Mikrofonun boyu vatandaşın oyu

Muhabirlik yıllarımızda biz de çok yaptık…

Sokakların nabzını ölçmek, ekonomik, sosyolojik ve psikolojik açıdan halkın son durumunu öğrenmek iyidir…

Ne var ki;

Her şeyde olduğu gibi sokak röportajlarının da cılkını çıkardık…

Eline kamerayı, mikrofonu alan “ben sosyal medya fenomeniyim, influencırım” diyerek sokakta, vatandaşın nabzı yerine sabrını ölçüyor…

Bu işi gazetecilik ilkeleri ve sorumluluğu içinde yapanları tenzih ediyorum ama bazıları sosyal medyada daha çok beğeni-reklam alma uğruna, soru sormuyor ateş etmesi için vatandaşa adeta hedef gösteriyor!

Bam teline basan öyle tahrik edici sorular soruyorlar ki, o an canı burnunda olanlar da tutamıyor kendini, kimi iktidara kimi muhalefete kusuyor tepkisini, öfkesini…

Sonra o röportajı yapıp yayınlayanın da, TCK’nın 216.ncı maddesinden habersiz, demokrasiye, anayasasındaki düşünce ve fikir özgürlüğüne güvenerek konuşanlara da, soruşturma, gözaltı ve tutuklama olarak geri dönüyor mikrofonun cazibesi…

Oysa, röportaj öncesi, vatandaşa TCK’nın ilgili o maddesi hatırlatılsa, “Yapacağın yorum ve eleştiri halkı kin ve düşmanlığa tahrik ederse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası var, ona göre konuş” dense, bir Allah’ın kulu o mikrofona yaklaşır mı?

MHP, işte sokak röportajlarındaki mağduriyetleri önlemek amacıyla TBMM’ye bir kanun teklifi sunmuş…

Röportajı yapacak kişilerde resmi basın kartı olma ya da İletişim Başkanlığı’ndan gerekli izin belgesi alma şartı getirilmesini önermiş...

Destekliyorum…

Gazetecilik mesleğini profesyonelce yapanlarla, provokatörlük ve reyting ruhuyla yapanları ayıklayacaksa hemen çıksın kanun!

Fakat;

MHP’nin teklifinde, sokak röportajlarında seçilen konular ve vatandaşa sorulacak sorularla ilgili kısıtlama varsa, sorun daha da büyür!

Sonuçta;

Konuşan Türkiye’den, sokaktaki vatandaşın konuşmasından korkmamalı!

Eğer konuşmazsa asıl tehlike o zaman başlar!

Enerjisini mikrofonla atamayanlar seçimde atar!

Sandıkta oyunu konuşturur!

Seçim tarihimiz bunun örnekleriyle doludur!

TFF ALMA BİZİ HAFİFE!

Uygulamaları ve kararlarıyla Türk futbolunu çarşafa dolamaya devam ediyor TFF…

Bahis skandalları, hakem hataları yüzünden, insanların futboldan giderek soğuduğu bir dönemde; 2. Lig’de oynamasına rağmen her maçında tribünlerini doldurarak, Türk futbolunun prestijini korumaya çalışan Bursaspor’a yaptığına bakar mısınız?

Bursa’nın bir işçi kenti olduğunu bile bile, Cuma günü mesai saatleri içinde (17.00) oynattığı Ankara Demirspor maçında tribünlerdeki 30 binin üzerindeki taraftarı görünce, umarım utanmışlardır!

Sevgili TFF!

Bursa’nın yalnız işçi kenti değil bir futbol kenti olduğunu da kabul et artık!

Bursaspor’un maçlarını Cuma saatinde de, sabah ezanlarında da oynatsanız, taraftarı o stadı yine doldurur!

Türk futbolunu bitirebilirsiniz ama Bursaspor sevgimizi asla!