İnsanoğlunun kendisini zor durumda bırakan ve hatta yıpratan durumlara boyun eğmesi, bu durumu savunması, görmezden gelmesi, mağdur edilmesine rağmen ezenin yanında olması, hatta ezen kişiye yahut duruma karşı olumlu duygu beslemesi şeklinde bir davranış ve tutum oluşabiliyor. Bu durum literatürde Stockholm Sendromu olarak kendisine yer bulmuştur. Yani bizim tabirimizle celladına (faize) aşık olmak…
Vazgeçin bu ekonomi deneyinden, faizi enflasyonun önüne geçecek kadar yükseltmedikçe hiçbir sorun çözülemez diyenleri baş tacı yaptık. Yetmedi ne istiyorlarsa yapılmasına da sonuna kadar müsaade ettik. Nasıl mı?
Faiz kesinlikle artmalı! Bu saçmalıktan vazgeçin dendi. Yapıldı. Hatta tam 9 ay boyunca %50 politika faizinde çakılı kaldık. Olmadı.
Ekonomi yönetimi çok politize böyle olmaz dendi. Yönetim değiştirildi. Olmadı.
Merkez Bankası çok politize. Olmamalı dendi. Değiştirildi. Olmadı.
Sadeleşme adımları şart dendi. Gereken tüm adımlar atıldı. Olmadı.
Faiz artışından netice gelmeyince; pozitif reel faiz olmalı, faiz enflasyonu arkadan takip etmez önüne geçer dendi. Önüne geçti. Yine olmadı.
Ama sadece içerideki gelişmeler yetmez ki dendi. Kredi notu düzelmeli, CDS düşmeli dendi. Gerçekleşti. Olmadı.
Enerji fiyatları enflasyon düşüşüne katkı sağlamalı dendi. O da gerçekleşti ama yine olmadı.
Öyle zırt pırt ücret artışı olmaz, her seferinde tekrar enflasyona neden oluyor. Bundan sonra “yılda 2 kez değil 1 kez artış olacak. Hem de gerçekleşen enflasyona göre değil, beklenen enflasyona göre artış olacak” dendi. O da gerçekleştirildi ama yine olmadı.
Sonra dendi ki ama kurun da bu sürece destek olması lazım dendi. Kur zaten baskılanıyor yani sürece destek oluyor. Ama o da yetmedi.
KKM saçmalık tam bir garabet! Dendi. Tam bu noktada Hazine ve Maliye Bakanımız Sn. Şimşek’in “Programımızın önemli hedeflerinden birine ulaştık” diyerek müjdelediği KKM uygulamasının bitirildiği, 23 Ağustos’tan itibaren yeni hesap açılmayacak, mevcutlar yenilenmeyecek haberini verdi.
Haberin kamuoyu ile paylaşıldığı andan beri Avrupa Birliği’ne girmiş gibi anlamsız, manasız bir bayram havası esiyor!
Daha önce 1 milyon kere söyledim yine söyleyeyim! KKM, yangını kontrol altına almak için bir araçtı.
KKM’nin maliyeti şu kadar lira bu kadar dolar gibi hesap yapanlar görüyorum.
KKM'yi eleştirip katlandığımız faizin maliyetine tek kelime etmeyenlere de 1 çift laf etmek gerekmiyor mu?
Bu sorunun muhatabı olarak şahsı-muhteremlerin aşağıdaki gelişmeler ışığında sizce bir basiret sorunları yok mu?
KKM gündeme geldiğinde dövizi tutmaz, tutamaz demişlerdi ama tuttu o tarihte iş yaradı.
Bu KKM’yi ömrü billah bitiremezler, mümkün değil dediler bak bitti.
KKM’yi bitirmeye çalışsınlar bak herkes dövize kaçar dövizi kimse tutamaz dediler. Demeki ki dövizi tutacak bir element (doğru yanlış demiyorum) uydurulabiliyormuş.
Şimdi KKM’ye küfür ededurun ama kimse Carry Trade aman konuşmasın! Tartışmasın.
Şimdi siz KKM’ye sövedurun o esnada yabancı geliyor dövizini bozup TL’ye geçiyor sonra yatırım araçlarına yatırıyor. Akabinde kar elde edip satıyor. Sonra da bu TL ile tekrar dövize dönüp karını alıp yoluna devam ediyor.
Yani KKM gitti de yerine nur topu gibi Carry Trade koyduk. Bunu da mı görmüyorsunuz!
Mart 2021- Mayıs 2023 26 ayda yapılan net faiz ödemesi ise 34 milyar dolar!
Mayıs 2023-Temmuz 2025 26 ayda yapılan net faize ödemesi 70 milyar dolar!
Var mı konuşan? Ben görmedim!
Yani sözün özü fanatizmi bırakalım!
Aşırı düşük faiz sabit gelirliden kredi çekenlere bir rant transferidir ki o dönem kredi çekenler ciddi getiriler elde ettiler.
Aşırı yüksek faiz ise yine sabit gelirliden bu kez sermaye sahiplerine yani bankada parası olanlara servet transferidir. Yani kuzunun kurda aşık olması misali Ömer Hayyam’ı anarak ve ondan esinlenerek tamamlayalım yazıyı:
Yani faize aşık olmuşsa bir millet
Sen ister KKM, ister üretim dinlet
Carry Trade’e hep bir ağızdan demiyorsa illet
Müstehaktır ona her türlü zillet!