Son seçimde;
Yani 1 Kasım 2015'te gerçekleştirilen genel seçimde, TBMM 4 siyasi partiden oluşmuştu.
Gerçi;
Seçimden AK Parti'nin yine birinci çıkacağı, CHP'nin de anamuhalefet olacağı tahmin ediliyordu ama...
MHP ve HDP'nin;
Sandıktan nasıl çıkacağı çok da hesap edilemiyordu.
Nitekim;
İki parti de, 7 Haziran seçimlerine oranla oy ve milletvekili kaybetti.
Hatırlanacaktır;
MHP yüzde 11.9'la
HDP de yüzde 10.7 ile girebildiler TBMM'ye.
Bunun da nedeni;
7 Haziran seçimlerinden sonra HDP'nin gerçek yüzünü göstermesi, MHP'nin de yine seçim istemesiydi.
O seçimde;
Yani son yapılan 1 Kasım 2015 seçiminde, tahmin edilen bir şey daha vardı ki, o da siyasi yelpazede "diğerleri" olarak adlandırılan partilerdi.
Nitekim;
Beklendiği gibi de oldu.
SP yüzde 0.7
BBP yüzde 0.6
Vatan yüzde 0.3
DP yüzde 0.1
BTP yüzde 0.1
DSP yüzde 0.1 oy aldılar.
Ve;
Çok çok büyük farkla baraj altında kalarak, TBMM'de temsil edilmediler.
Şimdi ise;
Seçim sistemine AK Parti ve MHP'nin getirdiği "seçim ittifakı" kavramı, bu küçük olarak adlandırılan partiler için bir fırsat oldu.
Önlerinde iki seçenek var.
Daha doğrusu üç.
Ya;
"3 büyükler" olarak adlandırılan AK Parti-MHP veya CHP ile seçim ittifakı yapıp, şehir barajını aşmaya ve milletvekili çıkarmaya çalışacaklar.
Ya;
Bu büyük partilerin milletvekili listelerinden bazı kontenjan kullanıp parlamenter seçilecekler, sonra da kendi partilerine geçip TBMM'de bulunacaklar.
Ya da;
Büyük partilerle milletvekili pazarlığı yapmayıp, kendi ilkeleri doğrultusunda seçmen nezdindeki ağırlıklarını görecekler, olası bir yeni hüsrana da hazır olacaklar.
Zaten;
Seçimin, 'erken'den adeta 'jet' hızına alınması, bu partilerin çok daha çabuk hareket etmesi gerekliliğine yol açtı.
O nedenle;
Bu önümüzdeki sınırlı günler, pazarlık ve belki de olasılık hesaplamalarının çok fazla yaşanacağı süreçler olacak ki, sürprizlere de açık olmak gerekiyor.