahsis edilen 75 milyon metreküp suyun geri istenmesi…
Dobruca’ya ulaşan by-pass hattının 200 milyon liralık maliyetiyle yine belediyeye kalması…
Bozbey bu tabloyu açıkça ortaya koymuş, “Bu bağlantı hattı bir hafta 10 güne tamamlanacak, biraz nefes alacağız” demişti.
İşte Bursa’da durum bu kadar kritikken, teknik bir ses daha yükseldi.
Üstelik bu kez suyun “yeraltında” aranması gerektiğini söyleyen bilimsel bir ses…
Yer altı barajı: Yeni dönemin stratejik çözümü

Bursa Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Egemen Aras, kuraklık ve su kriziyle mücadelede “yer altı barajları”nı önerdi.
Evet, alıştığımız barajlar gibi görkemli yapılar değil bunlar.
Ama tam da bu nedenle kırsalda, daha az yatırımla, daha hızlı bir şekilde hayata geçirilebilir projeler.
Prof. Dr. Aras’ın önerisi hem gerçekçi hem uygulanabilir:
“Bursa’nın içinde bulunduğu su havzasında, 6 ayrı noktada yer altı barajı yapılması mümkün. Bu barajlar özellikle küçük yerleşim birimlerinin içme ve sulama suyu ihtiyacına cevap verebilir.”
Bu 6 nokta şöyle sıralanıyor:
Akçasusurluk, Ekmekçi, Sansarak, Gündüzlü, Kozluca ve Madenköy.
Özellikle tarımsal üretimin yoğunlaştığı bu bölgelerde yer altı barajlarıyla yağışlı dönemde yerin altına sızan suyun depolanması, yaz aylarında ise bu suyun kontrollü şekilde salınması mümkün.
Neden yer altı barajı?

Prof. Dr. Aras bunu şu sözlerle açıklıyor:
“İklim değişikliği, yağış rejimini tamamen bozmuş durumda.”
“Barajlar dolmuyor, toprak su tutmuyor.”
“Yer altı barajları, buharlaşmayı azaltarak suyu yerin altında daha uzun süre koruyor.”
“Ayrıca yer altı su tabakasını besliyor, ekosisteme katkı sağlıyor.”
Bir anlamda hem insan için hem doğa için çalışan bir sistem…
Elbette yer altı barajları da tek başına çözüm değil.
Ancak bugünün su politikaları içinde akılcı, sürdürülebilir ve bölgesel ihtiyaçlara yanıt veren önemli bir alternatif.
Bilim, artık sadece laboratuvarda değil
Bu açıklama gösteriyor ki Bursa’da yalnızca yöneticiler değil, bilim insanları da sürecin içinde.
BTÜ’lü akademisyenin bu önerisi, sadece teknik bir rapor olarak kalmamalı.
Tarımla geçinen kırsal bölgelerde, küçük yatırımlarla büyük fayda sağlayacak projeler için karar vericiler artık bilimle birlikte yürümek zorunda.
Çünkü bu mesele artık su meselesi değil.
Bu mesele, var olma meselesi.
TARİH KOKUSUNU GELECEĞE TAŞIYAN GENÇ ELLER
Zamanın içinden geçerken bazı kokular vardır; insanı çocukluğuna, mahalle fırınının önünde beklediği sıcak simit kuyruğuna, dedesinin elinden tuttuğu pazartesi sabahlarına götürür. İşte o kokuların izini sürenler için son yılların gözde mekanı Abdal Fırın çevresiydi. Artık Bursa’da yeni bir adres daha var: Vişne Caddesi.
Türkiye Sebzeciler Meyveciler Seyyar Pazarcılar Federasyonu Kurucu Genel Başkanı Mehmet Çakman’ın kahvaltılı toplantısı için gittiğimiz bu yeni mekâna konumdan ulaştık. Yıldırım’daki Vişne Caddesi’nde böyle bir yerin açıldığından haberimiz yoktu.
Sadece benim değil toplantıya katılan Olay Gazetesi Başyazarı Ahmet Emin Yılmaz, Nöbetçi Gazete Yayın Kurulu Başkanı Enver Akasoy, Haberin Doğrusu Genel Yayın Yönetmeni Vedat Yücabaş ve aynı gazete birlikte görev yaptığımız köşe yazarı Selahattin Adıgüzeller’in de haberi yoktu.
Olmaması da doğal, çünkü daha 10 gün önce faaliyete geçmiş

Ama hoş bir sürprizdi…
2 bin metrekarelik alanda hem üretim hem satış yapılıyor. Üstelik klasik bir satış noktası değil burası; geçmişin taş fırın kültürüyle bugünün teknolojisini aynı çatıda buluşturan bir imalathane. Sağlık laboratuvarı gibi hijyenik, robot servisli bir üretim tesisi. Gelenekseli bozmadan, geleceği kuran bir anlayış.
Tarihi Taş Fırın, adını sadece fırının yapısından değil, direncinden alıyor. Bu işin başında babaları Gürsel Kavan’la birlikte Enes ve Bilal Kavan kardeşler var. Hikâye, 1973’te sopa ile simit satmaya çıkan bir çocuğun, 1979’da Nalbantoğlu’nda başlayan fırıncılık macerasına kadar uzanıyor. Sabri Kavan’dan bugüne taşınan bu miras, şimdi Vişne Caddesi’nde yeni bir sayfa açıyor.

Daha da ötesi var…
Tahanlı pide, simit, cevizli lokum, cantık… Yani Bursa’nın sadece damaklarda değil, hafızalarda da yeri olan coğrafi işaret almış tescilli lezzetleri, burada aslına uygun şekilde üretiliyor. Üstelik sadece geleneksel ürünlerle yetinilmiyor; yenilikçi denemeler de yapılıyor. Genç kardeşlerin vizyonu büyük: Önce Bursa’da yayılmak, sonra Türkiye ve dünya pazarına açılmak. Hedefte market raflarına girecek dondurulmuş ürünler de var.
Bursa’nın geleneksel markalarının yaşatılması, sadece ticari değil kültürel bir görev. Abdal Fırın çevresinde başlayan “Taş Fırın” markası, şimdi modern Vişne Caddesi’nde yeni bir buluşma noktası kuruyor. Geçmişe yolculuk, geleceğe miras olacak şekilde.