Kan akmayacak olması önemli.
Değerli.
PKK’nin İmralı Adası’nda yıllardır hapis yatan Öcalan’ı dinleyip silah bırakıp kendini feshetmesi, uzunca bir süredir yürütülen görüşmelerin bir noktaya geldiğini ortaya koyuyor.
Bugün DEM, geçmişte HDP, BDP gibi birçok isim altında örgütlenen Kürtlerin siyaset alanında öne çıkan isimlerinin önemli bir bölümünün halen cezaevlerinde olması…
Yerel seçimlerde kazanılan belediyelerin yine önemli bir bölümüne iktidar tarafından kayyum atanmış olması…
Elbette Irak’ta, Suriye’de, Avrupa’da ve Türkiye’nin içinde halen varlığını koruyan örgüt yöneticilerinin, militanlarının bundan sonraki süreçteki gelecekleri…
Tartışma konularının esasını oluştursa da, PKK’nin, dolayısıyla Öcalan’ın bu noktaya nasıl geldiğinin de bir önemi var.
Bunca yıl terörle varlığını hissettiren bir örgütün hiçbir şey istemeden yıllardır hapis yatan liderinin tamam demesiyle artık yokuz noktasına gelmesi…
Nedensiz, sonuçsuz olabilir mi?
Kamuoyu elbette bunu merak ediyor.
Cumhur İttifakı ile DEM Parti arasında yürütülen görüşmelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi ayağında bir daha kan dökülmeyecek olması noktasına getirilmesi değerlidir ancak PKK’nın silah bırakma ve kendisini kapatma kararında dile getirdiği ifadeler, öyle anlaşılıyor ki birçok çevre tarafından kabul görmeyecek kadar sert ve itici…
Lozan’ı karalayıp, soykırım ifadesini kullanmalarının ülke kamuoyu tarafından kabul görmesi de çok zor gözüküyor.
Kaldı ki…
Bu ağır ithamlar Türkiye’nin başını yıllardır ağrıtan Ermeni tehcirinin Amerika ve batılı ülkeler tarafından soykırım kelimesi ile bütünleştirmesinden farklı bir yanı olabilir mi?
Mutlak bir uzlaşma zemininde ufuk açıcı günler umuduyla yapılmış bir açıklamanın bu şekilde olması ilerisi için acaba dedirtecek kadar can sıkıcı…
Bu açıklama bir uzlaşmadan ziyade bir hesaplaşma metni gibi…
Buradan yürüyüp Anayasa’nın belli maddelerinin değiştirilmesi sürecine girilerek Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunu içine katarak kazan kazan anlayışına kapı aralanmak isteniyorsa yeni tartışmalar, yeni gerilimler Türkiye’nin önünde duruyor demektir.
Gelecek günler için geçmişi geçmişte bırakıp, ufka bakmakta fayda var.
Geçmiş önemlidir, ders verir; ama geçmiştir.
Gelecek geçmişte değil; bugündedir.