Piyasa yazıyor, borsa yükseliyor, faiz indirimleri süreci korunuyor, enflasyon ise şimdilik ara tahmin elementi ile “kontrol altında” tutuluyor. Ama sokaktaki vatandaş, bu hikâyenin mutlu sonuna bir türlü ulaşamıyor.
Bu hafta, küresel ve yerel piyasalarda iyimser bir hava estirirken, bu parlak tablonun altında yatan çatlaklar daha net görülüyor. Tüm dünyada gelir adaletsizliği ve toplumsal kırılganlık derinleşirken, iktisat bize “sabredin, piyasa çözer” diyor. Peki, gerçekten çözüyor mu? Dertlerimiz deva buluyor mu?
Haftanın Manşeti: Hayaller Alaska, Gerçekler Gazze!
Geçtiğimiz hafta, küresel piyasalarda jeopolitik risklerin yumuşayacağına dair umutlar ön plana çıkmıştı. Rusya lideri Putin ile ABD Başkanı Trump’ın bugün bildiğimiz için “gövde gösterisine dönüşen” ama dün belirsiz olmasına rağmen Alaska görüşmesi; Ukrayna krizinde ateşkes ihtimalini canlandırdı. Elbette bu görüşme bu hafta boyu derinlemesine analiz edilecek edilmesine de; “barış” adı altında atılan bu adımın altından bakalım neler çıkacak? Yani gösterilen Alaska ama maalesef gerçek Gazze ve Açlık!
Piyasalar…
Borsa İstanbul’un amiral gemisi BIST 100 endeksi, kapanışa yakın 10.877 puan seviyesinde tutunarak haftayı hafif alıcılı kapattı. Haftalık bazda küçük bir kayıp yaşasa da, endeksin son bir ayda %6,95’lik bir yükseliş kaydetmesi, piyasanın genel olarak güçlü bir trendde olduğunu gösteriyor. Ancak bu yükselişe geniş tabanlı bir katılımın olmaması ve yeni verilerinin pozitif olsa da sınırlı kalması, temkinli olmamız gerektiğine dalalet eder. Faiz giderleri ve finansman maliyetlerinin şirket bilançolarını epey zorladığı bir dönemde, endeks 10.980 üstüne çıkar mı çıkmaz mı çok kritik bir eşik. Bu seviye aşılırsa, 11.000 puan ve üzeri yeniden gündeme gelebilir; aksi takdirde, 10.650-10.690 bandına doğru bir geri çekilmeye şaşırmamak gerek.
Altın, 3.355,80 dolar seviyesinde hafif bir yükselişle günü kapatırken, gümüş %1,60’lık artışla 38,516 dolara ulaştı. Ancak, Brent petrol %0,69’luk düşüşle 65,733 dolara, ham petrol ise %0,74’lük kayıpla 62,704 dolara geriledi. Doğalgaz ve benzin gibi enerji emtialarında da aşağı yönlü hareketler dikkat çekti. Bu tablo, küresel talep endişelerinin ve ticaret gerilimlerinin emtia piyasalarını baskıladığını gösteriyor. Özellikle, ABD-Çin arasındaki yeni tarife savaşlarının gölgesinde, emtia fiyatlarının önümüzdeki hafta da volatil bir seyir izlemesi muhtemel.
Peki, önümüzdeki hafta bizi neler bekliyor?
BIST 100 için 10.940 seviyesi, kritik bir eşik olarak radarımızda. Bu seviyenin altında saatlik kapanışlar, endekste daha derin bir düzeltmeyi tetikleyebilir. Öte yandan, 10.980 üzerine yerleşik bir hareket, 11.650’ye doğru bir yükselişin kapısını aralayabilir. Emtia cephesinde ise, altın ve gümüşün güvenli liman talebiyle desteklenebileceğini, ancak petrol fiyatlarının küresel ekonomik göstergelere ve jeopolitik gelişmelere duyarlı kalmaya devam edeceğini düşünüyorum. TCMB’nin sıkı para politikası ve enflasyonla mücadeledeki kararlı duruşu, TL’nin değerini koruma çabalarını desteklese de, USD/TRY kuru 40,77 seviyesinde seyrediyor ve bu, piyasalar için bir diğer risk unsuru.
