Hava Durumu

Geçmişte takılıp kalmak

Yazının Giriş Tarihi: 02.07.2015 08:31
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.07.2015 08:31
Zaman, inancı ve fikri kutsallaştırıyor. Bir fikir üzerinden zaman geçince, fikir eskiyince kutsallık şuuru doğuyor ve fikrin kutsallığı gitgide yoğunlaşıyor. Böylece eskiler, geçmiştekiler manevi bir otoriteye büründürülerek topluma hakim oluyorlar.
Her gelen nesil, geçmişi övüyor ve onu örnek almaya özeniyor, geçmişte yaşayamamanın ezikliği, sıkıntısı ve endişesi içinde huzursuz oluyor. Fikirlerden çok şahıslar öne geçiyor. Doksan yıllık siyasi hayatımız bunun canlı bir örneğidir. Önderlik karizması, önderliğe olan merkezi bağımlılık, kişilikleri köleleştirip teslim alıyor.
Müslümanlar geçmişin kutsallığına o kadar inanmışlar ki, Müslümanlığı hep geçmişte arıyorlar ve bilinçsizce Müslümanlığı tarih yapıyorlar. Bu surette İslam tarihini yapmış ve kendisi de tarih olmuştur. İslam’ı tarih içinde ele alanlar, Müslümanların ne dediklerini, nasıl yaşadıklarını ve ne yaptıklarını anlayıp, anlatıyor ve öğretiyorlar. 
Bunların hepsi geçmiştir, tarih olmuş ve ölmüştür. Önce öldürüyor ve sonra diriltmeye çalışıyorlar. O halde Müslümanlar ölü bir dini, geçmişte olduğu gibi anlatıyor ve ölü ile uğraşıyorlar. Çünkü onlara göre geçmiş kutsaldır. Onun anılması ibadettir ve yeterlidir. Prof.Dr. Hüseyin Atay- Kur’an’a Göre Araştırmalar. Cilt 2.
Müslümanlığı günümüze getirmek ve yaşama sokmak, İslam’ı güncel olarak yaşamak ve yaşamasını sağlamak düşünen her Müslüman’ın emeli ve görevi olmalıdır. Günümüzün problemlerini geçmişin çözüme ulaşmış veya ulaşamamış problemlerine göre çözümlemeye kalkışmak, yöntemi doğru olmayan temel bir yanlıştır.
Hem usul hem esas yönünden yanlış olan bu tutum ve zihniyet on bir asırdır Müslümanları hak ile yeksan etmiş ve toz dumana çevirmiştir. İşte yöntemimiz geçmişin kutsallığını reddedip onu örnek almaktan vazgeçmektir. Bu, Kur’an’ı ele alıp yalnız ondaki hükümlere göre hareket etmekle olur. Çünkü Kur’an geçmiş değilidir; o her zaman içindir. Kur’an’ın bütün zamanlar için geçerli olduğunu düşünerek onu daime uygun şekilde anlamak gerekir.
İslam’ın ana gayesi, insanın dünya ve ahret mutluluğunu sağlamaktır. Ancak bu inkar edilemez ilk ve son ilkeye karşı çıkılmış, İslam’ın sadece ahret mutluluğu için geldiği yalan yanlış asırlarca yazılmıştır. 
Bu yaklaşımı perçinlemek ve desteklemek için kurumlar (tarikatlar, ahret terminalleri) ortaya çıkmıştır. Tarikatlar İslam’ı ahret dini yapıp kendileri dünyanın zevkini çıkarıyorlar. Maalesef İslam dünyası bunlarla dolu…

 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.