Siz hepiniz, Bursaspor tek

Eşref Rüya’yı kaçırmam, o yüzden onun dillere pelesenk olan sözüyle okurları selamlamak istedim.

Dizide olduğu gibi, etrafımız çepeçevre kuşatılmaya çalışılıyor, birbirinden kötü tiplerle, hainlerle ve de 16 Mayıs’ta uğradığı tarihi yenilgiyi üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen hala sindiremeyen bağırsak parazitleriyle…

Bursa kebabından (İskender) sonra Bursa tokatının tadını da unutamadılar, geri dönersek eğer, yine hepsini tokat manyağı yapacağımızdan korktukları için, bildikleri ne kadar dua varsa okuyup, akıllarına gelen her türlü pis oyunu sahneye koymaktan çekinmiyorlar.

Onlara sormak istiyorum;

Hayırdır oğlum neyiniz var sizin, bu kulübü sahipsiz mi, yetim mi sandınız da bir anda hem içeriden hem dışarıdan topyekün hücuma kalktınız, taraftarına ve başkanına yönelik kriminal suçlar icat etmek suretiyle camianın insicamını bozmak için sistematik saldırı moduna geçtiniz?

Birkaç gündür, Soma’da olup bitenler üzerinden süreci dizayn etmeye çalışanlara, bu şehrin vekilleri başta olmak üzere, siyaset ve iş dünyasının kritik pozisyonlarında bulunan temsilcilerinin gereken cevabı vereceklerine inanmak istiyorum lakin, böyle anlarda kafalarını kuma gömdüklerini defalarca tecrübe ettiğimizden olsa gerek, taraftar bu cepheyi de yine tek başına tahkim etmeye, aslanlar gibi belgeyle bilgiyle savunmaya devam ediyor.

Ha bir de fırsat bu fırsattır deyip, siyasi hesaplarını Bursaspor’un defter-i kebiri üzerinden görmeye çalışanlar da baş kaldırır gibi oldularsa da camianın piyadesi, süvarisi, sipahisi ne kadar savaşçısı varsa, bir kükremeleri yetti, şimdi kirli, loş menfezlerinde yeni menziller belirlemekle meşgullerdir.

Peki bütün bu olup bitenlerden takım nasıl etkilenir?

Bizi sahanın dışına çekmek isteyenlere en çarpıcı cevabı yine tribünde, takımıyla tek yürek olarak vereceğimizden zerre kuşkum yok.

Planlar çok çeşitli olmasına karşın, Bursaspor’un sırtından imaj kasanlar, mevki makam hayali kuranlar, toplumu germeyi, yeni cepheler açmayı kafasına koyanlar, nefret iklimi yaratmak için, sanki Soma’da duydukları tezahüratları ilk kez işitmiş gibi rol yapanlar, hep birlikte aynı trene koşa koşa binmiş olmanın hevesiyle istasyon istasyon gezecekler şimdi.

Yarın, sahada kalıp, devrenin son maçını da tam puanla geçmekten başka bir düşüncemiz olmamalı, maç bitiminde herkes fikrini, savunmasını özgürce ifade etmeye devam edecek zamanı bulacaktır.

Enes Çelik ve arkadaşlarının yalnız olmadığını, özellikle dosta düşmana göstermek için bundan daha güzel bir fırsat olabilir mi?