Vatandaş olarak hepimizin gözü, bu rakamların günlük hayatımıza nasıl yansıyacağında.
BIST 100’deki hareketlilik, şirket kârları ve borsa yatırımları için umut verse de, emtia fiyatlarındaki dalgalanmalar akaryakıttan gıdaya kadar her şeyi etkiliyor. Önümüzdeki hafta, hem küresel piyasalardaki gelişmeleri hem de TCMB’nin adımlarını yakından takip etmeliyiz. Umarım, piyasalar sadece grafiklerde değil, sofralarımızda ve cebimizde de umut verici bir hikâye yazar.
Haftanın Hikayesi: Parlak Rakamlar, Kırılgan Gerçekler
Yurt içinde, TÜİK Sanayi Üretim Endeksi ile İnşaat Maliyet Endeksi verileri geldi. Sanayi üretimindeki %8,3’lük artış, ekonomik aktivitenin canlandığına işaret midir? Evet. Ancak madencilik ve imalat sanayiindeki düşüşler, sektörel çeşitlendirme ve maliyet yönetimi stratejilerine ihtiyaç olduğunu da ortaya koyduğunu unutmayalım! Data bize yeşil ışık yakıyor ama temkinli olalım. Zira reel kesimde, istihdamda, üretimde kayıplar ciddi boyuta ermiş durumda. Maalesef bana göre de sıkıntı öyle hemen bitecek gibi değil.
İnşaat maliyetlerindeki artışın yavaşlaması, sektör için olumlu bir işaret, ancak işçilik maliyetlerindeki yüksek artış, işgücü verimliliğini artırmaya yönelik politikaların ne kadar kritik öneme haiz olduğunu gösteriyor. Sektörün arz talep dengesizliği öyle bugünden yarına çözülecek gibi görünmüyor. Ayrıca, malzeme maliyetlerini kontrol altına almak için yerel üretim kapasitesinin artırılması meselesinin de masaya yatırılması gerek. Enerji maliyetlerini düşürmeye yönelik teşvikler ve işçilik maliyetlerini dengelemek için vergi indirimleri gibi politikalarla sanayi ve inşaat sektörlerini destekleyebilir. Ayrıca, küresel talepteki belirsizliklere karşı ihracata yönelik stratejiler geliştirilmesi, sanayi üretimini daha da güçlendirebilir.
Hülasa
Veriler güçlü geliyor. Ama asgari ücretlinin, emeklinin, beyaz yakalının, vatandaşın cebine yansıdı mı? Henüz değil.
Enflasyonla Mücadelede Yeni Bir Adım: Ara Hedefler Ne Vaat Ediyor?
TCMB, 2025 yılının üçüncü Enflasyon Raporu’nu kamuoyuyla paylaştı. Başkan Karahan’ın sunumuyla açıklanan rapor, enflasyonla mücadelede yeni bir yaklaşımı da beraberinde getirdi: "Ara hedef" uygulaması. Peki, bu rapor ve yeni strateji bize ne söylüyor? Enflasyonla mücadelede gerçekten bir dönüm noktası mı, yoksa sadece bir iletişim taktiği mi?
Öncelikle rapordan öne çıkan rakamlara bakalım. TCMB, 2025 yıl sonu enflasyon tahminini %25-29 aralığında tutarken, ara hedef olarak %24 seviyesini korudu. 2026 için enflasyon hedefi %16, 2027 için ise %9 olarak belirlendi. Orta vadede ise enflasyonun %5 seviyesinde istikrar kazanacağı öngörülüyor. Rakamlar, dezenflasyon sürecinin kademeli olarak devam edeceği mesajını veriyor. Ancak, bu tahminlerin gerçekçiliği ve yeni ara hedef uygulamasının etkisi tartışmaya açık.
TCMB’nin yeni uygulaması, enflasyon tahminlerinin yanı sıra "ara hedefler" belirleyerek daha kısa vadeli taahhütler sunmayı amaçlıyor. Karahan, bu hedeflerin "çıpa işlevi" göreceğini ve olağanüstü gelişmeler olmadıkça değiştirilmeyeceğini vurguladı. Bu, teoride, piyasa beklentilerini yönlendirmek ve güven inşa etmek için güçlü bir araç olabilir. Ancak, geçmişte enflasyon hedeflerinin tutturulamadığı düşünüldüğünde, bu yeni yaklaşımın başarı şansı ne kadar? İşte burada, vatandaş olarak hepimizin aklına aynı soru geliyor: Bu hedefler, hayat pahalılığını gerçekten dizginleyebilecek mi?
