Bursaspor için kritik günler bitmez…
Kulübün geleceği açısından yarınki genel kurulun önemi çok büyük…
Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde iki aday arasında tercihini yapacak kongre üyeleri…
Çıkacak sonuca göre pazar günü oynanacak Karacabey maçında stattaki başkanlık koltuğuna Sinan Bür ve Raşit Barışıcı’dan birisi oturacak…
İki adayla da seçim sürecinde görüşme fırsatımız oldu…
İkisi de projelerini, kulübün kurtuluş formüllerini anlattı…
Raşit Barışıcı seçilmesi halinde İstanbul’dan iki ciddi yatırımcıyla sponsorluk anlaşması imzalayacaklarından bahsetti…
Kuracağı idari ve sportif kadroların ipuçlarını aktardı…
Ve Mayıs’a kadar değil, 3,5 yıl için göreve gelmek istediklerini söyledi…
Sinan Bür’ün durumu Barışıcı’dan çok daha farklı…
Bür, camiada birleştirici özelliğe sahip bir isim, ağabey pozisyonunda…
Ve en çok güvendiği nokta burası…
Bursaspor’daki 50 yılı aşkın birikimi ve kulübe sırtını dönmüş insanların ona duyduğu güven en önemli artıları…
Ekibinin büyük bir bölümünün futbol geçmişinin bulunması, Sinan Bür’ün güvendiği unsurların başında geliyor…
Genel kurul üyelerinin hangi adaya teveccüh göstereceğini birlikte göreceğiz…
Başkanlık koltuğuna oturan kim olursa olsun işi çok ama çok zor…
Her iki isme de koyaklıklar…
Geçtiğimiz gün Bursa Valisi Sayın Mahmut Demirtaş Sönmez Medya’ya yaptığı ziyarette kendisine yönelttiğim soru üzerine Bursaspor’la ilgili şu noktanın altını çizdi…
Sayın Vali’nin sözlerini bir kez daha hatırlayalım…
“Bursa çok büyük bir yer. Bursaspor inşallah iyi olur diye düşünüyorum. Biliyorsunuz şu an yeni bir başkan arayışı var. Biz Bursa için ne yapılması gerekiyorsa mutlaka Bursalılar’ın yanında olacağız. Ama çok ciddi anlamda biliyorsunuz bir finans problemi var. Burada özellikle hayırsever vatandaşlarımızın duyarlı olması gerekir diye düşünüyorum. Ama oturup da konuşmamız lazım diye düşünüyorum.”
Sayın Vali Mahmut Demirtaş’ın, “Konuşmamız lazım” ifadesi çok önemli…
Eğer kent bürokrasisi ve iş dünyası bu sözler üzerine harekete geçerse Bursaspor için bir kıvılcım yanmış olur…
Bir de küskünler yüzlerini Bursaspor’a dönerse o zaman kulübün kurtuluşu için bir umut ışığı doğabilir…

Ama insanlarda ciddi anlamda kulübe karşı oluşmuş bir ‘güven’ sorunu var…
Kulübe el uzatmayı düşünen ancak adım atmayan hemen herkesin aklından geçen soru şu…
“Bizim verdiğimiz paralar nereye gidecek? Yapacağımız bağışlarla hangi borçlar ödenecek?”
Seçilecek yönetimin bu sorulara açıklık getirmesi, şeffaf olması çok önemli…
Yoksa kimse, “Ben kulübe altın verdim, altın alacağım var” diyen kişilerin borcunu ödemeye yanaşmıyor…
BASKETBOLUN SONU FUTBOL GİBİ OLMASIN…
Bursaspor İnfo Yatırım futbol takımının can çekiştiği dönemde Yeşil Beyazlı camianın içini ısıtan birçok başarıya imza attı…
Avrupa’da final oynamak, güçlü rakipler karşısında alınan sükseli galibiyetler, sürekli zirveyi zorlamak, kora kor mücadele camianın basketbola olan ilgisini arttırdı…
Fakat bu sezon şöyle bir durum ortaya çıktı…
Futbol takımının geçmişte yaşadığı sıkıntı basketbolda da baş gösterdi…
Özellikle sosyal medya kullanıcıların bir kısmı yönetime akıl verir, takımı, oyuncuları, teknik kadroyu hedef tahtasına koyan bir kimliğe büründü…

‘Şunu satın, bunu alın’, ‘Bu hoca daha iyi’, ‘Bu oyuncu bu kadar para eder mi?’ gibi söylemlerin ardı arkası kesilmedi…
Demokratik ortamda fikir beyan etmek elbette herkesin hakkı ama iş akıl vermeye gelince ve kulübe baskı yaratılmaya çalışınca iş çorbaya dönüyor…
Futbol takımı bundan çok çekti, aman basketbol takımında aynı sorun ortaya çıkmasın…
TEK KURUŞ İSTEMEDEN GİTTİ…
Futbolla başladık, basketbolla devam ettik, bu haftaki yazımızı yine basketbolla tamamlayalım…
Bildiğiniz gibi Bursaspor İnfo Yatırım’da başantrenör Jure Zdovc’la yollar ayrıldı…
Takım artık iç bünyeden çıkan antrenör Serhan Kavut’la yola devam edecek…
Kavut’a yeni görevinde başarılar…
Umarız bu değişiklik her iki tarafın faydasına olur…
Zdovc’la Bursaspor’un kimliği örtüşmedi…
Bursaspor’da kenarda daha agresif, takımı ve tribünü ateşleyen bir koçun olması, oyuncuları rakipleri karşısında bir adım öne geçirmiştir…
Geçmişteki örnekler hep bunu gösteriyor…
Zdovc sakin ve soğukkanlı yapısıyla gerekli ateşlemeyi sağlayamadı…
Bu da tribünlerle arasında bir bağ kurmasını engelledi…
Skorlar da kötü gidince ipler iyiden iyiye gerildi ve kopma meydana geldi…
Gelelim Sloven Koç’un ayrılık sürecine…
Ayrılıkla ilgili adımı bizzat Jure Zdovc attı…
Sloven koç yönetimden randevu talep etti, “Ayrılmamın takıma daha pozitif etki yaratacağına inanıyorum.” dedi, önce yönetimle sonra da oyuncularıyla vedalaşarak Bursaspor’daki kariyerini noktaladı…

Ve can alıcı nokta…
Ayrılırken herhangi bir ücret talep etmedi…
“Bu ortamda kulübü finansal açıdan zor duruma düşürmek istemem.” diyerek eşyalarını topladı ve ülkesinin yolunu tuttu…
Hem de bir kuruş almadan...
‘İstifa etmiş bir adamın ne gibi tazminat talebi olur?’ diyenler için şunu söyleyeyim…
Profesyonel branşlarda öyle sözleşmelere imza atılır ki, oyuncu ya da teknik adam kendi isteğiyle gitse bile mutlaka maddi anlamda bir bağlayıcı madde sözleşmede yer alır…
Bu bilgiler ayrılık süreciyle ilgili kulübe yönelttiğim sorular üzerine bana aktarılanlar…
Jure Zdovc tıpkı 1997’deki kısa süren TOFAŞ serüveninde olduğu gibi Bursa’ya ikinci gelişinde de sessiz sedasız ayrıldı…
Belki istenilen başarıyı yakalayamadı ama en azından ayrılırken kulübe finansal açıdan derin bir yara açmadı…
Adam gibi geldi, adam gibi gitti…