Yazının Giriş Tarihi: 29.09.2016 09:36
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.09.2016 09:36
15 Temmuz darbe girişiminin ardından, iktidarın yüzleşmesi gereken en önemli konu şüphesiz ki uzlaşma kültürünün önemi… Darbe girişiminde bulunanlar, yıllardır bu iktidara omuz veren ve devletin her kademesine yerleştirilenler yani ‘benden olan’ diye tabir ettikleri olurken; ülkesine ve demokrasiye sahip çıkanlar onlardan olmayan diye dikkate almadıkları, ötekileştirdikleri oldu. Demokrasinin gerekliliği olan çoğunlukçu anlayıştan uzaklaşıldığında ortaya böyle bir sonucun çıkması kaçınılmazdır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, terör örgütleriyle mücadelede gereken desteği vereceğimizi defalarca dile getirmemize rağmen…
Olağanüstü Hal ilan edip, parlamentoyu askıya aldıktan sonra, KHK’larla başka bir süreç başladı. Amacını ve yasal sürecini aşan kararlar alınıyor.
15 Temmuz öncesinden bir farkı var mı?
Ülkenin kaderi yine tek bir anlayışın elinde…
Oysa farklı düşünceler, basit bir kontrol mekanizmasıdır ve hata yapmanızı önler.
Bunun güzel bir örneği Mini Anayasa paketinin hazırlanması sürecinde görüldü.
Üç partinin temsilcilerinden oluşan komisyon 7 maddede uzlaştı ve 2 maddede daha kolaylıkla uzlaşılabileceği açıklandı.
Partimiz adına komisyonda bulunan Genel Başkan Yardımcımız Sayın Bülent Tezcan, zaman zaman partimizin o güne kadarki tutumuyla örtüşmeyen görüşlere de uzlaşabilme adına onay verdiklerini açıkladı.
Bu durumdaki gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği, demokrasi kültürü ve bağımsızlığı söz konusu olduğunda birlikte çalışmak ve görüşlerimizde ısrarcı olmamak bizim için basit bir fedakarlıktır.
Ancak tabii ki eksik bir çalışma. Henüz kabul görmeyen önerilerimize rağmen birlikte çalışılabilmesi, uzlaşmaya varılabilmesi değerli bir durumdur.
CHP olarak temennimiz, bunun olağan koşullarda da devam etmesi, hatta geliştirilmesidir.
Devam ettirilmediği sürece kandırılır, aldatılır ve tekerrürden ibaret bir tarihi yaşamaya devam edersiniz.