Su pis akarken nasıl arınacaksın?

Son günlerin siyasetteki moda cümlesiyle yazıya şöyle bir giriş yapalım;

Herkes arınsın, temizlensin de gelsin…

Kabul ve lakin temiz suyu nerede bulacaksın, bütün çeşmeler pis akıyor…

Adaletin çeşmesi, kurumların çeşmesi, dünyanın çeşmesi temiz akmıyor ki kardeşim, seni arındıracak sistem pislik içinde.

Eski Genel Başkanın söyledikleri üzerinden yapılan tartışmaya dahil olup, bir pencere de ben açmaz isem eğer, eksik hissederdim kendimi.

Videoyu izledim, kurduğu cümlelerde yanlış yok, ancak eksik çok.

Bazen bu kadar eksik, bir kaç yanlıştan çok daha tehlikeli, çok daha vahim sonuçlara kapı aralar.

Arınma eylemini gerçekleştirmek de öyle görüldüğü gibi kolay değil bu coğrafyada, temize çıkmak isterken, üstün başın çamur içinde kalır, eski halini mumla ararsın.

Peki bu bahsin sporla ne alakası, ne benzerliği olabilir?

Anlatayım…

***

Bizim sepetten, görece diğerlerine göre daha az çürük elma çıktığı için, rakipler gırtlağına kadar bahis skandalına battığı için, bu konjonktürde hedefe ulaşmak adına önümüzdeki engeller azaldığı için gizliden gizliye de değil alenen sevindiğimden ötürü bir utanç kapladı benliğimi.

Ülke futbolu perişan halde, biz neyin derdinde, neyin hesabındayız…

Kulüpler de arınıp gelsin diyorlar, lakin usül nedir, yıkanmaya nereden başlamalı?

TFF’nin, bahis skandalı sürecine ayakları temizlemekle başladığını kabul edersek eğer, gövde ve baş bölgesine geçtiğiniz anda, ordan akacak kirler, temizlediğinizi düşündüğünüz ayakları kirletmez mi?

Siz duşa girdiğinizde arınmaya nerden başlıyorsunuz?

Ayaklardan mı?

Böylesine önemli bir sürecin bu denli amatörce yürütülüyor olması, toplum nezdinde futboldan sonra operasyonun da masumiyetine gölge düşürüyor. Ez cümle tadı yoktu zaten oyunun, şimdi daha da manasızlaştı, heyecanını ve rengini kaybetti.

3 PUANDAN DAHA FAZLASI OLMALI

Şu iki haftalık arada, başta sosyal medya olmak üzere sokakta, insanların futbola dair paylaşımlarının, tartışmaların ve tatlı tatlı atışmaların nasıl da azaldığını, futbolun hayatın merkezinden hızlıca gündemin gerisine düştüğünü fark ediyorsunuz değil mi?

İşte bu Bursaspor adına büyük bir tehlike.

Bizim dışımızdaki şehir ve kulüpler için bu durum sıkıntı yaratmaz belki ama iki haftada bir 40 bin taraftarın koşarak geldiği, bedeniyle ruhuyla, parasıyla puluyla dahil olduğu büyük yürüyüşün hızını kaybetmesi, vites düşürmesi olmasını isteyeceğimiz son şey bile değildir.

Dolayısıyla pazar günü ne kazanacağımızla birlikte, ne kaybetmiş olabiliriz sorusunun da cevabını bulacağı kritik bir gün.

Şimdi sorumluluk alma sırası saha içindeki aktörlerde.

Tribünlerin ve şehrin, kurtuluş savaşında en ön safta çarpışmaya devam etmesini istiyorsanız, öyle büyük bir coşku yaratmalısınız ki, bu insanlar tutunacakları, sımsıkı sarılacakları bir dal, bir hedef olduğunu hatırlasınlar, bunca kirlenmişliğin ortasında temiz bir ideal uğruna mücadele etmeye devam edebilsinler.

Bunun yolu da belli…

Öyle ite kaka, zor zahmet değil, gümbür gümbür bir galibiyet.