Yazının Giriş Tarihi: 27.10.2016 04:52
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.10.2016 04:52
15 Temmuz darbe girişiminin ardından ortaya çıkan tablo devlet işleyişi, hukuk süreci ve toplumsal açıdan değerlendirilmelidir.
Cemaat görünümlü terör örgütünün ardında bıraktığı bir yıkıntı var. Hızla gerçekleşen tutuklamalar, tasfiyeler, ihraçlar ve tüm bu sürecin sonunda yaratılan mağdur ordusunun birden çok sorumlusu var.
15 Temmuz gecesi kendi halkına ateş eden, Meclis’i bombalayan ordu komutanları ile bu duruma müdahale etmeyen Emniyet mensuplarıyla yüzleştik. Yüzlerce yurttaşımızı yitirdik.
Elbette kendi halkına silah doğrultacak kadar gözü dönmüş olan her kimse cezası verilmelidir. Ama ne kadar ceza aldıklarından daha önemli olan hukukun işlemesidir. Suçlular adil yargılanmalı ve yargıda karşılığı olan cezayı almalıdır.
Ancak darbe girişimi gecesi yaşanan başka bir kötü olay var ki; psikolojik ve sosyolojik etkisi yıllarca temizlenemez.O gece her şeyden habersiz, tatbikat var diye kandırılan askeri okul öğrencileri ve erler linç edilerek vahşice öldürüldü. Bu olayların sorumlularına da aynı ağırlıkta ceza verilmesi toplum vicdanında beklenen bir durumdur.
Askerini kendi elleriyle öldüren bir halk haline biz bu iktidar döneminde geldik.
Partilerinin içinde hâlâ var olan FETÖ’cüler dururken, sanki 14 yıldır cemaatle kol kola ülkeyi yöneten kendileri değilmiş gibi davranmayı bırakmalılar.
Görüyoruz ki en ufak bir ders alınabilmiş değil. Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki Bursa ziyaretinde bunu şu sözleriyle açıkça ortaya koydu: “Güya insanları İslami terbiye üzerine yetiştirmek için ortaya çıktığını söyleyen bu hoşgörü ekibi niye dinlemeler yapar ki? Diğer cemaatler cemaat değil mi? Niye onlar kimseyi dinlemiyor.”
Dinlemediklerini nereden biliyorsunuz? Devletin içinde farklı cemaatlerin varlığını sürdürdüğünün de kanıtıdır bu sözler. Tüm bu cemaatlerden kurtulmadıkları sürece yeniden ‘kandırılmaları’ kaçınılmaz…