Kandilli’nin başına Üşümezsoy gelsin!

Adamın tipine, kılık kıyafetine bakınca Dallas’lı atını satan kovboya benziyor ama deprem konusunda kahin gibi…

“Şu bölgede enerji birikti, her an bir şeyler olabilir” diyor, üç vakte kalmıyor sallanıyor dediği bölge…

Geçtiğimiz 23 Nisan’da İstanbul Silivri’deki 6.2 şiddetindeki depremi…

En son, hafta sonu meydana gelen Balıkesir Sındırgı’daki 6.1 şiddetindeki depremle ilgili de uyarmıştı önceden…

Ben olsam, Kandilli Rasathanesi’nin başına direkt O’nu atarım!

Yakışır da!

Naci Görür, Ahmet Ercan, Okan Tüysüz ve diğer değerli deprem bilimcilerinin tam tersi iddia ve ürkütmeyen söylemlerde bulunmasıyla dikkat çekiyor Şener Üşümezsoy…

Örneğin, o saydığım deprem bilimcileri İstanbul için sürekli “Büyük deprem geldi geliyor eli kulağında, devlet ve millet olarak hazırlık olalım” uyarıları yaparken…

Üşümezsoy ise ısrarla en az 100 yıl boyunca İstanbul’da büyük deprem olmayacağını öne sürüyor ve en güvenle oturabileceği, rahatla uyuyabileceği şehir olduğunu söylüyor…

Bu savını, son Sındırgı depremi sonrası konuk olduğu haber kanallarında da tekrarladı.

İstanbulluları rahatlatan, yüreklerine su serpen açıklamalarda bulunuyor ama diğer şehirlerimizi ürküten açıklamalar yapmaktan da çekinmiyor Şener Bey…

Yine bazı bölgelere dikkat çekiyor, önlem alınması konusunda uyarıyor…

Bursa ile ilgili söylediklerine de sevinsek mi, korksak mı bilemedik…

1854-55’de meydana gelen yıkıcı büyük deprem sonrası Uludağ’ın eteklerinde çöküntüye neden olduğu, çöküntülerin olduğu yerlerde bir daha aynı büyüklükte depremlerin görülmediğini belirtmesi…

Yine, aktif Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın (KAF) Bursa’nın içinden geçmediğini, bunun merhum deprem bilimci Aykut Barka’nın bir iddiası olduğunu söylemesi içimizi rahatlattı...

Fakat Gemlik-Yenişehir-İnegöl konusundaki sözleriyle kaygılandırdı, Üşümezsoy...

Gerçi deprem bu, yerinden önce şiddeti ve süresi önemli…

Şiddeti ve süresi yüksek her deprem, merkez üssü neresi olursa olsun bütün bölgeleri sallıyor…

Balıkesir Sındırgı’daki deprem anında FSM Caddesi’nde bir giyim mağazasındaydım, bina üzerime yıkılıyor zannettim…

Merkez üssü Nilüfer gibi geldi!

Üç gün sonra yıldönümü olan büyük kayıplar verdiğimiz 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi olduğunda da, Bursa olarak etkilenmedik mi?

Binalarımız yıkılmadı belki ama yıkılan bölgelerdeki can kayıplarının acısı bizim de yüreğimizi yakmadı mı?

Kahramanmaraş-Hatay Depreminde de aynı acıları yaşamadık mı?

O şehirde olmuş, bu şehirde olmamış ne fark eder…

Depremin merkez üssü neresi olursa olsun korkunun da acının da merkez üssü bütün ülkemiz oluyor!

Psikolojik, ekonomik, sosyal açıdan hepimiz yıkılıyor, ihmal ve pişmanlık enkazları altında kurtarılmayı bekliyoruz…

Ve ne yazık ki çaresizliğimizden aldığımız dersler yetmiyor afet ve felaketler sınavından geçmeye…

“Sesimi duyan var mı?” sorusuna takılıp kalıyoruz her defasında!