Hadi geçen haftaya verdiğimiz sözü tutalım ve kalıcı çözümü tartışalım.
Dış ekonomik dünyaya karşı açığınız çoksa, ya dış dünyadan borç bulmanız (1) ya da daha nitelikli, katma değerli ve/veya daha fazla üretmeniz (2) gerekir. İkincisi zordur. Hele daha evvel hep borç temin etmeye alışmış iseniz çok daha zordur. Gözünüzle görmediğinize inanmak kadar zordur yani yerli ve milli olana… Tıpkı sigarayı bırakmak gibidir bu iş.
Hülasa, döviz ihtiyacınızı yenmek için her üretmek istediğinizde bu bir başkaldırıdır, manifestodur. İnanmadan başaramazsınız. Her yenik düştüğünüzde kolay yola kaçarsınız. Yüksek reel faiz ile dış finansman ararsınız. Bu yol (küresel ekonomik konjonktür iyi ise) bir süre sonra yurt içi üretiminizin rekabet gücünü zayıflatır, aşırı değerli iç para biriminiz ile üretiminiz tembelleşir ve lüks, gerekli gereksiz ithalatınız zirve yapar.
Küresel ekonomi bugünkü gibi öngörülebilir değilse, dünyanın her yerinde bugünkü gibi tansiyon yüksek ise o zaman işiniz çok daha zor demektir. Zira küresel sermayenin hâkim sahipleri bu kez sizin faiz ve enflasyon arasında tenis topu gibi gidip gelmenizi ister ve bundan nemalanır.
Türkiye’nin iktisadi geçmişi benzer öğrenilmiş çaresizlik ile doludur. Ne zaman reel anlamda kur istikrarı sağlamak için üretimi, ihracatı, verimliliği merkeze alan cari açığı azaltma çabasına, iç tasarrufları harekete geçirme mücadelesine giriştiysek, sıcak para ile finansman sevdalıları harekete geçer.
Sigarayı bırakma çabasıyla geçirdiğiniz her krizde onlar burnunuza tütün kokusunu dayar. Hele bir de nikotinden kurtulma mücadelesinde büyük büyük hatalar yaparsanız; sigara ataklarını (döviz), ataklarınız sıklaşır, tansiyonunuz (enflasyon) inanılmaz yükselir ve şiddeti artar.
Önce sigara kullanmak istemezsiniz, direnirsiniz. Baskılardan ötürü artık size kimse inanmaz, güvenmez olmuştur. Öğrenilmiş çaresizliğiniz yaktığınız bir sigara ile tekrar başlar. Artık rahatlamışsınızdır. Şimdi tansiyonu (enflasyon) düşürmek için sigara (döviz) lazımdır. Bunun da yolu finansman fiyatını (faiz) artırmaktan geçer. Ancak bu şekilde kurtuluş mümkün diye düşünürsünüz.
Evet, mümkün. Ne zamana kadar? Bir sonraki sigara ihtiyacınıza kadar…
Peki gerçekten sigarayı bırakmak istiyor musunuz? Öğrenilmiş çaresizlikten kurtulmak istiyor musunuz? Cevap evet ise yol belli: Zahmet olmadan rahmet olmuyor.
Kamu finansmanında anlayışınızı değiştireceksiniz. Vergi politikalarınızı gözden geçireceksiniz. Vergide de eşitlik adalet değildir. Enflasyonist süreçte astronomik (mark-up) kâr elde edenleri vergilendireceksiniz. Borsaya müthiş teveccüh göstermiş küçük yatırımcınızı koruyacaksınız. İstihdam politikalarınızı revize edeceksiniz. Finansal okuryazarlık fakiri taklidi yapan tüccar bankacılık sektörüne yepyeni proje finansmanı yöntemleri geliştireceksiniz.
En ideal kredi politikanızı (selektif ve denetlenebilir) oluşturacaksınız. Özel sektörün kur riskini ve borçluluk yapısını kontrol edeceksiniz. Gerçekten üretenin, ihraç edenin işletme finansman ihtiyacını değil, üretim yatırımı ihtiyacını ucuza finanse edeceksiniz. İşte gerçek kurtuluşun yolu budur!!!
Bana göre Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük ekonomik problemi “Cari Açık” meselesidir. Bu soruna ayakları yere basan, uzun vadeli çözüm arayışı artmadıkça da aynı fasit dairede döner dururuz. Cari açık demek döviz ihtiyacı demek. Ya nitelikli üretir, nitelikli ihracat yaparsınız ve cari fazla verirsiniz; böylece dövize ihtiyacınız kalmaz. Gözünüz de kulağınız da dolarda olmaz. Ya da ihtiyacınız olan dövizi borçlanırsınız, sürekli borç stokunuz artar. 7/24 gözünüz kulağınız dolarda olur.
Bu haftanın önemli adımlarından biri stopaj kararı: Resmi Gazete’de yayımlanan kararla kısa vadeli TL mevduat ve yatırım fonları için stopaj oranı yüzde 15’ten yüzde 17,5’e yükseltildi. 6 aya kadar vadeli hesaplarda stopaj yüzde 17,5’e, 1 yıla kadar vadeli hesaplarda ise yüzde 12’den yüzde 15’e çıkarıldı. Bu karar her ne kadar karar öncesi yapılan yatırımları etkilemese de yatırımcıların net getirilerini düşürücü bir etki yapacaktır.
Alınan bu karar, Merkez Bankası’nın faiz indirimiyle bağlantılı olarak dolaylı bir faiz indirimi etkisi amacı taşımaktadır. Dolayısıyla geçen haftaki yazımızda belirttiğimiz 350-400 baz puanlık faiz indirimi beklentimizi 200-250 baz puan şeklinde revize ediyoruz.
Haftanın bir diğer önemli kararı kredi kartlarına gelen yapılandırma: Malumunuz, uzunca bir süredir sıkı para politikası koşulları altındayız. Böylesi bir süreçte borçlanma maliyetleri elbette bir kambura dönüşüyor. Takipteki borçların %170 arttığı bir konjonktürde dönem borcunu ödeyemeyen tüm bireysel kredi kartı kullanıcıları ve gecikmiş bireysel krediler için BDDK’dan önemli bir yapılandırma kararı geldi.
Maksimum 48 ay vade, faiz oranı kredi kartlarında %3,11, erken ödeme cezası yok. Borcun %50’si ödenmeden limit artışı yapılamadığına da dikkat çekelim. Bu karar, borçlulara en azından kısa vadeli rahatlama, nefes alma fırsatı meydana getirecektir.