Gallup Araştırma Şirketi, dünya genelinde bir araştırma yapmış…
100 ülkeyi kapsayan ve her ülkeden 15 yaş üstü bin kişiye telefonla veya yüz yüze duygu durumlarını sormuşlar…
Ve çıkan sonuçlardan Küresel Duygu Raporu hazırlanmış…
Duygu yüklü sonuçları görünce, ülkemiz adına sevineyim mi, kaygılanayım mı bilemedim!
Çünkü Avrupa’nın en sinirli ülkeleri arasında ikinci sırada çıkmışız!
İlk sırada Lübnan var…
Gel de sinirlenme!
En üzüntülü ülkeler arasında da üçüncü olmuşuz!
Orada da ilk iki sırayı Lübnan ve Afganistan’a kaptırmışız…
Gel de üzülme!
Araştırmada, çalışma hayatındaki stres durumunu da sormuşlar…
İşsizlik oranı artan bir ülkeye bu sorular mı?
Burada da yine Afganistan ve Lübnan’ın ardından üçüncü çıkmışız…
Gel de strese girme!
Beni sinirlendiren, üzen ve strese sokan araştırmanın sonucu değil ilk üçte yer aldığımız ülkeler oldu…
Lübnan ve Afganistan bize rakip olacak ülkeler mi?
Ne dertleri, sorunları var ki, bizden fazla sinirlenip, üzülüyor ve strese giriyorlar?
Peki neden sinirliyiz, üzüntülü ve stres yüklü bir millet olduk, araştırmayı yapanlar bunların nedenlerini de sormuşlar mı, o deneklere?
Bizim sinirlerimizi zıplatan nedir, kim veya kimlerdir?
Kimler üzüyor?
Kimler strese sokuyor?
Keşke onu da sorsaydılar ve rapora yazsaydılar…
Asıl önemlisi, Türkiye’deki hangi bin kişiyle ve hangi tarihlerde telefonla veya yüz yüze yapılmış bu anket, o konuda ayrıntı niye yok?
Ay sonu, çarşı pazardaki asgari ücretli ve emeklilere…
Zam ve vergi dönemi esnaf ve işverenlere…
KPSS ve ÖSS-ÖYS dönemi üniversiteli işsiz gençlere…
Seçim dönemleri partililere…
Ve radarı en bol yollarda ve trafiğin en yoğun olduğu saatlerde sürücü ve yolculara sorarsanız o soruları, Türkiye, Avrupa’nın en sinirli, en üzüntülü ve en stresli ülkesi çıkar tabii!
Neyse, konuyu daha fazla uzatıp da sizleri de okurken sinirlendirip, üzmeyeyim, strese girmeyin, anketteki yerimiz değişmesin, raporu sıkıntıya sokmayalım!
Biliyorsunuz, biz aslında millet olarak böyle değildik, ne geldiyse başımıza bence hep o Covid aşıları yüzünden!
Maskelerden kurtulma belasına doz doz vurulduğumuz o aşıların içine, artık ne kattılarsa o gün bu gündür burnumuzdan soluyoruz…
Patlamaya hazır barut fıçısı gibiyiz!
Sinirlerimiz keman yayı gibi sürekli gergin, koparmak için sudan bahaneler arıyoruz…
Şiddet, öfke, savaş, kan, barut, hastalık, çevre kirliliği, yolsuzluk ve yoksulluk kokan haber bültenlerini izlerken üzülüyor, kahroluyoruz…
Sosyal medyada ise saçını tarayan kendine iş arayanları, sahte mutlulukları, sanal yaşamları gördükçe strese giriyoruz…