Korkmak insanın doğasındaki en masum, ilkel ama güçlü bir duygudur. Kimi zaman gerçek bir tehdit karşısında korkarız, çoğu zaman da zihnimizde yarattığımız hayali tehlikelerden…
Her korkunun temelinde farklı bir içgüdü ve ihtiyaç var olduğuna göre, bütün mesele korkuyla başa çıkmaya çalışmadan önce onun nedenini anlayabilmek, ihtiyacın ne olduğunu kavrayabilmektir.
Bunu Bursaspor penceresinden ele alabilmek için, oynadığımız üç resmî maçı bakmak, o maçların atmosferini yeniden hatırlamak bence yeterli olacaktır.
Nasıl mı?
En basit haliyle, Malatya deplasmanı korkuyu tetikleyebilecek hiç bir zorluk içermiyordu ve takımla birlikte, sahadaki oyun planının belirleyicisi olan Adem hoca ve beraberindeki teknik heyet, kendi potansiyellerini öne çıkaracak rahatlığı önce zihinlerinde kabullendiler.
Tıpkı, önceki gece kupa maçında olduğu gibi.
Söğüt de klasman olarak bizden çok daha alt kategoride yer aldığından ötürü, oyuncuların ayaklarındaki ‘korku prangaları’ çözülüverdi ve bu özgüven/rahatlık ortaya çok farklı bir sonuç çıkardı.
Peki 1461 Trabzon’la oynadığımız maçta ne oldu da, takım ağır çekim ve özgüvensiz bir görüntü eşliğinde maçın sonunu güç bela getirebildi?
Bence izahı basit, KORKU…
Şimdi böyle dedim diye hemen itirazlar gelmesin, korku insani bir duygudur, bir suçlama ifadesi olarak toplumda kullanılıyor olsa da, hele zayıflık asla değildir, güçlü bir savunma mekanizmasının geliştirilmesi adına da son derece gereklidir.
Adem hoca ve arkadaşları, bence 1461’in oyun şablonundan korktukları; ya da ben yine de yanlış anlaşılmamak adına, tedirgin oldukları için diyeyim; en güçlü oldukları alandan, yani üçlü savunmadan vazgeçerek, oyunculara kaygı dolu bir mesaj vermiş oldular.
Oyuncu grubu da korkmaya dünden hazır; çünkü ilk kez 45 bin kişinin huzuruna çıkacaklar diye, oldu mu sana katmerli korku…
Sonuç ortada; taraftarı tatmin etmeyen bir oyun, zor zahmet kazanılmış bir galibiyet ve 15 dakikası 15 yıl gibi geçen bir maç sonu.
Ben oyuncuların kalitesinden, becerisinden zerre kuşku duymuyorum. Bu takım iddia ediyorum, beyaz grup da dahil, ikinci ligin açık ara en iyi takımıdır, ama kağıt üstündekini sahaya taşımak mümkün olabilirse tabi.
Adem hoca takdir edersiniz ki şu anda bu şehirde baskıyı üzerinde en fazla hisseden insandır, sorumluluğu fazla, yükü ağır.
Bu açıdan bakıldığında bazı tercihler ortaya koyarken elbette yanılabilir, yanlış yapabilir ama onu bu şehrin, bu yönetimin ve tabi taraftarın yüreklendirmesi, güvenini laf olsun diye değil, samimiyetle göstermesi gerekir.
Ve onun için bu sezon, sadece bir şampiyonluk değil, liderlik sınavı vereceği de bir sezondur.
Korkma hocam; liderlik zor zamanlarda, ağır sorumluluklar altında kazanılan zaferin adıdır, sen korkmazsan takım korkmaz, taraftar da bunu hissederse, emin ol senden bir ömür vaz geçmez.