Hava Durumu

Zorunlu göçün acı yükü; hatırlamanın önemi

Yazının Giriş Tarihi: 06.12.2024 08:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.12.2024 08:08

Tam 35 yıl geçti.

Bulgaristan’da Türklerin kimliğini, dilini ve inancını yok etmeyi hedefleyen asimilasyon politikalarının acı meyvesi olan 1989 zorunlu göçü, tarihimizin en dramatik olaylarından biri olarak hala hafızalarımızda.

Aradan geçen onlarca yıl bu acıları hafifletmedi. O dönem yaşananları unutturmamak, hem tarihe not düşmek hem de gelecekte böyle trajedilerin yaşanmaması için ders almak adına önem taşıyor.

İşte tam da bu nedenle Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nin (BAL-GÖÇ) ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı’nın düzenlediği “Göçün Etkileri” konulu sempozyum büyük bir anlam taşıyor.

12-13 Aralık tarihlerinde Bursa Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nde yapılacak bu etkinlik, göçün bireysel ve toplumsal etkilerinden Türkiye’nin göç politikalarına kadar pek çok başlığı masaya yatıracak.

Açılışta BAL-GÖÇ Genel Başkanı Emin Balkan, akademi dünyasından isimlerle birlikte göçün sosyal, ekonomik ve hukuki boyutlarını tartışmaya açacak. Oturumların isimleri bile tarihimizin yükünü taşır gibi: Osman Kılıç, Nuri Turgut Adalı, Türkan Feyzullah ve en önemlisi Naim Süleymanoğlu.. Bu isimler, direnişin ve unutulmaz hatıraların sembolleri.

Trakya Üniversitesi’nden Dr. Şabanali Ahmed, asimilasyonun dini hayata etkilerini tartışırken, Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Zeynep Zafer Bulgaristan Türklerine yönelik asimilasyon politikalarının tarihsel arka planını çizecek. Marmara Üniversitesi’nden Doç. Dr. Seçil Özay ise göçün toplumsal hafızamıza bıraktığı derin izleri irdeleyecek.

Bir başka dikkat çeken oturumda ise Belene Toplama Kampı ele alınacak. O dönemin en karanlık yüzlerinden biri olan bu kamp, insanlık tarihinin utanç sayfalarından biri olarak tartışılmaya devam edecek.

Göç, yalnızca yer değiştirme değil; kültürel, sosyal ve psikolojik derin yaralar bırakır. 1989 yılında, onurlarıyla sınır kapılarından geçen bu insanlar, Türkiye’nin dört bir yanında hayatlarını yeniden kurdular. Ancak o hayatlar, kolay kurulmadı. Bunun yanı sıra Bulgaristan’da hala dil, kimlik ve aidiyet mücadelesi devam ediyor.

Bu sempozyum, sadece bir anma değil; bir hatırlatma. Geçmişte yaşanan acıları unutmadan, bugün benzer tehditlerle nasıl mücadele edileceğinin yollarını aramak.

Unutmayalım ki göç, bir milletin tarihine işlenmiş derin bir izdir ve bu izler, geleceğimizi şekillendirmek için yol göstericidir. En önemlisi de unutmamak aslında Bilge Kral Alia İzzetbegoviç’in soykırım için söylediği, ‘Ne yaparsanız yapın soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır’ öğüdü, göç konusunda da geçerli…

‘BURSA’NIN KALBİ OSMANGAZİ’

Şehirler için amblem ve slogan tanıtım açısından büyük önem taşır.

Öylesine hafızalara kazınır ki kentin adını söylemeden amblemi gördüğünüzde veya sloganı okuduğunuzda neresi olduğunu hemen anlarsınız. Örneğin Hürriyet Anıtı’nı gördüğünüzde New York, Eyfel’i gördüğünüzde Paris, boğaz köprüleri veya Ayasofya İstanbul’u anlatır. Listeyi uzatmak mümkün.

Bursa’nın bu konuda deneyimi de var. Yeşil türbe yüzyıllardır Bursa’nın sembolü, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in Nilüfer Belediye Başkanlığı döneminde oluşturulan ‘Gülümseyin Nilüfer’desiniz’ cümlesi sonrasında bir çok kent tarafından kullanıldı ama hatırlattığı şehir hep Nilüfer oldu. Yıllar önce Artvin’in girişinde aynı cümleyi gördüğümüzde Bursa’dan giden gazeteci arkadaşlarla biz de gülümsemiştik.

31 Mart’ta yapılan seçimlerde Osmangazi Belediye Başkanlığı’na seçilen CHP’li Erkan Aydın, 136 mahalle, 153 imar planı, 18 bulvar, 8 bin 620 cadde ve sokak, 140 bin bina 900 bine ulaşan nüfusuyla 61 vilayetten büyük bir ilçe olan Osmangazi’ye slogan arayışına başlamıştı.

Sonunda kurum içi yarışmada bu slogan bulundu; Bursa’nın kalbi Osmangazi.

Gerçekten de doğru bir tespit. Biz gazeteciler de bunu zaman zaman kullanırız. Çünkü 1326 yılında Bursa Orhan Gazi tarafından fethedildiğinde, kale içindeki dar bir alanda sıkışan kent, Orhan Gazi tarafından kurulmuştu. Bursa’nın kalbi 700 yıl boyunca Osmangazi’de attı ve yeni cazibe merkezleri oluşmasına rağmen hala atmaya devam ediyor.

Erkan Aydın, sloganın nasıl oluştuğunun öyküsünü de sosyal medya paylaşımıyla Bursalılara duyurdu.

‘Son zamanlarda bu sloganı çok yerde görüyorsunuzdur. Bir hikayesi de var aslında. Kurum içi düzenlediğimiz slogan yarışmasında Medine Kuş arkadaşımızın önerisi oluşturulan kurul tarafından en beğenilen öneri oldu. Bugün de en beğenilen öneriyi veren arkadaşlarımızı makamda ağırladık, ödüllerini takdim ettik. Osmangazi’mizin yönetin anlayışına, vizyonuna değer katan önerilerde bulunan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum’

GÖZLEM KULESİ’NDE GÜNDEM; HAVA VE SU KİRLİLİĞİ

Yeşil Bursa, bir zamanlar adı gibi çevresiyle, havasıyla, suyuyla övünürken, şimdi alarm zillerinin çaldığı bir kent haline geldi. Hava ve su kirliliği, şehirde yaşayan herkesin ortak sorununa dönüşmüş durumda. Fabrikaların bacalarından çıkan zehirli gazlar, plansız sanayileşme ve yetersiz altyapı, kentin nefesini tıkıyor.

AS TV’de bu akşam yayınlanacak Gözlem Kulesi programında, bu hayati meseleyi masaya yatırıyoruz. Konuğumuz, Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Efsun Dindar olacak. Kendisi, Bursa’nın hava ve su kalitesi üzerine çalışmalara ışık tutan, bilimsel yaklaşımlarıyla önemli bir isim. Dr. Dindar’dan, kentin kirli havasının nedenlerini, sularının nasıl kirlendiğini ve çözüm yollarını dinleyeceğiz.

Gözlem Kulesi bu akşam 20.30’da AS TV’de.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.