Raporda dikkat çeken bir diğer nokta, sıkı para politikasının kararlılıkla sürdürüleceği vurgusu. Karahan, "Fiyat istikrarı sağlanana kadar tüm para politikası araçlarını kullanmaya devam edeceğiz" diyerek net bir mesaj verdi. Gerçekten de, son dönemde uygulanan sıkı politikaların etkisiyle iç talepte bir dengelenme görülüyor. Özel tüketimin büyümeye katkısı azalırken, cari açıkta da ılımlı bir seyir söz konusu. Ancak, eğitim, kira enflasyonunun beklenenden dirençli olması ve gıda fiyatlarındaki kuraklık kaynaklı riskler, dezenflasyon sürecini tehdit ediyor. Hele ki, özel üniversite ücretleri gibi kalemlerdeki artışların önümüzdeki aylarda enflasyonu nasıl etkileyeceği, hepimizin merak konusu.
Yeni ara hedef uygulamasına dönersek, bu strateji, TCMB’nin iletişim politikasında bir yenilik olarak öne çıkıyor. Amaç, enflasyon beklentilerini daha iyi yönetmek ve piyasalara net bir yol haritası sunmak. Ancak, bu uygulama öncesinde de Merkez’in enflasyon hedefini defa kez revize ettiğini hatırlayalım. Hedef iyidir, diri tutar. Lakin erişilebilir hedef daha iyidir reel tutar diyelim.
Neden mi?
Nedeni belli. Siyaset kurumu tüm gücü ve desteği ile arkanızda. Politika faizi başta olmak üzere aklınıza gelen tüm ekonomik silahlar yanınızda. Elbette tüm bunlara rağmen tahminlerin dışına çıkılabilir mi? Tabi ki de mümkün.
Ama tam destek ve tüm güce rağmen olmuyorsa demek ki program maalesef çalışmıyor.
Kendi adıma, TCMB’nin bu yeni yaklaşımını temkinli bir iyimserlikle karşılıyorum. Ara hedefler, şeffaflığı artırabilir ve piyasalara daha öngörülebilir bir çerçeve sunabilir.
Enflasyonla mücadele, sadece teknik bir mesele değil; aynı zamanda vatandaşın sofrasına, cebine yansıyan bir gerçeklik. Eğer bu ara hedefler, market raflarında, faturalarda ve kira kontratlarında hissedilir bir rahatlama sağlamazsa, ne kadar "çıpa" işlevi görürse görsün, halk nezdinde inandırıcılığını yitirebilir.
Örnek mi? Hemen. Hem de tam yeri ve zamanı (okulların açılmasına ramak kala) gelmişken.
Her yıl Ağustos ayında çıktığım canlı yayınlarda okullar açılacak kırtasiye fiyatlarına dikkat diye uyarıyorum!
Önceden “Ama kur arttı Hocam” yahut “Ama enerji maliyetleri arttı Hocam” diyenler; geçtiğimiz yıl bunların hiçbiri olmadığı halde Ağustos ayında tam 3 kez %30 zam yapmıştı.
Bu yıl bakıyorum. Fotoğraf pek de farklı değil.
Hadi meyvede don oldu, kuraklık oldu. Kuru boya da mı dondan etkilendi!!!
Yapmayın!!! Vatandaşın cebinden elinizi çekin!!!
Devletimiz de bunlara göz açtırmasın!
Sonuç olarak, TCMB’nin yeni ara hedef uygulaması, doğru bir iletişim stratejisiyle desteklenirse, enflasyonla mücadelede önemli bir adım olabilir.
Ancak, bu hedeflerin kağıt üzerinde kalmaması için somut sonuçlar görmemiz şart.
Vatandaş istatistiklerden çok, hayatın gerçekleriyle ilgileniyor.
Umarım, 2025’in sonunda bu hedefler, sadece bir rapor satırı olmaktan çıkar ve hepimizin hayatına dokunan bir iyileşme sağlar.