20 bine yakın insanımızın hayatını kaybettiği 17 Ağustos 1999’daki Gölcük depremini Bursa’da da yakından hissetmiştik…
Devam eden artçı depremler yüzünden Bursa’da da evlere giremiyor, işimize gidemiyorduk… Sanki duvarlar üzerimize doğru geliyor, o çok sevdiğimiz evimiz tabut gibi görünüyordu gözlerimize…
Korku ve çaresizlik arasında gidip geliyorduk…
Şok dedikleri bu olsa gerek…
Oğlum 8 yaşında, kızım ise henüz 2 aylıktı…
Bir gün söylenti yayıldı, büyük bir deprem daha olacağı konusunda…
Dönemin Bursa Valisi Orhan Taşanlar da böyle bir riskin olduğu, gecenin mümkünse açık alanda geçirilmesi konusunda açıklama yapınca, aldı mı kenti bir korku…
Nereye gidebiliriz ki iki çocukla?
En güvenli yer nerede bulabiliriz?
Eşim apar topar el çantasına çocuklar için üç beş eşya ve yiyecek koydu. Doğru Reşat Oyal Kültürparkı’na gittik…
Park biz gelene kadar dolmuş, iğne atsanız yere düşmez… Yatağını, yorganını, tüpünü, tenceresini kapan gelmiş…
Çadır kuranlar, önünde mangal yakanlar bile vardı.
Açık Hava Tiyatrosu’nun önünde boş bulduğumuz bir bankı kaptık…
Çocukları o bankın üzerinde uyuttuk güç bela…
Gökyüzündeki dokunsak elimize değecek kadar yakın görünen yıldızlara bakarak geç saatlere kadar sohbet ettik eşimle, ülkenin ve kendi geleceğimize dair… Evlendiğimiz günden beri bu kadar çok konuştuğumuzu hatırlamıyorum…
Sabaha karşı bir ara içim geçmiş, bir gürültüye uyandım…
Baktım, bir BESAŞ kamyoneti, etrafında insanlar doluşmuş…
Kalabalığa yaklaşıp ne olduğunu sordum…
“Büyükşehir belediye başkanı Erdoğan Bilenser, ekmek dağıtıyor” dediler…
Girdim ben de usulca kuyruğa…
Sıra bana gelince, ekmeği uzatan Bilenser’e, teşekkür ettim.
Beni görünce şaşırdı tabii, “Aa sen de mi buradasın?” deyince güldüm, “Yalnız ben değil, bütün Bursa burada Başkan!” dedim…
Eşimle bölüşüp, katıksız yediğimiz o dumanı üzerinde tüten sıcacık BESAŞ ekmeği bize pirzoladan daha lezzetli gelmişti…
Bir ekmek cennet kokar mı arkadaş?
Bize kokmuştu!
Ciğerlerimize çektikçe o kokuyu, yenmiştik depreme karşı korkuyu, karamsarlığımızın yerini umut almıştı.
O gece parkta ve diğer açık havalarda zorunlu konaklayanlara, hayata dair öyle güzel dersler vardı ki…
Gün aydınlanıp evlere dönünce unuttuk ne yazık ki!
Hafta içindeki Gemlik merkezli şiddeti küçük korkusu büyük depremler ve sonrasındaki uzmanların açıklamalarını dinledikçe, okudukça, sizi bilmem ama benim bir gözüm Kültürpark’ı arıyor yine!
Ve Başkan Mustafa Bozbey’le de ekmek kuyruğunda karşılaşmamak için dua ediyorum.
Kandilli Rasathanesi eski müdürü rahmetli Mete Işıkara, “Depremle yaşamayı öğrenmeliyiz” derdi sık sık…
Millet olarak depremle yaşamayı öğrendik de asıl sorun depremde hayatta kalmayı başarmak!
Onu öğrenmekte zorlanıyoruz ne yazık ki!