Minik yüreklerin, gencecik delikanlı ve kızlarımızın, artık göğüslerini gere gere, gururla ‘Bursasporluyum’ diyebildikleri bugün, yani sezonun başlamasına 43 gün kala, bu takımın giyeceği formaların göğsünde hala kocaman bir boşluk olması, bir markanın adının yazmıyor oluşu, hiç mi gücünüze gitmez, hiç mi yüzünüz kızarmaz arkadaş.
Paranın kokusunu aldığınızda iki üç firma bir araya gelip, konsorsiyum oluşturarak ihalelere girdiğiniz gibi girsenize, bu işi hiç olmadı müştereken çözsenize…
Matlı, Uludağ ve diğerleri üçe beşe bakmadan, geri dönüşü olur mu kaygısı bile yaşamadan tarihsel bir sorumluluk üstlenmişken…
Bursalılar, bu sezonun kombinelerini, maçlara daha 6 ay varken, bir çok zaruri ihtiyaçlarını ertelemek suretiyle satın almışken…
Cebindeki parasını son kuruşuna kadar resmî ürün alarak store kasalarına bırakmışken…
Hayırdır, siz niye öküzün trene baktığı gibi bakar durursunuz, sanki çağrı size yapılmıyormuş gibi duymazdan gelirsiniz.
Göğüs boş…
Kol boş…
İkisi için de bırakın bu sezonu, önümüzdeki bir kaç sezonun anlaşması daha bugünden yapılmalı, kaynak şimdiden yaratılmalıydı.
Holdinglerinizin anahtarlarını istemiyor kimse sizden, vereceğiniz; yıllık reklam bütçelerinizin yüzde 1’i, yüzde 5’i…
Yani bir iki fazladan yurt dışı seyahati yapmış gibi de düşünebileceğiniz miktarlar.
Ya da bazılarınızın geleneksel Tayland kaçak et kesme ritüellerinizi denk düşecek rakamlar.
İnsan fabrikasında çalıştırdığı işçiden ar eder be arkadaş.
İşçisi cebindekini ikiletmeden Bursaspor’la paylaşırken, patron üç maymunu oynuyor, insanda biraz utanma olur.
Onlarca eski yönetici yıllar öncesinden gelen milyonlarca lira alacaklarını hiç bir karşılık beklemeden silerken enayi, siz; size reklam olarak geri dönüş imkanı olacak katkıyı bile esirgerken akıllı olacaksınız milletin gözünde öyle mi?
Valla 40 bin kişinin 40 dakikasını alır, kumdan kalelere benzeyen kibirinizi yıkmak.
Bence siz bir daha düşünün derim. Ama çok değil bir iki gün düşünüp kararınızı öyle verin, çünkü işin başındaki adamın daha öbür yüzünü görmediniz, uyarayım dedim.
*
Aslında bugün sezonun ilk antrenmanını, yeni transferleri, takımın havasını yazıp, yorumlamaktı niyetim, göğüs/kol hala boş diye okuyunca tutamadım kendimi.
34 fişek gibi oyuncuyla yeni sezonun eşiğinden ilk adımımızı içeri doğru attık.
Bundan sonrası hoca ve oyuncu grubunun omuzlarında.
Herkes, yaptığı her işin mükemmel olmasını ister ama çoğunluk vasatı aşmayı bile beceremez.
E kendin yapamıyorsan başkasının da mükemmel ve kusursuz olmasını beklememelisin.
Şimdi 11 yeni oyuncu alınmışken, hani sağ bek, sol açık, santrfor diye tutturmak da bence mükemmeliyetçilik olur.
Yani hoca dediğimiz insana da yazık, ona da çözmesi için bir kaç problem bırakmak lazım değil mi ama.
Soruların cevaplarını da biz vereceksek eğer, onca oyuncuyu onca hocayı sınava sokmanın alemi yok ki…